Reel sektörün beklentisi iyimser
Abone olMÜSİAD tarafından gerçekleştirilen bir ankete göre, reel sektörde Türkiye'nin AB üyeliğine yönelik beklentiler iyimser yönde gelişim gösteriyor.
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) müzakerelerin
AB üyeliği ile neticelenmeyeceğini bekleyenlerin oranının yüzde 29
olduğu bildirildi. MÜSİAD, sanayici ve reel sektör temsilcisi
işadamları arasında gerçekleştirdiği ''Ekonomik Durum Tespit
Anketi''nin ikinci kısmında, AB ile ilişkileri ve 3 Ekim'de
başlayacak müzakere sürecine reel sektör temsilcilerinin bakışını
sorguladı. 26 ilde MÜSİAD üyesi 1136 işadamı arasında
gerçekleştirilen anket sonuçlarına göre, reel sektörde Türkiye'nin
AB üyeliğine yönelik beklentiler iyimser yönde gelişim gösterirken,
işadamları arasında AB'nin 17 Aralık'ta gösterdiği olumlu
yaklaşımdan uzaklaşarak Türkiye'yi müzakere sürecinde olabildiğince
zorlamak isteyebileceği kanaatinin hakim olduğu görüldü. Anket
sonuçları, her üç işadamından en az birinin Türkiye'nin AB üyeliği
yönündeki olumlu yaklaşımları AB'nin elinden geldiği kadar
sıkıştıracağına dair ortak kanaat taşıdıklarını ortaya koydu.
Türkiye'nin AB üyeliği hakkında reel sektör temsilcilerinin yüzde
25'i 5-8 yıl, yüzde 20'si en az 10 yıl öngörürken, müzakerelerin
üyelikle neticelenmeyeceğini bekleyenler ise yüzde 29'luk bir orana
sahip. AB'nin diğer aday ülkelerden talep etmediği türde Türkiye'de
gerginliğe neden olacak dayatmaların başında Kıbrıs meselesi,
azınlıklar konusu, asker-sivil ilişkileri, Türkiye'nin AB
kurumlarındaki temsil ağırlığı, ruhban okulu, Patrikhane ve Ermeni
soykırımı iddiaları gibi konuların olabileceği dile getirildi.
AB'nin kayıtsız kalacağından endişe edilen ekonomik konular
arasında ise serbest dolaşım hakkı ile tarım sektörünün uyumu,
AB'nin Türkiye'ye vermesi gereken maddi yardımlar ve işsizlik
sorunu sayıldı. Baskı ve dayatmada bulunabilecek sosyal konular
arasında Türkiye'nin müslüman bir ülke olması, medeniyet değerleri
ve bunların farklılığına vurgu yapılması geliyor. Yine Türkiye'nin
nüfusunun çok büyük olması bir başka sorun olarak görülürken, temel
hak ve özgürlükler konusunun istismar edilmesinden kaygı duyuluyor.
GÜÇLÜ MÜZAKERE EKİBİ KURULSUN İşadamları, AB müzakere sürecinde
uygulanması istenen politikalara yönelik olarak da, teşviklerin
artırılmasını, tarım politikalarının uyumlulaştırılabilmesi için
AB'den hak edilen fon ve desteklerin alınmasını, güçlü bir müzakere
ekibinin kurulmasını ve Kıbrıs gibi konularda belirli bir politika
oluşturulup önceden deklare edilmesini ve bu konuda taviz
verilmemesini, serbest dolaşım hakkından ise vazgeçilmemesini
savunurken, öte yandan gereksiz bahanelere sığınılmadan AB
normlarına ulaşılması için de kararlı bir şekilde çalışılması
gerektiğini vurguladılar. MÜSİAD Yönetim Kurulu'nun 31 Ocak-1 Şubat
2005 tarihlerinde gerçekleştirdiği Ankara ziyaretleri sırasında
Cumhurbaşkanlığı ve hükümete sunduğu AB raporunda da, AB'nin son
dakikada maçı tatil edebileceğini Ankara'nın gözardı etmemesi
gerektiğine dikkat çekildiği anımsatıldı. ''17 Aralık 2004 AB -
Brüksel Zirvesi Sonuçlarına İlişkin Değerlendirme Ve Öneriler''
başlıklı raporda, Türkiye'nin ekonomik gelişimini hızlandırması,
güven ve istikrar ortamını kalıcı hale getirmesi uyarısında
bulunularak, şöyle deniyor: ''Ekonomide cari açığı, reel faizleri
ve aşırı borç stokunu düşürmeli ve böylece her alanda manevra
alanını genişleten yeni bir yapılanma ortaya koymalıyız. Türkiye
tam üyelik öncesinde ekonomik ve sınai gelişmesini tamamlamış
olmalıdır. Türkiye'nin kaderi yalnızca AB'ye bağlı değildir ve
olmamalıdır. Bu noktada Avrupa'ya bakmanın yanı sıra Türkiye kendi
dinamiklerine de eğilmelidir. (Ankara kriterleri) kavramından
vazgeçmemeli, hatta ekonomik, siyasal, sosyal olarak çıtasını
Avrupa'nın bile üzerinde konumlayacak çalışmalara yönelmelidir.
Müzakere sürecinde, AB'den mali fonlardan yararlanma ve işgücünün
serbest dolaşımı gibi temel haklarımız talep edilmeli, bu
haklarımızı gözardı edecek tam üyelik perspektifinin kamuoyunun
desteğini azaltabileceği unutulmamalıdır.'' MÜSİAD GÖRÜŞÜ AB ile
ilişkiler hakkındaki öneriler sıralanırken, MÜSİAD'ın Türkiye'nin
AB üyeliğini tek başına ekonomik kalkınmada bir tür finansal
kaldıraç mekanizması olarak görmediği vurgulanıyor. Türkiye'nin
sadece zengin olmak için AB'ye girmek istemediği, ekonomik, tarihi,
siyasi, hukuki, askeri ve toplumsal nedenlerin hep birlikte toplumu
etkilediği ve sonuçta hükümetin bu yönelim karşısında AB üyeliği
yolundaki çalışmalarını ağırlıklı bir tercih haline getirdiği
belirtilen MÜSİAD açıklamasında şöyle denildi: ''MÜSİAD, AB
üyeliğini, (tümden karşı) veya (tümden yana) olma ikileminin
dışında değerlendirir. Üyelik sürecinde ve üyelik sonrasında
MÜSİAD'ın sergileyeceği tavır açık ve nettir. MÜSİAD tavrını,
ilişkilerin sanayiye, istihdama, dış ticarete, tarım sektörüne ve
ekonomik gelişmeye yapacağı katkıları değerlendirerek belirler. Bu
katkılar olumlu olduğu ölçüde (yana) bir tavır takınacak ve
ekonomimizi, toplumumuzu olumsuz yönde etkilediği ölçüde ise
(karşı) bir tavır olarak sergileyecektir.