Reha Muhtar Çeşme'den bildiriyor
Abone olReha Muhtar kendi çalışma arkadaşları ile olan hoş muhabbetini farklı tarzlarla köşesinde değerlendirdi. Muhtar tatilde ama arkadaşları nedere? İşte yanıtı...
Reha Muhtar bu kez Çeşme'den bildiriyor. Suyun öte yakasından
değil, bu yakasından. Muhtar, çalışma arkadaşlarını katiyyen
unutmuyor yazılarında. Kimler yokki... Gelin Muhtar'ın ilginç
tasvirlerini ve yorumlarını köşesinden değerlendirelim. Acaba bu "
İşte yanıtı:
Yazı: Reha Muhtar
Kaynak:
Ergun'la Tezkan'a ne oldu?..
İki gündür Çeşme'de günlerim müthiş geçiyor. Bir dakika boş vaktim
yok.
Çeşmeliler, Bodrumlularla felaket rekabette.
Her taraftan sardılar beni.
Dört bir yandan bana yaşatıyorlar Çeşme'yi.
Bodrum mu Çeşme mi?..
Bu müthiş rekabette Çeşme'de yaşadıklarımı teker teker
anlatacağım.
Ama bizim SABAH gazetesinin yat yarışında öyle olaylar oldu ki,
hemen anlatmasam çatlarım.
Hani demiştim ya, bizim Ali (Kırca) son zamanlarda çok hisli bir
çocuk oldu.
Donanma Kupası Açıkdeniz Yat Yarışları başlarken, Çırağan
Sarayı'nda ondan bir konuşma yapmasını istediler.
Hani serde Deniz Kuvvetleri subaylığından ayrılma var ya.
Konuşurken Çırağan Sarayı'nda bir içlendi bir içlendi ki sormayın
gitsin.
Kırşehir'de doğduğundan başladı, yüzmeyi nasıl öğrendiğini
anlattı.
Bitmedi, gazetede bir sonraki günkü denizcilik yazısını okudu.
Denizi tanımadan denizci olmuş, sonra denizden kopartılmış
çocukların acıklı görüntüsü içinde, felaket bir nostalji yaptı.
Baktım Saray'ın duvarlarındaki badanalar yaş olmuş akıyor.
Öylesine bir hislenme durumu yani.
Bu saray, yanında farelerin gezdiği Şeref Stadı varken bile
hislenip, böyle badana dökmemişti yani.
"Neyse" dedim içimden. Artık yarın uzak kaldığı denizlere çıkar da
bir yelken basar, donanma günlerini anar çocukcağız.
What safmışım yani.
Yelkenlilerde yarışanların listesine bakıyorum. Adı artık yelken
direklerine yazılacak, Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan
orada.
Yelkenden çok yelkencinin hayat tarzını benimseyen bizim
televizyonun genel müdürü Mehmet Tezkan bile teknede.
Eee?.. Nerde bu devlet?...
Nerde biliyor musunuz bizim donanmacı Ali?..
atv Haber'deki arkadaşlarının gecesini bahane etmiş, Reina ve
Sortie önünde, tekne turu yapmakta. Sahilden taşan müzik
eşliğinde
tekneden sahile bakışlar fırlatmakta.
Kardeşim sen değil misin, onca albayın amiralin önünde
Heybeliada'dan girip, Deniz Kuvvetleri'nden çıkan.
Dakikalarca, " Rüzgâr önünde eğilmedik" nidaları atıp, Çırağan
Sarayı'nın duvarlarındaki badanaları ve benim gözümdeki yaşları
döken.
Alacağın olsun Ali.
Bu muydu deniz için döktüğün onca laftan sonra gideceğin
mekan?..
Ahh ah. What aptalım?..
Neyse yani. Ali, Reina ile Sortie arasındaki Boğaz gecelerinde
denizcilik günlerini yad ederken, bizim Ergun'la Tezkan yelken
yarışlarında start aldılar.
Bozcaada'da mola verdikten sonra, önceki akşam 19.00 sularında
bekliyoruz onları.
Önceki akşam, onların Çeşme günlerinden sorumlu Cihangir isimli
arkadaş, benim yanıma geldi.
Çocuğun yüzünde bir endişe hali var yani.
"Abi gelen giden yok. Daha marinaya bile yanaşmamışlar." "Ne zaman
yanaşacaklardı" diye soruyorum.
"Bozcaada, Çeşme yaklaşık 7 saat.
Saat 19.00 civarında burada olmaları lazımdı" diyor.
"Sıkma canını" diyorum, "Bir şey olmaz." Teknelerin daha hiçbiri
yanaşmadı.
Hepsine de bir şey olmadı ya.
Rüzgârları cimri gelmiş anlaşılan. Ben gece Çeşme'de 5 yer dolaştım
. Gece otele vardığımda saat 01.30' du.
Sordum hâlâ gelmemişler.
"Sabah artık kahvaltıda görüşürüz " dedim.
Vurdum kafayı yattım.
Sabah, kahvaltı roofta . Ilıca koyuna kuşbakışı bakıyorum.
Ama roofta ne Ergun ne Tezkan'ın ruhları bile yok. İn cin top
oynuyor.
Kahvaltıyı acele geçiştirip, resepsiyona iniyorum ki, Cihangir'in
yüzü sınır ötesi operasyon gibi, endişe ötesi bir vaziyette.
"Abi hâlâ gelmediler" diyor, "Sakız girişinde yaprak
kımıldamıyormuş, tekneler öyle açıkta rüzgâr bekliyor." Bu
yelkenlide rüzgâr beklemek, Çukurova'da yağmur beklemekten beterdir
alimallah.
Rüzgâr duası fayda etmez. Güneşin altında, denizin ortasında, tekne
bir sağa bir sola sallanacak.
Santim hareket etmeyecek. Ve sen Allah'la baş başa hayatının
muhasebesini yapacaksın.
Kimseye çaktırmıyorum. Ama biliyorum. Atina'nın çok açıklarında,
Ege'nin Yunan maviliklerinde güneş altında, az rüzgâr dilenmedim
yüce Rabbimden .
Kaba bir hesap yaptım. Ergun'la, Tezkan ayrı ayrı teknelerde
yaklaşık 24 saattir denizde rüzgâr beklemedeler.
Bir türlü gelecekler ama nasıl?..
What durumda?..
Ambulans ayarlasak mı?..
Azzz sonraaaa.