Referandum ve Ekonomi

Partilerin genel başkanları kavgayı sürdürüyor, toplumu germekte mahzur görmüyorlar.

Dr. Burhan ÖZFATURA b@internethaber.com

Partilerin genel başkanları kavgayı sürdürüyor, toplumu germekte mahzur görmüyorlar.

Bu arada, referandum konusu maddelerin detayına pek girilmiyor. Sadece, (sanki bağımsızmış, CHP’nin yandaşı değilmiş, politikaya hiç bulaşmamış, kendisini icranın yerine koymamış, tüm darbelerde darbecilerin yanında yer almamış, 27 Mayıs,12 Eylül, 28 Şubat vb. tüm yüz kızartıcı olaylarda hukuk ve adalet kavramlarına ihanet etmemiş gibi) Yargı’nın bağımlı hale geleceği dile getiriliyor.

Ve ne yazık ki, muhalefet, ‘Yüce Divan’ tehditleri ile, TBMM’nin etkisine ve saygınlığına darbe vurmaktadır. Zaten, halkın seçtiklerine saygı duymayanlara, daha da bir güç vermektedirler.

Kaldı ki, pakette sadece Yargı ile ilgili değişiklikler yoktur;

1- Darbecilerin zırhı kaldırılmakta, Yargı yolu açılmaktadır.

2- YAŞ’ta mağdur edilen, Silahlı Kuvvetler ile ilişiği kesilen, zulme uğrayanlara, Yargı yolu açılmaktadır.

3- Fişlemenin önü kesilmekte, şahsi bilgiler koruma altına alınmaktadır.

4- Vergi borcu sebebiyle, yurtdışı yasağı uygulaması kalkmaktadır.

5- Memurlara toplu sözleşme hakkı gelmektedir.

6- Ekonomik ve Sosyal Konsey, Anayasa’ya dahil edilmektedir.

7- Anayasa Mahkemesi’ne, ferdi olarak başvurma hakkı getirilmektedir.

8- Şehitlere, gazilere ve yakınlarına; özürlülere ve kadınlara, ayrıcalıklar sağlanmaktadır.

9- Parti kapatılması önlenmektedir.

10- Haksız yere meslekten atılan hakim ve savcılara yargı yolu açılmaktadır.

11- Ve şüphesiz, kendisini halkın ve TBMM’nin üzerinde gören Anayasa Mahkemesi’ne, demokratik bir yapı getirilmektedir. Yargı üzerindeki HSYK baskısı sona erdirilmektedir. HSYK-Yüksek Yargı paslaşması sona erdirilmektedir.

12- Ombudsmanlık uygulaması başlatılmaktadır.

Velhasıl, referandumu, sadece Yargı olayına bağlamak, çok yanlıştır.

Bu arada, ‘referandum, iş ve aş mı getirecektir?’ sözü de çok hatalıdır. Ekonomiden anlamamayı ifade eder. Yargı’nın, bugüne kadar, ekonomiye verdiği zararları görmemek anlamına gelir.

1- Merhum Özal döneminde; PTT’nin ‘T’sinin satışı, (Mümtaz Soysal’ın etkisi ile) Anayasa Mahkemesi tarafından engellenmese idi; elde edilecek rakam ile, tüm dış borçlar ödenecek ve yatırımlar için ciddi bir tutar da geriye kalacaktı. Her şey bir tarafa, bu hatalı karar bile, Yüksek Yargı’nın ekonomiye verdiği zararın büyüklüğünü göstermeye kafi gelir.

Kaldı ki, aynı dönemde, ‘yabancılara mülk satışı uygulamasının’ iptali de ayrı bir darbe olmuştur.

2- Parti kapatma davalarının, (ki sonuçta hiçbir anlamı yoktur. Yeni parti hemen kurulmaktadır) ekonomiye vurduğu darbeler, inkar edilebilir mi?

3- Ne yazık ki Yargı, kendisine muhalefet rolü biçmiştir. Her türlü icraata müdahale hakkını kendinde görmektedir. Yetki tecavüzlerini hak saymaktadır. Her türlü yatırıma karşı çıkan, (önemli bir bölümü BDP mensubu) istemezükçülerin yanında yer almaktadır. Mesela;

a) İzmir limanının özelleştirilmesine engel olunmuş, şehre büyük zarar verilmiştir.

b) Alsancak-Turan kavşağı arasında planlanan; liman şehri İzmir idealine hizmet verecek, ‘Manhattan Projesi’ Yargı tarafından engellenmektedir.

c) Basmane Çukuru, Kordon Yolu, Ege Palas, Ahmet Sevil’in yeri, Konak Pier, İnciraltı Bölgesi, Yortanlı Barajı, Fuar yeraltı otoparkı, Viyadükler, Bergama altın madeni vb engellemeler; İzmir’i yarım kalmış yatırımlar şehri ve yatırımlara yasak bölge haline getirmemiş midir? İzmir’in geriye gitmesine sebep olmamış mıdır?

Metro ve Büyük Kanal çalışmalarımızda, devamlı olarak engellendik. (Suçumuz sol tandanslı olmamaktı.) İnanılmaz zaman ve maliyet kayıpları yaşadık. (Ms. Varyant Viyadüğü, 15 yılda bitirilebildi. Maliyeti kat kat arttı.)

Ama aynı Yargı, Sn. Piriştina döneminde yapılan; hukuka, tekniğe ve estetiğe aykırı, Konak altgeçidine hiç ses çıkarmadı?

Örnekler saymakla bitmez. Sırf muhalefet olsun diye engellenen yatırım ve icraatlara sahifeler yetmez. (Öğrenci bursları bile, CHP başvurusu ile iptal edilmiştir.)

Türkiye’de de ‘Kuvvetler Ayrılığı’ uygulaması hep lafta kalmıştır. Darbe Anayasaları ile faşist, baskıcı, anti-demokratik düzen daha da güçlü hale getirilmiştir. Sandık, oy, seçim kavramları değersiz kılınmıştır. Tayinle gelenlerin, seçimle gelenleri yönettiği, hukuk dışı bir düzen, devam ettirilmiştir. Darbelerin, muhtıraların sonu gelmemiştir.

Bu referandum; halkın etkili ve yetkili olduğu, gerçek demokrasinin hakim kılındığı bir düzene, geçiş kapısı olacaktır. Bundan sonraki, kapsamlı reformların, ateşleyicisi görevini ifa edecektir.

Evet oyu, filan partiye destek anlamına gelmez. Gerçek demokrasinin istendiğini gösterir.

Önemli not: Sn. Başbakan, Sn. Kılıçtaroğlu’nun, SSK Genel Müdürlüğü dönemini tenkid etmektedir.

O dönemde, devamlı zarar edildiği doğrudur. Ancak, zararın sebebi yönetim değildir. Merhum Özal’ın (bizim de, Başbakanlık müşaviri olarak, katkı koyduğumuz) yaptığı Sosyal Güvenlik Reformları’nın, iktidara gelen Sn. Demirel tarafından iptal edilmiş olmasıdır. Tekrar başı-bozuk, yağma düzenine dönülmüştür. İlaveten, bir de ‘Yeşil Kart’ afeti devreye sokulmuştur.

Nitekim, 2002-2010 dönemi, AKP dönemidir. Sosyal Güvenlik Kurumları’nda, çok kaliteli insanlar görev yapmıştır ve yapmaktadır. Ama zarar geometrik dizi ile artmakta, tam bir kara delik olarak, bütçeyi sömürmektedir. Şimdi, bu mevcut ekibi de başarısız sayabilir miyiz?