Rasim Ozan Kütahyalı'dan '1915 olayları' bombası
Abone olRasim Ozan Kütahyalı, "Artık kendimi kandıramıyorum, midemi bulandırıyor" diyerek tepki gösterdiği yazsısında "1915'te bu topraklarda bir büyük facia, bir soykırım yaşandı." dedi.
İNTERNETHABER.COM- Dün köşesinde kişisel hikayesini
anlatmaya başlayan Rasim Ozan Kütahyalı bugün de köşesinde "Artık
kendimi kandıramıyorum. 1915'te bu topraklarda bir büyük facia, bir
soykırım yaşandı. Bir insanlık suçu işlendi. Bu suç karşısında
söylenecek her "Ama..." artık midemi bulandırıyor." diye
yazdı.
İşte Kütahyalı'nın köşesinde geçmişteki düşüncesinin bugün nasıl değişmiş olduğunu anlattığı yazısından çarpıcı bölümler:
DÖNEMİN TÜRK DEVLETİNİN TUTTUĞU ADAM
...O dönem çok okuduğum Justin McCarthy, Türk Tezi denen tezi
dışarıdan destekleyenlerin başında gelen, sık sık ülkemize gelip
orada burada konuşan biriydi. Dönemin Türk devleti tarafından
propaganda için tutulmuş bir adamdı.
Justin McCarthy tehcir neticesinde oluşan inanılmaz sayıdaki kıyımı
inkâr etmiyor ama "Bu tehcir yaşanmasaydı, Doğu Anadolu bölgesi
Türkiye sınırları içinde kalamazdı, dolayısıyla yapılanlar
haklıydı" noktasına sözü getiriyordu. McCarthy'nin bu sözü bir anda
birçok insanı tatmin edebiliyordu. "Hee öyleyse o yapılanlar
doğruymuş canım" diyebiliyordu etrafımdakilerin çoğu. İşte bu
noktada benim zihnim gerçek bir U dönüşü yaşadı...
KATLETMEK VE CİNAYET MEŞRU...
1915'teki kıyımı inkâr etmek, inanmak istememek rahmetli Hrant
Dink'in dediği gibi bir yönüyle soylu bir duruştur. Hâlâ da biz
Türkler'in çoğu bu pozisyonda. Ama ikinci vicdansız teze doğru
kayan da çok insan var artık ülkemizde. Bu ise hakikaten berbat bir
durum. Bu gerçekten utanç verici bir şey. O noktadan sonra artık
katletmeyi, cinayet işlemeyi meşru gösteren alçak ve ahlaksız bir
zihniyet yapısı çıkıyor karşımıza.
Kendimi kandırma ve vicdanımı rahatlatma amaçlı yaptığım tamamen
"Türk yanlısı" okumaların sonunda bile yaşananların bir insanlık
suçu olduğu yargısına varmıştım bir süre sonra. Fakat bir toplumu
yekvücut olarak gören ve hepsini düşman belleyen toptancı görüş
kadar, onun karşısında olan "Şu toplum şu toplumu kesti" şeklindeki
toptancı argümanların da felsefi olarak saçma sapan olduğunu
anlamıştım. Bir "kutsal" amaç uğruna bir insanı, bir topluluğu, bir
etnik ya da dinsel kimliği yok edebilmeyi meşru sayan zihniyet
yapısıydı esas katil olan. Toplumlar değil.
ARTIK KENDİMİ KANDIRAMIYORUM
Sonuç-merkezli, bir amaç kutsal olarak kabul edildiğinde o amacı
hayata geçirmek için yapılabilecek her şeyi mubah gören iğrenç
zihniyetti esas katliamları ve soykırımları yapabilen.
Bu ahlaksız ve vicdansız zihniyet 1915 konjonktüründe İttihatçılık
olarak karşımıza çıkmıştı. Talat adlı, insanları nüfus mühendisliği
projelerinin basit birer parçası olarak görebilen bir adamda
somutlaşarak karşımıza çıkmıştı.
Evet, ben kendi hikâyemi aktardım. Artık kendimi kandıramıyorum.
1915'te bu topraklarda bir büyük facia, bir soykırım yaşandı. Bir
insanlık suçu işlendi. Bu suç karşısında söylenecek her "Ama..."
artık midemi bulandırıyor.