Ertuğrul Özkök, İnternethaber Yayın Grubu'nu ziyaretinde
şaşkınlığını gizleyememişti:
-Yahu siz muhteşem bir iş yapıyorsunuz.
Bir editör ordusu...
***
Evet, sizin adınıza üzgünüm ama...
Biz, İnternet'te gazetecilik yapan biz, işsiz güçsüz,
patronuna kızan, şefine intikam duygusu besleyen, merdiven altında
derme çatma bir iki bilgisayarla gazetecilik
yapmıyoruz.
Doğrudur!
1 bilgisayarla yola çıktık zamanında.
Şimdi, Hürriyet'i, Milliyet'i, Sabah'ı aratmayan bir haber
merkezinde yapıyoruz mesleğimizi.
***
Bir biz değil...
Rakiplerimiz de öyle...
Yavuz Semerci mesela, Gazeteport'da 30'un üzerinde çalışanı
var.
Bi radyosu eksikti...
O da oldu!
***
Serkan Kalemciler yine öyle...
Ensonhaber'le sektörde boy gösteriyor.
O da 30'un üzerinde kişiye ekmek veriyor.
Anadolu yakasında bir plaza da hemde...
***
İnternethaber Yayın Grubu ise bugün yaklaşık 55 kişi
çalıştırıyor.
Ankara'da temsilciliği var.
Saha da adamları var...
Bünyesinde barındırdığı tüm sitelerin ciddi ekibi var.
***
Niye anlatıyorum bunları?
Bilmiyorlar çünkü.
Nerelere geldiğimizi...
Nasıl büyüdüğümüzü...
Bilmiyorlar...
Bilenlerin de ağzı açıkta kalıyor:
-Yok yahu bu kadar mı?
Evet bu kadar.
Şimdi uzaktan bizi tanıyan, kimi zaman hakkımızı teslim eden, kimi
zaman da farkına varmadan bizden bir şeyler kırpan Reha Muhtar'a
sesleniyorum.
Buyur gel sevgili Reha Muhtar...
Gel ve bir yazı borçlan bize...
Övme bizi...
Dövme de...
Sadece gördüklerini yaz...
İnternet gazeteciliğinin merdiven altında yapılmadığını gör ve
hakkımızı teslim et.
Davetim Serdar Turgut'a da...
Bizi bilmeyen herkese...
Bilmenizde fayda var...
Çünkü, hepimizin geleceği burada, bu sektörde.
Birgün lazım olabilir!
Buyurun!
Ha, sevgili Reha Muhtar, gelirse güzel bir tavla da kendisini
bekliyor olacak. Belki de güzel bir ders alıp öyle gidecek
buradan.
Bekliyoruz.