Rab'bim sana sığınıyorum!
Muhsin Başkan'ı rüyamda gördüm dün gece...
Koşuyordu...
Arada arkasına baka baka koşuyordu.
Ceket yoktu üzerinde...
Gömlekliydi...
Herkes ona koşarken, o yetişin diye bağırıyordu.
Gitti, gitti gitti...
Sonra da kayboldu!
Bir daha da göremedim... Ne onu, ne düşen helikopterin enkazını, ne
de beraberindekileri...
Uyandım ki, rüya görmüşüm!
Yarrabi sana
sığınıyorum!
Offff!
Birazdan "yazı" diye tutturacak
Sabriye... (Ergin)
Hiç içimden yazmak gelmiyor ki...
Ekran önümde açık; donmuşum!
Kımıldayamıyorum bile...
Telefon çalınca irkildim...
Bir kez daha...
Rabbime sığınıyorum!
İHA muhabiri İsmail'ın
yüreğimizi yaktı.
Çaresizliğin çığlıkları:
-Hanımefendi yardımmmm!
Offf İsmail..
Teselli veriyor Erhan Abi'sine:
-Biraz kendine gel.
Bir süre sonra acıları
artıyor besbelli:
-Ayağımmmm...
Saat ilerliyor...
Sabriye birazdan arayacak:
-Yazı.
Enter tuşuna basarken, gözyaşlarım
klavyenin tuşlarına dökülüyor!
-Yarrabi sana sığınıyoruz!
Bu kadar süre
geçti, hala bir iz yok mu?
Gelişmemişlik böyle bir şey demek...
Bu teknolojide geri kalmışlığımızın resmidir.
Son bir kez daha, ekrana baktım.. Ajanstan düşen haberleri tek tek
inceledim ama ses yok... 22 saat geçmiş...
Rabbim sana sığınıyorum!
Muhsin Başkan'ı ve beraberindekileri bize
bağışla!
Başka da bir şey yazamıyorum Sabriye!
İçimden
gelmiyor yazmak.
Kusura bakma.