Referandum faşist rejim aracı!
Abone olProf. Dr. Metin Feyzioğlu en demokratik yöntem olarak gösterilen referandumla ilgili çok tartışılacak bir yorumda bulundu.
AKP'nin anayasa girişimine ceza hukukçusu Prof. Dr. Metin
Feyzioğlu'dan uzman yorumu:
Temel haklar, referandumlarla karara bağlanamaz. Bütün
faşist rejimlerde referandum meşruiyeti sağlayacak araç olarak
topluma tanıtılmıştır.
Akşam gazetesinde yayınlanan röportaja göre Feyzioğlu'nun
değerlendirmeleri şöyle:
- AKP, anayasa değişikliğinde uzlaşma sağlanamazsa, millete
gideceğini açıkladı. Nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Devletin temel işleyişi, Türk
toplumunun belki yüz yıllık geleceği bu şekilde geçici bir
çoğunluğa dayanılarak, referandumla ipotek altına alınamaz. 1982
Anayasası, yüzde 92 civarında 'Evet' oyuyla, referandumla kabul
edildi. Peki, demokratik bir Anayasa mıydı? Her türlü demokratik
hakkı kısıtladığı için o günkü takma adı 'Amayasa' idi. Bir
paragrafında verdiği hakkı, ikinci paragrafında 'ama' diyerek, geri
alıyordu. Anayasa, o zaman referandumdan geçti diye demokrasi mi
oldu?
- AKP, Meclis'te muhalefetin tavrını sebep
gösteriyor...
Anayasalar, yönetim biçimini belirler;
'oldu-bittiye' getirilemez. Sayısal çoğunluğa dayanılarak Anayasa
yapılamaz. Bu bir uzlaşma metni olmaz. Toplumsal barışı sağlamak
bir yana, çözümsüz huzursuzluklara sebep olur. 'En sonunda benim
dediğim olacak' yaklaşımının adı demokrasi olamaz. Adı dayatma
olur.
- Referandum, demokratik bir yöntem değil
mi?
Temel haklar, referandumlarla karara bağlanamaz.
Referandumlar, ilk bakışta çok demokratik gözükse de o gün
itibarıyla çoğunluğun azınlığa baskı kurmasını sonuçlar. Zaten
bütün faşist rejimlerde de referandum meşruiyeti sağlayacak araç
olarak hep topluma tanıtılmıştır. Oysa demokrasi uzlaşma ve
tartışma kültürüdür. Demokrasi, parmak hesabı veya çoğunluk
hesabıyla olmaz.
- Hükümetin anayasa paketini hemen Meclis'e getirmeyi
istemesi doğru mu?
Meclis'e getirilecek bir paketin
demokratik olacağını düşünmek mümkün değil. Çünkü usul demokratik
değil. Bir anayasa değişikliği paketi, kamuoyunda, barolarda,
üniversitelerde, sivil toplum örgütlerinde, medyada toplumun her
kesiminde tartışılımdan Meclis'e getirilemez. Bu tartışmanın da
futbol takımı tutar gibi yapılmasının anlamı yoktur. Eğer yola
çıkış amacı, 'yargı vesayetini kırmak' ise bunun tercümesi şudur:
Yargıyı yürütmeye bağlamak. 'Yargı vesayeti' tabiri doğru değil..
Bunun adı 'yargı denetimidir'. İktidarın yargı denetiminden hoşnut
olmaması mümkündür, ancak yargı denetimini ortadan kaldırmak
yargıyı iktidardaki siyasi partiye bağlamak anlamına gelir.
- İktidarı telaş içinde mi buluyorsunuz?
Usul,
maalesef bu kanaati destekliyor. Oldu-bittiye getirme telaşı
hissediliyor. Bu referandumu, siyasi particilikle veya siyasi
propagandalarla etkilenen kamuoyu ile çözebilecek miyiz? Yüzde 99
'Hakimler Adalet Bakanı'na bağlansın derse bu demokratik olacak mı?
Bizim anlamamız gereken şey şu: Yargı bağımsızlığı hakim ve
savcıların ayrıcalığı değil, demokraside yaşamanın gereğidir.
- Referandumun süresine ilişkin tartışmaları nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Referandum da bir seçim
kanunudur. Anayasaya göre seçim kanunlarında yapılan değişiklikler,
bu değişikliğin üzerinden bir yıl geçmeden uygulanamaz. Buna göre,
referandumun süresini 120 günden 60 güne indiren düzenleme de ancak
bir yıl sonra uygulanabilir. Bir yıl geçmeden referanduma
gidilirse, değişiklikten önceki 120 günlük süre esas alınır.
Seçimlere ilişkin uygulama konusunda yargı denetimi yapan kurum
Yüksek Seçim Kurulu'dur (YSK). İtiraz üzerine son sözü YSK söyler.
Benim kişisel kanaatim 60 günlük sürenin YSK'dan döneceği yönünde.
Referandum kendiliğinden 120 gün sonraya sarkar.