Ramazanın ağır topu: Güllaç
Abone olOsmanlı'dan günümüze Ramazan davetlerinin gözdesi...
Osmanlı'dan günümüze saraylar ve evlerdeki Ramazan davetlerinin
gözdesi, iftar sofralarının ''ağır topu'' olan ve genelde yılda bir
ay yenildiği için adından hasretle bahsettiren Güllaç, kutsal ayın
gelmesiyle birlikte sofralar ve tatlıcı raflarında yerini
alacak.
Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş ve yükselme dönemlerinden bu yana
geleneksel Türk mutfağı içinde yer alan güllaç, o dönemlerde kömür
ocaklarında saç tavalara dökülürdü. Demetler haline getirilen
güllaç yaprakları, kamıştan yapılmış sırt küfelerinde Osmanlı saray
mutfağına ve paşa konaklarına taşınır, ahçılar tarafından değişik
biçimlerde hazırlanarak konuklara sunulurdu.
İstanbul'dan Saffet Abdullah Güllaçları'nın Satış Müdürü Erdal
Arseven, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Osmanlı'nın geleneksel
tatlısı güllaca, tatlının yapımı sırasında kullanılan gülsuyu
nedeniyle ''güllü-aş'' denildiğini, bunun da zamanla güllaca
dönüştüğünü söyledi. Arseven, güllacın, Kanuni Sultan Süleyman'ın
çocukları için yapılan sünnet düğünü menüsünde yer aldığının
bilindiğini anlattı.
Herhangi bir katkı maddesi içermeyen güllacın, mısır nişastası, un
ve sudan üretildiğini söyleyen Arseven, bu tatlının, hazırlanan
hamurun tavalara dökülmesiyle yapıldığını belirterek, ağırlığı 30
gram olan ince ve yuvarlak bir yapraktan oluşan güllacın üzerindeki
desenin tam olması gerektiğini söyledi.
PÜF NOKTASI
''Güllaç alırken markalı ürünlere ve üretim izni olan firmaların
ürünlerine öncelik verilmelidir'' diyen Arseven, iyi bir güllaç
pişirmenin püf noktalarını şöyle sıraladı:
''Güllaç tatlısı, bol süt kullanılarak yapılmalıdır. Tatlısı
yapıldıktan sonra güllaç yaprakları hava ile temas etmemelidir.
Ilık olması gereken süt, yaprakların kabarık tarafından
dökülmelidir. Güllaç, yerken ağızda dağılmalıdır.
Bizce bu kadar doğal bir tatlının süslemesi de güllacın doğasına
uygun şekilde olabildiğince sade olmasıdır. En fazla ceviz, fındık,
fıstık veya kiraz şekeriyle süslenmesi uygun olur. Güllacın, kivi
gibi değişik meyvelerle süslenip süslenemeyeceğine dair sorular
alıyoruz. 'Niyetin, güllaç mı yoksa kivi yemek mi' olduğunu
düşünmek lazım.''
Erdal Arseven, içerdiği karbonhidratlar nedeniyle vücut
hücrelerinin fonksiyonları ve metabolik faaliyetlerin devamı için
gerekli enerjinin kısa sürede ve kolayca elde edilmesini sağlayan
güllacın, vücudun dokularında depolanmayan içeriğiyle diyet
yapanların da güvenle tercih edebilecekleri bir tatlı olduğuna
işaret etti.
''İftarın ilk lokması zeytin, son lokması güllaçtır'' diyen
Arseven, güllacın iftarda yenildiği zaman sindirim sistemini
rahatlattığını, sahurda yenildiğinde de kolay hazmedilen iyi bir
enerji kaynağı olma özelliklerini taşıdığını ifade etti.
GÜLLAÇ YAPMAK ÇOK KOLAY
Klasik güllaç tarifine göre ise 3 kilogram süt, 1 kilogram şekerle
kaynatılarak, ılık hale getirilir. Güllaç yaprakları, parlak tarafı
üste gelecek şekilde tek tek bu karışımla ıslatılarak, tepsiye
yerleştirilir. Orta kısmına dövülmüş ceviz veya fındık konulur.
Kalan güllaç yaprakları teker teker sütlü şerbet ile ıslatılarak
tepsiye yerleştirilir.
Kalan süt, güllacın üzerine dökülür, yarım saat kadar bekletilir.
Üzeri isteğe bağlı olarak, dövülmüş fıstık, nar tanesi, vişne
tanesi, dondurma gibi malzemelerle süslenir, servis edilir.