Rant Lobisinin ayakta kalma mücadelesi..!

Tamer DURAN tamerduran@internethaber.com

İstanbul bu sabah yeniden Gezi Parkı’na yapılan polis müdahalesi ile uyandı.

Ama bu sefer biraz farklıydı!

Ne zaman ve nasıl konuşlandılar bilinmiyor ama bugüne kadar üç maymunu oynayan ulusal basının neredeyse tamamı çatışmanın cereyan ettiği noktalarda (!) canlı yayındaydı.

Ekranlardan polislere molotof kokteyl ve taşla saldıran bir takım insanların aksiyon filmlerini aratmayan görüntülerini izledik.

Tomalar tazyikli suyla saldırganların ayaklarının önünü yıkayıp temizliyor, maskeli oldukları için etkilenmeyecek bir takım insanlara biber gazı bombası atıyordu.

Kendi kendini söndürme özelliği olan tomalardan birinin yakılabildiğine de şahit olduk!

Görünen o ki; Gezi Parkı eylemcileri tıpkı polislerin operasyonundan haberdar olmadıkları gibi molotoflu saldırganlardan da haberdar değildi!

Gezi eylemcileri panik ve şaşkınlık içinde olan biteni anlamaya, tavır belirlemeye koyuldular. Çatışan grubun kendilerinden olmadığını anladıklarında polisi korumak için el ele tutuşup etten duvar oluşturdular!

Bu hareketleri ile bir oyun bozulmuştu belki ama sonuç değişmemişti. Polis planladığı gibi Gezi Parkını ele geçirmiş, tomaların geçişine engel olan barikatları birer birer kaldırmıştı.

Oysa İstanbul Valisi Mutlu daha saatler önce, Gezi Parkı’ndaki eylemcilerle birlikte olmak, ıhlamur kokusunu birlikte teneffüs etmek istediğini söylemişti kendilerine!

Aldatılmışlar mıydı?

Eğer öyleyse bu vahim bir hataydı kuşkusuz.

Hem de günü kurtarmak uğruna bir sonraki taktik hamleleri yok edecek bir hata…

Aldatmaya dönük her adımın, diyalog köprüsünün ayaklarından birini de beraberinde yıkacağını hesaba katmamışlardı.

Eğer niyet ne pahasına olursa olsun sembolleşmiş Gezi Parkını eylemcilerden temizlemek ise bunun neticeleri iyi hesap edilmeliydi.

Şimdilik bir mekânı bulunan (Gezi Parkı) sembolleşmiş mekânın dışına çıkarıldığı andan itibaren yurdun her metre karesi Gezi Parkı’na dönüşeceği görülmeliydi.

Hiç kuşku yok ki; gereksiz ve orantısız güç emniyet teşkilatına olan güveni zayıflatıyor. Yaşananları izleyen herkes büyük bir güvensizlik duygusuna kapılıyor.  

Bu nedenle emniyet güçleri yasal çerçevede ve profesyonel görev bilinciyle hareket etmelidir. Hiçbir siyasal partinin ya da hükümetin değil, devletin polisi olduğunu yeniden hafızalara kazıması uzun zaman alacak gibi…

Sadece valilerimizin ya da emniyet güçlerimizin temkinli, itidalli olmaları ve yasal çerçevenin dışına çıkmamaları yeterli değil artık.

Belirleyici olan; bizzat başbakanın tavır ve tutumlarına, konuşmalarındaki kutuplaştırıcı tavırlara son vermesidir.

Belirleyici olan; başbakanın her konuşmasında cami, başörtüsü, bayrak gibi yalanlanmış eylemler üzerinden kışkırtmaktan vazgeçmesidir.

Her zamankinden daha çok yapıcı konuşmak varken tehditkâr sözlerle halka diklenmek hayırlı sonuç doğurmaz.

Halka diklenilmez!

Hayali bir suçlu yaratıp topu faiz lobisine atmak da doğru değildir.

Çünkü meydanlara çıkan halkın kendisidir.

Farkında mısınız bilmiyorum; Başbakan faiz lobisi dedikçe meydanlara dökülen insanlar rant lobisinden bahseder oldular!

Üstelik sadece rant lobisi diyip geçmiyorlar da.

Bir çırpıda onlarca örnek de sıralıyorlar!

Belli ki hesap da soracaklar.

Ama şimdilik bunun peşinde değiller.

Sık sık faiz lobisi diyeceğinize buyurun o zaman hodri meydan…

Faiz lobisi ile rant lobisi ne dertleri varsa kendi aralarında kavgasını versinler.

Ama halkı; faiz lobisi - rant lobisi kavgasına karıştırmasınlar. Eteklerinde ne varsa döküp hesaplaşsınlar.

Halkı rahat bıraksınlar.

Devlet yönetirken marifet; birilerini zengin etmek ya da halkla kavga etmek değil, kamunun ortak çıkarlarını koruyabilmektir. Olası sorunların tarafı değil çözüm üreten tarafı olabilmektir!

İnsanlar hükümet olarak görevlendirdiği siyasi partilerin liderlerine kişisel arzularını hayata geçirsin diye değil, istikrarı, huzuru, refahı sağlasın diye yetki verir. Kutuplaştırmak, ayrıştırmak, kışkırtmak için yetki vermez.

Tek cümle ile özetleyerek bitirmek istiyorum;

Halk kendini yönetenlerden hizmetkâr olmalarını değil, saygın duruşuyla devlet adamına yakışır şekilde ve demokrasi çizgisinden ayrılmadan yönetmelerini beklemektedir.