Radikal'le Milliyet neden kaçınıyor?
Abone olHüsnü Mahalli, Milliyet ve Radikal gazetesinin aynı haberlerini eleştirdi. Ayrıca Mahalli, bu gazetelerin yayınlamaktan tereddüt ettikleri haberlerin de isimlerini veriyor...
Yeni Şafak Gazetesi yazarı Hüsnü Mahalli, Radikal'in ve
Milliyet'in bazı haberleri yayınlamakta neden ısrar ettiklerini
sordu. Mahalli, aynı gazetelerin ise yayınlamamayı yeğlediği
haberleri de burada isimlerini verirerek sorguladı. Ayrıca, Murat
Yetkin ve Fikret Bila'nın aynı şeyleri yazdıklarını sözlerine
ekledi.....
'Suriye'ye savaş planları hazırdı'.. Bu; dünkü Radikal'ın
manşetiydi.. Önceki Perşembe Milliyet'in sürmanşeti ise: 'Türk
ordusu Halep'e girecekti' idi..
Milliyet; Fikret Bila'nın , Radikal ise Murat Yetkin'in yazdıkları
kitapların reklamını yapıyordu..
Her iki meslektaşımız hemen hemen aynı şeyleri yazmışlar..
Yani 1998'deki Türkiye-Suriye krizi ile ilgili olarak..
Kaldı ki; Yetkin ağustos başlarında yine bu konuya değinmiş ve
Suriye meselesini manşete çıkartmıştı..
Geçtiğimiz pazar bu köşede Milliyet'in neden bu manşeti
kullandığını anlatmaya çalışmıştım..
Daha önce de Radikal'in ağustos ayındaki manşeti ile ilgili olarak
bir yazı yazmıştım..
Dolayısıyla bugün burada aynı şeyleri tekrarlamak istemiyorum..
Milliyet, Radikal ve benzeri gazetelerin neden bu tür yayın
yaptıklarını sanıyorum siz değerli okuyucular çok iyi
biliyorsunuz..
Bu gazetelerin kasım seçimleri öncesinde AK Parti ve Erdoğan ile
ilgili yazı ve yorumları ile bugünkü yazı ve yorumlarını
karşılaştırırsanız sanıyorum ne demek istediğimi anlatmış
olurum..
Ancak yapılacak bir şey yok..
Huylu huyundan vazgeçmiyor!
Türkiye'de bu bir gelenek haline gelmiş..
Gazeteler günlük olarak politika değiştiriyor, birçok köşe yazarı
ise bir hafta önce kendi yazdıkları ya da söyledikleri ile
çelişiyor.
Hatırlatınca da 'dün dündü' deyip geçiyorlar..
Müthiş bir olgunluk ve pişkinlik..
Bazıları ise döneklikleri ile övünüyor..
Buna da 'değişim ve gelişim' diyor..
Neyse ki; konumuz bu değil..
Suriye'yi manşete çıkartan Radikal bakın iç sayfada verdiği bir
haberde ne yazıyordu:
'Çankaya davetinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kara
Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt terörle mücadele
konusunda son zamanlarda artan zaafiyetten kaynaklanan endişelerini
dile getirdi. Büyükanıt şunları söyledi:
Bizden başka bir ülkede cezaevinden yönetilen terör örgütü var mı ?
Adam (Öcalan) 21 Ekim'de avukatlarıyla görüşüyor, 23 Ekim'de bir
yazarımız gazetesinde manşetten ne dediğini herkese duyuruyor.
Terörle böyle bir mücadele olabilir mi!..
Bu noktada konuşmaya dahil olan Jandarma Genel Komutanı Orgeneral
Fevzi Türkeri; Öcalan, örgütü İmralı'da Şam'da olduğundan daha
rahat idare ediyor. Çünkü can güvenliği kaygısı yok"..
Ancak Radikal (ve Milliyet) Orgeneral Büyükanıt'ın ABD ile ilgili
olarak söylediklerini her nedense habere yansıtmamıştı..
Büyükanıt 'Amerikalıların Kuzey Irak'ta Kandil dağındaki PKK
elemanlarına verdiği desteğe ve Güneydoğu'da bulunan PKK
militanlarının Kuzey Irak'tan sızdıklarına' dikkat çekiyor ve
ABD'yi eleştiriyordu.
Dönelim Orgeneral Türkeri'nin sözlerine..
'Öcalan İmralı'da Şam'dan çok daha rahat bir şekilde yaşıyor ve
örgütü yönetiyor'..
Peki bunu kime borçlu!
Elbette halen PKK'ye desteğini sürdüren Amerika ve AB
ülkelerine..
Bu ülkeler Ankara'ya baskı yaparak Öcalan için gerekli tüm
'rahatlık' koşullarını yaratmasını sağlıyorlar..
Tabiî bir hücrede tek başına yaşamak bir rahatlık ise..
Ama konumuz bu değil..
Konumuz Milliyet ve Radikal'ın neden durduk yerde ve arada bir
Suriye'ye sataşmalarıdır..
Oysa Milliyet ve Radikal günlük birer gazete olarak şu anda bile
devam eden Amerikan ve Batı desteğini manşete çıkarmalıdırlar.
Bunu bir kez Can Dündar'ın haberi ile yapan Milliyet acaba neden
sık sık Amerika'nın PKK'ye devam eden desteğinden söz
etmiyor...
Orgeneral Büyükanıt ya da Orgeneral Türkeri'nin sözleri ile
hükümete imalı eleştirilerde bulunan Milliyet ve Radikal neden
doğruları yazmıyor..
Neden 'Amerikalıların Öcalan'ı 14 Şubat 1999'da hangi şartlarla
Ankara'ya teslim ettiklerini' anlatmıyorlar..
Neden Öcalan ile ilgili AB kriterlerini yazmıyorlar..
Üstelik bu şartlar ve kriterler bugünün hükümetine değil daha
önceki hükümete ve Türk devletine benimsetilmişti..
Ama bu da bugün konumuz değil..
Konumuz Radikal, Milliyet ve benzeri gazetelerin zaman zaman
yaptıkları anlamlı ve anlamsız çıkışlar..
Keşke AB'nin Türk basın ve medyası içinde de 'yozlaşma kriterleri'
olsaydı!
YAZI:YENİ ŞAFAK