Reha Muhtar'dan müthiş iddia
Abone olTurgut Özal'ın ölümü üzerindeki sis perdesi dağılmıyor. Reha Muhtar, Özal'ın Bulgar Büyükelçiliği'nde içtiği limonatadan zehirlenerek öldüğü iddiasını ortaya attı.
Zaman zaman gündeme gelen "Özal öldürüldü" iddialarına bugün bir
yenisi daha eklendi. İddiayı ortaya atan yılların habercisi Reha
Muhtar'ın iddiaları bir hayli düşündürüyor. İşte o iddialar...
Seyahatten yeni dönmüştü.. Cuma sabahı çalışma ofisine inerek
imzalanması gereken evrakları inceledikten sonra eşinin yanına
döndü.. Eşofmanları giyerken, Semra Hanım'a "Dün geceki uyku
yetmedi, biraz daha dinleneceğim.." diyordu.. Fakat saat 19.00'da
telaşla konutun kapısını çalan Kaya Toperi'nin sözleri bu
istirahate izin vermeyecekti.. -"Efendim sanırım gözden
kaçırdığınız bir daveti size hatırlatmak istedim.. Bulgar
sefaretinde bir Bulgar ressamın sergisi açılıyor.. Kokteyl
veriliyor. Muhakkak gitmemiz lazım.." Programa genellikle uymasıyla
tanınan Turgut Bey her zamankinden farklı olarak bu kez karşı
koydu: -Kaya çok yorgunum.. Gitmeme imkan yok.. Beni bırakın..
Dinlenmek istiyorum.. Kaya Toperi ısrarına devam edince Semra Hanım
girdi devreye.. - Çocuklar görmüyor musunuz, çok yorgun.. Niye bu
kadar ısrar ediyorsunuz?.. Hem ben de gelemem.. Çin yolculuğu için
bavulları hazırlamam lazım.. Kaya Toperi geri adım atmıyordu.. Tüm
isteksizliğine rağmen bu kadar ısrar karşısında çaresiz, "Tamam,"
dedi Turgut Bey.. Ayrılırken kendisini endişeli gözlerle izleyen
eşinin yanağına bir öpücük kondurarak, "Merak etme" dedi: "Fazla
kalmaz hemen dönerim." İki saat sonra köşke döndüğünde keyifsizliği
artmıştı.. Yatak odasına doğru yönelirken akşam yemeği için
hazırlanan eşine, "Ben yemeyeceğim" dedi. Kızdı Semra Hanım, "Yoksa
dışarıda bir şeyler mi yedin yine?." Eşine sevgiyle sarılan Turgut
Bey, kendini savunmaya başladı.. - Yok hayatım hiçbir şey yemedim..
İçki içmiyorum diye limonata hazırlamışlar, onu içtim.." - Ben sana
açıkta gelen bir şeyi içme demiyor muyum?.. Semra Hanım'ın en
korktuğu şey başına gelmişti.. Suikastten sonra Turgut Bey'in
dışarıda kapağı önceden açılmış hiçbir şeyi içmesine müsaade
etmiyordu.. Hatta Turgut Bey'e köşkte soda getirildiğinde bile
şöyle diyordu: "Sodayı mutfakta açmayın.. Şişeyi burada açın.. Gazı
gidiyor.. Turgut Bey sevmiyor.." Bulgar Büyükelçiliği'nde ikram
edilen açık limonatanın ertesi günü cumartesi sabahı, duşunu alıp
traşını oldu Turgut Bey.. Kahvaltı masasına doğru ilerlerken, yatak
odasıyla oturma odası arasındaki spor aletlerinin durduğu bölüme
girdi.. Yürüme bandına çıkmıştı ki, vazgeçti.. Yanına gelen Semra
Hanım'a "Yürümeyeceğim.. Terlerim şimdi.. Yeniden banyo yapmak
istemiyorum" dedi. Semra Özal kahvaltıyı hazırlamak için dönmüştü
ki arkasında bir gümbürtü koptu.. Korkuyla arkaya döndü eşini
gördü.. Turgut Bey boylu boyunca yerde yatıyordu.. Hiç zaman
kaybetmeden eğildi, nabzını yokladı.. Atmıyordu.. TURGUT BEY
ÖLMÜŞTÜ Zeynep Özal, Bir Kadın Birkaç Hayat isimli kitabında Müge
Anlı'ya anlatıyor: Annemin içi içini yiyordu.. Babamın eceliyle
öldüğüne emin olamadı bir türlü.. İyiydi Turgut.. Nasıl kalp
krizinden ölür?.." Doktoru Cengiz Aslan, Amerika'da kalp
ameliyatını yapan Dr. De Bakey'i arayıp sordu: - Bir insan ağrısı
sızısı olmadan bir anda ölebilir mi?.. Dr. De Bakey'in yanıtı
ilginçti.. - Ağrısız sızısız, hiçbir belirti olmadan kalp krizinden
ölüm ancak milyonda bir olur.." - Zehirlenme ihtimali olabilir
mi?.. - Zehirlenen kişinin bedeni de aynı şekilde etkilenir..
Zehirlenme de olabilir.." İki yıl sonra, Azerbaycanlı orta yaşlı
bir erkek Semra Hanım'ın evde olmadığı bir sırada kapıyı çaldı..
Semra Hanım'ın evde olmadığını öğrenince, kapıdaki görevlilere
şöyle söyledi: - Özal'ı zehirlediler.. Elçibey'i desteklediği
için.. Bir zehir içirildi kendisine.. Zehirin içeriğinin ne
olduğunu biliyorum.. Türkçesi bozuk ziyaretçi, cebinden çıkardığı
kağıttan okuyarak verildiği söylenen zehrin içeriğini yazıp teslim
etti.. Cerrahpaşa'da doktorluk yapan bir arkadaşını ziyarete
gelmişti.. Hem bu arkadaşını hem de kaldığı otelin adresini vererek
ayrıldı evden.. Semra Hanım eve gelince durumu öğrence çok
heyecanlandı.. Korumasını hemen otele göndererek, "Al çabuk getir o
beyi" dedi.. Koruma otele gitti ama adamı bulamadı.. Pasaportunun
fotokopisini çekti.. Gelince haber verin diye telefon numaralarını
bıraktı. Ama adam bir daha otele gelmedi.. Semra Hanım bütün sınır
kapılarına haber verdirdi.. Adam ülkeye giriş yapmıştı.. Ama ne
kara, ne deniz ne de havayollarından çıkış yapmıştı..
Cerrahpaşa'dan arkadaşım dediği doktoru buldular.. Ancak doktor,
"Ben böyle bir adamı tanımıyorum" dedi.. Kısacası adam yok
olmuştu.. İSTENEN SAATTE ÖLDÜREN ZEHİRLER Zeynep Özal Müge Anlı'ya
diyor ki: "Annem bu işin üzerine çok düştü.. babam Türki
Cumhuriyetler'in Rusya'nın etkisinden koparak Türkiye'nin etkisine
gireceğine inanıyor ve bu yönde inanılmaz çalışıyordu.. Elçibey en
büyük müttefikiydi.. Özellikle Ruslar suikast konusunda saatli
bomba gibi etki eden saatli zehirler geliştirmişler.. İnsanı
verildiği sırada değil, istenen saatte öldürebiliyormuş.. Teşhis de
edilemiyormuş.. Bu zehrin Bulgarlar tarafından kullanıldığı
istihbaratını alınca annemin kuşkuları daha da arttı.. Babamın
ölmeden bir gece önce, Bulgar sefaretinde içtiği limonatayı bir
türlü unutamadı.. Ama otopsi yapılmamıştı.. Türkiye'nin
Cumhurbaşkanı Özal, gerçekten limonatanın içine katılan zehirle mi
öldürülmüştü?.. Bu sorunun cevabı hiçbir zaman öğrenilemedi..