Puzzle…

Nesrin YILMAZ nesriny@internethaber.com

Hiç puzzle yapmayı denediniz mi?

 

Denemediyseniz mutlaka deneyin.

 

Biraz sabrınız varsa, dünyanın en güzel hobilerinden biri…

 

Dertlerinizi unutmak istiyorsanız, hayatınızı boyayan renkleri değiştirmek istiyorsanız, parça sayısı bol bir puzzle, ilaç gibi…

 

Önünüze 1500–2000, bazen 3000 adet, minicik, hiçbir şeye benzemeyen parçayı döküp, sonra onları renklerine göre ayırıp, birleştirmeye başlamak çok zevkli…

 

Hayat gibi…

 

Bazen puzzle yaparken bunu düşünürüm…

 

Hani sonradan farkına varırsınız söylenmiş cümlelerin, ya da bazı hareketlerin…

 

Birleştirdiğinizde cevap bulursunuz ya sorularınıza…

 

Puzzle da öyle…

 

Başlarda hiçbir şey çağrıştırmayan o minicik parçalar birleşerek büyümeye başladığında, renkler, oluşturmaya çalıştığınız resimde canlanmaya başladığında, onu bırakıp da günlük işlerinizi yapmak oldukça zorlaşır…

 

Bir nevi hastalık…

 

Ama insanın ruhunu hastalanmaktan kurtaran bir hastalık…

 

“Renklerin arasında kaybolmak, bir çiçek, bir insan yüzü, bir masa, bir vazo oluşturmak, insanı bütün dertlerinden kurtarır mı” diye sorarsanız, evet kurtarıyor… O an için…

 

En zevkli yanı da, son parçayı, o bekleyen boşluğa oturtmak…

 

Yaşam gibi…

 

Hani hep eksiktir ya bir parça…

 

Bulduğunuzda ve yerine oturttuğunuzda nasıl da mükemmeldir hayat…

 

Ama puzzle yaparken dikkat etmeniz gereken en önemli kural, parçalarınıza sahip çıkmak…

 

Bir tek parçasını bile kaybetseniz, resim o resim değildir artık…

 

Yapmaya başladığınız tablonun parçalarına da hayatınızın tablosuna anlam katan parçalarınıza da sahip çıkın…

 

Yoksa…

 

Tabloyu duvara asmak yerine, bir köşeye anlamsızca kaldırıp atmak zorunda kalabilirsiniz…

 

Geçip karşısına, hayran hayran bakmak yerine…

 

Bir köşeye atılan hayatlar gibi…