Radikal yazarının Mescid yazısı dillerde

Abone ol

Radikal gazetesinde dün “Boğaza nazır helal eğlence” başlıklı Nazan Özcan imzalı yazıda öyle bir hata yapıldı ki.

Radikal Gazetesi yazarı Nazan Özcan muhafazakarların gittiği mekanı kontrole gitti iftar saati öncesi mescide "sinsice" sızan yazar namaz kılan görmeyince komik duruma düştü.

AA MESCİTTE KİMSE YOK

Özcan, muhazafakarların eğlence mekanı olarak kabul edilen Huqqa'ya gittiğinde, "iftar öncesi" kontrol için gizlice gittiği mescitte kimseyi bulamamasını "Aa, mescitte kimse yok" diye yorumladı. Yazının ilginçliği de buradan kaynaklandı.

NAMAZ VAKTİ DIŞINDA NE BEKLİYORSA

İftardan hemen önce, yani namaz saati dışında bir vakitte, bir mekanın mescidinde "gösterişli bir kalabalık" bekliyor olacak ki mescidin boş olduğunu görünce "aa kimse yok" diye tepki verebilmiş.

İşte Nazan Özcan'ın o garip yazısı;

İŞTE O YAZI

"İslami Reina" diye adlandırılan Huqqa'dayız. Duba'nın 'lüküs nargile kafe insanları' cuk diye Huqqa'da oturuyor. Valla, tespit bu!

Sinsice tuvaletin hemen yanından kadınlar mescidine sızıyorum. Hedef iftar öncesi namaz kılan bir-iki kadınla konuşabilmek. Ne de olsa patron Cihan Kamer, yeni açtığı ve nedense insanların "İslami Reina", "Müslümanların eğlence mekanı" diye adlandırdığı Huqqa'nın temel iki farkının "içkisiz ve mescitli" mekan olduğunu ısrarla söylemişti. Aa, mescitte kimse yok! Kapının karşısında iki-üç musluk, apdes için. Yerler halı, iki – üç ferace de duvara asılmış, raflara terlik ve başörtüsü koyulmuş. Namaz kılınacak yer, en fazla üç kadını alır. Gene mi "negatif ayrımcılık" diyerek, erkek mescidinin kapısından kafamı uzatıyorum, Evet, sinir!

ACAYİP BİR SOSYOLOJİ

Yukarıya çıkıyorum. Canlı müzik yapan gruptan Türk sanat müziği dinliyoruz, iftara yarım saat var. Huqqa yavaş yavaş doluyor. Görev aşkıyla gelenleri inceliyoruz. Hayır hayır, herkes türbanlı filan değil. Türbanlı genç kadınlar, yanlarında bayağı kokoş giyimli, postiş eklettikleri uzun, boya sarısı saçlı arkadaşlarıyla masalarına oturuyor. E, Kuruçeşme’deyiz ne de olsa. Masalar neredeyse tamamen dolduğunda şöyle bir şey çıkıyor ortaya: Masalarda türbanlılar, türbansızlar, kadınlar, erkekler neredeyse yarı yarıya. Belediyenin herhangi bir deniz kenarı işletmesine gitseniz, buradan daha çok türbanlı göreceğinize bire bin bahse girebiliriz. Ama buranın elbette farkı var: Türbanlar, ayakkabılar ‘ben pahalıyım’ diye bağırıyor, erkeklerin gömlekleri, saatleri de! Meselenin ‘sınıfsal’ ve ‘sermaye’ olduğunu anlamak için dâhi olmaya gerek yok. Çalışanlar arasında garip bir sınıf ayrımı var sanki. Son derece güler güzlü olan kadın garsonların hepsinin başı açık, ama temizlik görevlilerinin hepsi silme türbanlı. Acayip bir sosyoloji! Boyu devrilesice postmodern zamanlar!  

Günün Önemli Haberleri