İstanbul bu sabah yeniden Gezi Parkı’na yapılan polis müdahalesi
ile uyandı.
Ama bu sefer biraz farklıydı!
Ne zaman ve nasıl konuşlandılar bilinmiyor ama bugüne kadar üç
maymunu oynayan ulusal basının neredeyse tamamı çatışmanın cereyan
ettiği noktalarda (!) canlı yayındaydı.
Ekranlardan polislere molotof kokteyl ve taşla saldıran bir
takım insanların aksiyon filmlerini aratmayan görüntülerini
izledik.
Tomalar tazyikli suyla saldırganların ayaklarının önünü yıkayıp
temizliyor, maskeli oldukları için etkilenmeyecek bir takım
insanlara biber gazı bombası atıyordu.
Kendi kendini söndürme özelliği olan tomalardan birinin
yakılabildiğine de şahit olduk!
Görünen o ki; Gezi Parkı eylemcileri tıpkı polislerin
operasyonundan haberdar olmadıkları gibi molotoflu saldırganlardan
da haberdar değildi!
Gezi eylemcileri panik ve şaşkınlık içinde olan biteni anlamaya,
tavır belirlemeye koyuldular. Çatışan grubun kendilerinden
olmadığını anladıklarında polisi korumak için el ele tutuşup etten
duvar oluşturdular!
Bu hareketleri ile bir oyun bozulmuştu belki ama sonuç
değişmemişti. Polis planladığı gibi Gezi Parkını ele geçirmiş,
tomaların geçişine engel olan barikatları birer birer
kaldırmıştı.
Oysa İstanbul Valisi Mutlu daha saatler önce, Gezi Parkı’ndaki
eylemcilerle birlikte olmak, ıhlamur kokusunu birlikte teneffüs
etmek istediğini söylemişti kendilerine!
Aldatılmışlar mıydı?
Eğer öyleyse bu vahim bir hataydı kuşkusuz.
Hem de günü kurtarmak uğruna bir sonraki taktik hamleleri yok
edecek bir hata…
Aldatmaya dönük her adımın, diyalog köprüsünün
ayaklarından birini de beraberinde yıkacağını hesaba
katmamışlardı.
Eğer niyet ne pahasına olursa olsun sembolleşmiş Gezi Parkını
eylemcilerden temizlemek ise bunun neticeleri iyi hesap
edilmeliydi.
Şimdilik bir mekânı bulunan (Gezi Parkı) sembolleşmiş
mekânın dışına çıkarıldığı andan itibaren yurdun her metre karesi
Gezi Parkı’na dönüşeceği görülmeliydi.
Hiç kuşku yok ki; gereksiz ve orantısız güç emniyet teşkilatına
olan güveni zayıflatıyor. Yaşananları izleyen herkes büyük bir
güvensizlik duygusuna kapılıyor.
Bu nedenle emniyet güçleri yasal çerçevede ve profesyonel görev
bilinciyle hareket etmelidir. Hiçbir siyasal partinin ya da
hükümetin değil, devletin polisi olduğunu yeniden hafızalara
kazıması uzun zaman alacak gibi…
Sadece valilerimizin ya da emniyet güçlerimizin temkinli,
itidalli olmaları ve yasal çerçevenin dışına çıkmamaları yeterli
değil artık.
Belirleyici olan; bizzat başbakanın tavır ve tutumlarına,
konuşmalarındaki kutuplaştırıcı tavırlara son vermesidir.
Belirleyici olan; başbakanın her konuşmasında cami, başörtüsü,
bayrak gibi yalanlanmış eylemler üzerinden kışkırtmaktan
vazgeçmesidir.
Her zamankinden daha çok yapıcı konuşmak varken tehditkâr
sözlerle halka diklenmek hayırlı sonuç doğurmaz.
Halka diklenilmez!
Hayali bir suçlu yaratıp topu faiz lobisine atmak da doğru
değildir.
Çünkü meydanlara çıkan halkın kendisidir.
Farkında mısınız bilmiyorum; Başbakan faiz lobisi dedikçe
meydanlara dökülen insanlar rant lobisinden
bahseder oldular!
Üstelik sadece rant lobisi diyip geçmiyorlar da.
Bir çırpıda onlarca örnek de sıralıyorlar!
Belli ki hesap da soracaklar.
Ama şimdilik bunun peşinde değiller.
Sık sık faiz lobisi diyeceğinize buyurun o zaman hodri
meydan…
Faiz lobisi ile rant lobisi ne dertleri varsa kendi aralarında
kavgasını versinler.
Ama halkı; faiz lobisi - rant lobisi kavgasına karıştırmasınlar.
Eteklerinde ne varsa döküp hesaplaşsınlar.
Halkı rahat bıraksınlar.
Devlet yönetirken marifet; birilerini zengin etmek ya da halkla
kavga etmek değil, kamunun ortak çıkarlarını koruyabilmektir.
Olası sorunların tarafı değil çözüm üreten tarafı
olabilmektir!
İnsanlar hükümet olarak görevlendirdiği siyasi partilerin
liderlerine kişisel arzularını hayata geçirsin diye değil,
istikrarı, huzuru, refahı sağlasın diye yetki verir.
Kutuplaştırmak, ayrıştırmak, kışkırtmak için yetki vermez.
Tek cümle ile özetleyerek bitirmek istiyorum;
Halk kendini yönetenlerden hizmetkâr olmalarını değil,
saygın duruşuyla devlet adamına yakışır şekilde ve demokrasi
çizgisinden ayrılmadan yönetmelerini beklemektedir.