Reha Muhtar'ın Çölaşan korkusu
Abone olSabah yazarı Reha Muhtar, Emin Çölaşan'ın karşısında elinin ayağının nasıl titrediğini yazdı. Peki Reha Muhtar'ı korkutup titreten olay nasıl gerçekleşti?...
İşte Reha Muhtar'ın kaleminden O an: Kızılay'daki han
biçimindeki apartmanın 4. katına girdiğimde elim ayağım
titriyordu.. Üniversitenin 2. sınıfındaydım ve yaşım 20'ydi..
"Sağdan üçüncü odada oturacaksın.." dediler, "Nilüfer Hanım'ın
yanında.." Bütün odalarda, televizyon ve gazetelerden tanıdığım
ünlü gazetecileri görüyordum.. Onları gördükçe elim ayağım iyiden
iyiye titriyordu.. Ben o ünlü gazetecilerle aynı odalarda, aynı
masalarda beraber gazetecilik yapacaktım.. Fikir aklıma geldikçe
ürperiyordum, yine her tarafımı ter basıyordu.. Tam karşımdaki
odada, televizyondaki müthiş sorularından tanıdığım, Abdi
İpekçi'nin en tuttuğu prenslerden biri oturuyor.. O günün Başbakanı
Demirel'in en korktuğu gazetecilerin başında geliyor o kişi.. Adı
Emin Çölaşan .. Karşısında da Demirel'in diğer tatlı belası Örsan
Öymen.. İkisi de elimi sıkıyorlar.. "Hoşgeldin" diyorlar.. Emin
Çölaşan'la o gün orada tanışıyorum.. Ben daha 20 yaşında bir
çocuğum .. O günden bugüne tam 25 yıl geçiyor.. Tam çeyrek asır.. O
gün sorularıyla ve haberleriyle Demirel'i terleten Emin Çölaşan, bu
25 yıl boyunca, sayısız savaşlara giriyor.. Eğilip, bükülmeyen bir
kişiliği var.. Aslında çok duygusal.. Ama duygusallığını zaaf
haline getirmemek için, yazılarında bir o kadar kavgacı .. Hata
yaptığında, adam sattığında, üçkağıda kaçtığında, kalemini
birilerinin ticari çıkarları için kullandığında, aslan kesiliyor
kükrüyor.. Kendini yakın dostu zannetsen de, onun "doğru
bildiklerine karşı iş yapıyorsan yandın." Yıkamaya yağlamaya
geleceğini sanıyorsan, o zaman daha beter aldandın .. İşte o Emin
Çölaşan'la 25 yıldır, çoğu zaman karşı grupların azetelerinde,
televizyonlarında aynı mesleği yaptım ben.. Gazetecilerin arasında
fazla dostluk olmaz.. Gazetelerin, televizyonların ya da bizzat
gazetecilerin arasındaki rekabet o dostluğu çoğu zaman öldürür..
Bir de bu meslekte gördüğünüz, kalleşlikler, üç kağıtçılıklar,
arkadan vurmalar, gazeteci dostluklarının üzerinden silindir gibi
geçer.. Emin Çölaşan'ın yeni bir kitabı çıktı bir hafta önce..
İsmi, "Şu Benim Gazetecilik.. Yaşadıklarım" ... Gazetecilik
hayatında yaşadıklarından ilginç kesitleri yazmış.. Bana ayırdığı
bölümde, kendisinin katıldığı bir ATEŞ HATTI programında kafasına
yatmayan şeyleri anlatmış.. Mehmet Barlas'ın da katıldığı o
programda sevgili Çölaşan'ın bilmediği neler yaşadığımı, en üst
düzeyde kimlerin, kimler programa çıkmasın diye uğraştığını bir gün
ona anlatırım .. Onun önemi yok.. Önemli olan 25 yıldan sonra şu
söyledikleri: "Reha Muhtar'ı çok uzun yıllardır tanırım ve çok
severim.. Güvenirim.. Aramızda oluşmuş çok güzel bir abi-kardeş
ilişkisi vardır.. Milliyet'te beraber çalıştık.. Sonra dostluğumuz
hep sürdü.. Kızdığım zaman bile onu çok severim.. Onda şeytan tüyü
var.." Eğer 25 yıllık gazeteciyseniz.. Eğer, Emin Çölaşan o 25
yılın sonunda size güveniyorsa .. Hatta Emin Çölaşan'ın karşısına
çıkan Mehmet Barlas da size aynı şekilde güveniyorsa, kendinizi
mutlu hissedebilirsiniz.. Kazık atmayan, kalleşlik etmeyen,
kalemini ve programını ticari çıkarlar uğruna satmayan bir
insansınız demektir.. Teşekkürler Emin abi .. Beni bugünlere
getiren sizlere de, Teşekkürler Türkiye.. Her nerede yaşanıyor ve
yaşatılıyorsan.. REHA MUHTAR / SABAH