Putin'den Brand'a önemli açıklamalar
Abone olCNN TÜRK'te Mehmet Ali Birand, Manşet Özel'de, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i konuk etti. Putin komünizmi eleştirdi, Kuzey Irak'ta Kürt devletine karşı çıktı.
CNN TÜRK'te Mehmet Ali Birand, saat 10.00'da ekrana gelen ve
17.00'da tekrarı yayınlanacak olan Manşet Özel'de, Rusya Devlet
Başkanı Vladimir Putin'i konuk etti. Vladimir Putin, "Türkiye ve
Rusya yeni bir başlangıç yaptı", "Vetomuz KKTC'ye yönelik değildi",
"SSCB dağılmasaydı ABD Irak'a operasyon düzenleyemezdi", "Irak'ın
istikrarına katkıda bulunmak istiyoruz", "Irak'ın bölünmesine
karşıyız", "Çeçen sorunu konusunda Türkiye'nin resmi tutumundan
memnunuz", "Antalyalılar Türkiye hakkındaki bütün önyargılarımı
değiştirdi", "Türkiye ziyaretimi sabırsızlıkla bekliyorum", "Akıllı
ve komik fıkraları severim, aptal ve kaba olanlarından hoşlanmam"
gibi çarpıcı açıklamalar yaptı. Birand-Putin söyleşisinin tam
metni: MAB: Sayın Başkan. Tatil mi yapıyorsunuz burada. Burası
tatil yeri mi? PUTIN: Hem çalışıyorum hem de tatil yapıyorum.
Ortamı değiştirince kendimi daha iyi hissediyorum. MAB: Ne
yapıyorsunuz gündüzleri yüzüyor musunuz? Çok iyi yüzücü olduğunuzu
duydum. PUTIN: Fazla iyi yüzücü değilim. Bu benim için bir kültür
fiziktir. Hem istirahat ediyor. Hem de düzenli iş görüşmelerimi
sürdürüyorum iç ve dış siyaset konularında. Moskova’ya kıyasla
burası güney sayılır. Daha farklı bir ortam, daha farklı bir
hava... MAB: Günde bir saat mi yüzüyorsunuz? PUTIN: Her gün spor
yapıyorum. Nerede olursam olayım ben her gün spor yapıyorum. MAB:
Karşısı Türkiye. Trabzon’a kadar yüzebilir misiniz? Yunuslarla
yüzmüşsünüz bir kere bu doğru mu? PUTIN: Biz komşuyuz. Ve bunu
daima hatırlıyorum. MAB: Gençken herkesin bir rüyası vardır. Ben
mesela doktor olmak isterken gazeteci oldum. Sizin rüyanız neydi?
Bir gün Rusya’nın birinci insanı olacağınızı düşünür müydünüz?
PUTIN: Hayal etmek değil düşünmedim bile. Siyaset beni hep
çekmemiştir. Bunun sadece boş laflardan ibaret olduğunu
düşünüyordum. Ondan sonra söylediklerini hayata geçirmekte zorluk
çekersin. Bu husus beni siyasete girmekten alıkoymuştu. Bunun
hayalini kurmadım. MAB: Tepeye çıkınca ne oldu? Kişisel özgürlükler
bitip de insan makinenin bir parçası gibi mi oluyor? PUTIN: Evet
elbette. Çok şey değişiyor. Kişisel hürriyetlere bir takım
sınırlamalar geliyor. MAB: Yalnızlık hissediyor musunuz? Etrafınız
kalabalık ama yine de yalnızlık çekiyor musunuz? PUTIN:
Biliyorsunuz devlet küçük ya da büyük olsun bir numaralı insana çok
şey bağlıdır. Bir insanın kişiliğinde çok yoğun şeyler yaşanır. Hem
çıkarlara hem insanlara karşı bir mesafe koruyacaksın. Fakat bir
insan boşlukta yaşayamaz, tecrit edilemez etrafındaki dünyadan.
Dolayısıyla benden çıkar, menfaat beklemeyen insanlarla
ilişkilerimi sürdürmeye dikkat ediyorum. Okul, üniversite
arkadaşlarımla. MAB: Şimdiki rüyanız ne? Rusya’yı yeniden eski
ihtişamına, güçlü durumuna mı getirmek istiyorsunuz? Yoksa Rus
insanını daha zengin, müreffeh yapmak mı? PUTIN: Sanıyorum ki
ikinci hedefe ulaşabilsem Rusya’da yaşayan herkesi daha mutlu, daha
müreffeh yapabilsem bu ülkenin eski ihtişamına dönmesi anlamına
gelecektir. Zaman değişmiştir. SSCB’den bu yana dünya değişti.
Öncelikler değişti. Değerler değişti. Yapılması gereken en önemli
şey insanların somut çıkarlarını kollamaktır. Devlet iktidarının ve
genellikle devletin başlıca amacı budur. MAB: Siz diyorsunuz ki
eski ihtişam, eski büyüklük füzeler falan önemli değil. Sokaktaki
insanın refahı sizin için çok daha önemli. İlk hedefiniz o. PUTIN:
Aynen böyle düşünüyorum. Buna inanıyorum. Bu mutluluğa ulaşabilmek
için, her vatandaşı mutlu kılabilmek için ülkenin kendisi bugünkü
gerçeklere, taleplere cevap verebilmelidir. Hem ekonomide, hem
sosyal alanda, hem güvenlikte hem silahlı kuvvetler açısından.
Ülkenin silahlı kuvvetlerinin gücü de o ülkenin normal
gelişebilmesi için çok önemlidir. Bütün bu alanlar ahenkli bir
şekilde gelişmelidir. Fakat öncelikli olan somut vatandaşların
durumudur. MAB: Sizin bütün yaşamınız komünist ideolojiyi korumakla
geçti. Özellikle gençliğiniz son döneme kadar. Sonra birden her şey
değişiverdi. Komünist ideoloji gözden düştü. Peki sorun nereden
kaynaklandı? Şarkı mı kötüydü? Yoksa şarkıcı mı hata yaptı? PUTIN:
Hayatım komünizmi savunmakla geçmedi. MAB: Savunmakla değil,
kollamakla... PUTIN: Her şeyden evvel ülkemin çıkarlarını koruyor
ve savunuyordum. Komünist partisi de özellikle SSCB’nin son
döneminde ideolojik bir yapıdan öte bir devlet yapısıydı. Sovyetler
Birliği’nde kariyer yapabilmek için herhangi bir alanda Kominist
Parti’ye üye olmak şarttı. Fikir, ülkü güzeldi. Hristiyanlığa,
başka dinlere yakındı. Kardeşlikten, mutluluktan söz ederdi
komünist ideolojisi... MAB: Şarkı iyiydi yani? PUTIN: Şarkı
güzeldi. MAB: Ama kemancı beceremedi... PUTIN: O kadar da iyi
değildi. Esas teori etkili değildi. Uygun değildi. Ve ortaya konan
amaçlar ulaşılabilir değildi. Zaten son dönemde ilk dönemde ortaya
atılan amaçlar yozlaşmıştı. Vaktiyle ütopik dediğimiz filozofları
hatırlayacak olursak bir de sonraki uygulamaya bakacak olursak
bunun ne hale geldiğini hep birlikte daha iyi görebiliriz. MAB:
Sizden gizli dosya istemiyorum ama gençliğinizde hem KGB’de, hem
devlette çalıştınız. O dönemlerde Türkiye sizin için neydi?
Kuşkuyla mı, kaygıyla mı bakılan? düşman gibi mi görünen? Nasıl bir
ülkeydi? PUTIN: Şunu samimiyetle söylüyorum ki Türkiye bir NATO
ülkesiydi. Dünyanın bu bölgesinde NATO’nun ağırlık verdiği bir
ülkeydi. MAB: Yani bir yerde düşman. Pratik olarak. PUTIN: Evet bir
hasım... MAB: Biz de şöyle büyüdük karşı tarafta. Bizden Stalin
Kars’ı, Ardahan’ı istedi. Boğazlar hakkında şey istedi. Hep
bunlarla büyüdük. Hepsi bitti mi? Rusya ile Türkiye arasında Kars,
Ardahan, boğazlar sorunları bitti mi? Nereye gidiyoruz? PUTIN:
İşbirliği ve refaha doğru gidiyoruz. İşbirliği yolunda refaha.
Çünkü kendi vatandaşlarımızı müreffeh kılmak, kendi ekonomizi yoğun
olarak geliştirebilmek sadece ortak çabalarla mümkündür. Rusya ve
Türkiye komşudur. Ortak çıkarlarımız vardır. Bizim komplike,
karmaşık, yoğun ve enterasan bir ortak tarihimiz var. Bu tarihte
çok şey olup bitti. Savaşlar da barışlar da... Ama işbirliği çok
daha fazlaydı. Hatırlarsanız geçen yüzyılın 20’li 30’lu yıllarında
genç SSCB gerek maddi gerek manevi yardım göstermiştir genç Türk
hükümetine. 60’lı 70’li yıllarda da SSCB’nin yardımıyla metalürji,
alüminyum tesisleri, rafineriler kurulmuştur Türkiye’de. Bizi
birleştiren çok şey var. Kesinlikle inanıyorum ki, bugün ve
gelecekte işbirliği yapıp, çabalarımızı birleştirdiğimiz zaman daha
geniş hedeflere ulaşabiliriz. Son örnekler Mavi Akım Projesi gibi
büyük hedefler. İmkansız gibi görünen başarıları
gerçekleştirebiliriz. Bunun sonuçları ortada. 1992 yılında yanlış
hatırlamıyorsam ikili ticaret hacmimiz 1.3 milyar dolarken 2003
yılında 6.8 milyar dolara yükselmiştir. Yani neredeyse 6 kat
artmıştır. İnanılır gibi değil. Bu yılın ilk altı ayında ticaret
hacmi yüzde 60 büyüdü. Bu çok muazzam bir rakam. Mükemmel imkanlara
sahip olduğumuzu gösteren bir rakam. Rus turistlerin Türkiye’ye
yakın ilgisinden bahsetmiyorum artık geçen yıl yanılmıyorsam 1
milyon 200- 1 milyon 300 bin kadar Rus ülkenizi ziyaret etti. MAB:
Her yerde Rus var. Bordum da dahil olmak üzere. PUTIN: Rusya’da bir
Türk kültür festivali yapıldı. Önümüzdeki yılda Türkiye’de Rus
Kültür Festivali yapılacaktır. Birbirimize gösterebileceğimiz çok
şey var. MAB: Siz hiç Antalya’ya gittiniz mi? PUTIN: Birkaç kere
gittim. Çok büyük bir zevk aldım. MAB: Nasıl bir yer sizce? PUTIN:
Çok beğendim. Türkiye’yi ilk ziyaretimden sonra ülkeniz hakkındaki
fikirlerim toptan değişti. MAB: Nasıl değişti? PUTIN: İyiye doğru
tabii ki. Bir takım önyargılar, Bütün NATO ülkeleriyle ilgili ön
yargılarımız bugünkü Türkiye’nin gerçekleriyle ortadan kalkmıştır.
Sıradan insanlarla görüştük. Tanıştık. Ruslara karşı tepkilerini
gördük. Bana karşı ilgilerini gördük. MAB: Antalya sizin
görüşlerinizi değiştirmiş görünüyor? PUTIN: Büyük bir ölçüde. Bir
arkadaşımla ufak bir sandal aldık. Kıyı boyunca ettik denizde. Tam
bilmiyorum ama bir kaptan, 2-3 tayfa vardı. Çok eski basit bir
sandal... Ama bu insanlar çok iyi bir intiba bıraktı üzerimde.
Bunlar işadamları, siyasilar falan değil, sıradan Türklerdi. Basit
insan dediğimiz. Bu kadar cana yakın, bu kadar doğal, bu kadar
büyük yardım, dostluk gösterdiler ki bize karşı. Bu tip insanları
tanıyor olmam bütün ülkeniz hakkındaki fikirlerimi değiştirdi. MAB:
1990 falandı değil mi gittiğini zaman? PUTIN: 1992-93 falan.
Yanılmıyorsam. MAB: Yani Kremlin’in tepesine çıkmaya
başlamamıştınız? PUTIN: Evet. MAB: 500 yıllık Türk-Rus tarihinde
ilk defa tepedeki insan Türkiye’ye geliyor. O da sizsiniz. Bu
geziyi siz gazeteci olarak izleseydiniz, gazetenize ne manşet
atardınız ? PUTIN: Birlikte ilerleme ve refaha doğru... MAB: Bu
başlığa sığmayabılır. Biraz uzun oldu. Stratejik ortaklık gibi bir
başlık atılabilir mi? PUTIN: Ne kadar az klişe kullanırsanız o
kadar iyi olur. MAB: Artık şunu diyebilir miyiz? Artık eskiler
bitti, yepyeni şeyler var. Türk-Rus ilişkilerinde eski beklentiler,
bütün o jargon sloganlar atıldı. Şimdi daha yakına, daha derine
inen ilişkiye, birlikte çok boyutlu bir ortaklığa gidiliyor. Bu
mudur çerçevesi bu ziyaretin? “Türkiye’nin son dönemde itibarı
arttı” PUTIN: Haklısınız. Dünya artık kökten değişti. Küresel
değişiklikler bölgeler, ülkeler arasındaki ilişkilerde de birtakım
değişikliklere yol açıyor. İki kutuplu dünya ortadan kalktı.
Birbirine karşı duran, birbirine saldırmak için fırsat kollayan iki
blok ortadan kalktı. Dünya değişmiştir. Biz de komşuyuz ve bir çok
ortak menfaatimiz sözkonusu. Çabalarımızı birleştirdiğimiz zaman
kazanırız. Daha fazla hedefe ulaşmış oluruz. Bu bizim anlayışımız.
Görebildiğimiz kadarıyla Türk tarafının da yaklaşımı aynı. Bunun
yanısıra benim ve birçok devlet başkanının kanaatine göre, son
dönemde Türkiye tam olarak bağımsız bir çizgi yakalamış ve
uluslararası alanda itibarı artmıştır. MAB: Ben manşeti attım.
“Yeni bir başlangıç” diyeceğim. Ne dersiniz? PUTIN: Fena değil.
MAB: Ticari ilişkilerde epeyce bir açık var. 7 milyar dolara yakın
açık görünüyor, bavul ticareti, turizm falan değil. Buna
baktığımızda yatırım yapmayı mı düşünüyorsunuz? Enerjide Türkiye
üzerinden Avrupa’ya gitme planlarınız var mı? Doğalgaz ve petrol
alanlarını nasıl görüyorsunuz? PUTIN: İlişkilerimizi
çeşitlendirmeliyiz. Birçok alan var işbirliği için. Bahsettiğiniz
enerji bu alanlardan bir tanesidir. Çok önemli bir alandır. Bundan
böyle de enerji, doğalgaz belki de petrolü Türkiye’ye satmaya
hazırız. Akaryakıtın Türkiye üzerinden başka ülkere transit olarak
ihraç olanaklarını değerlendirebiliriz. Türkiye’nin elektrik enerji
sistemine katılım olanaklarını değerlendiriyoruz şu anda. Bir kaç
şirketimiz Türkiye’de gerçekleştirilecek olan elektrik enerji
alanındaki projelere katılmaya hazır. MAB: Büyük yatırımlar mı
geliyor? PUTIN: Evet. Çok iyi biliyor ve inanıyorum ki bizim
şirketlerimiz Türkiye’deki özelleştirme sürecine katılmaya
hazırdırlar. Niyetleri var. Başarılı olacaklarını düşünüyorum.
Havacılık alanında, askeri teknik işbirliği alanında biliyorsunuz
bir helikopter ihalesinde hala mücadelemiz devam ediyor. Ortak çaba
göstereceğimiz bir çok alan var. “Vetomuz KKTC’ye yönelik değildi”
MAB: Şimdi siz Türkiye’ye çok önem veriyorsunuz. Yeni bir dönem,
sayfa açılıyor. Eskiden bu sözleri söyleyenleri hapse atıyorlardı.
Şimdi bambaşka bir dönem var. Ama bir bakıyoruz, Kıbrıs konusunda
“KKTC üzerindeki baskılar azaltılsın” dendiği zaman BM Güvenlik
Konseyi’nde Rusya birdenbire “veto” diyor. Niye? Yani pek tutmuyor
gibi geldi bana. PUTIN: Şundan hareket ediyoruz. Bu sorun, bir
Kıbrıs sorunudur. Her iki toplum kendi aralarında anlaşmak
suretiyle bir uzlaşmaya varabilmelidir. Ada’nın hem kuzeyinde hem
güneyinde yaşayan insanlar bundan böyle uzun yıllar boyunca barış
ve hoşgörü içinde yaşayabilmelidir. Bu ortamın yaratılabilmesi için
dışardan gelen baskıyı mümkün olduğu kadar azaltmakta fayda vardır.
Kıbrıs’ta yapılacak olan referandumların hemen arifesinde gündeme
getirilen bu raporu veto ettiğimiz zaman işte bu anlayıştan hareket
ediyoruz. Herhangi bir karar seçmenlerin serbest oyunu
etkilememelidir diye düşünüyorum. Benim bildiğim kadarıyla Kıbrıs
sorunu Türk ekonomisi ve Türk halkı üzerinde ağır bir yük teşkil
etmektedir. Türkiye de çözümden yanadır. Biz de çözümden yanayız.
Dolayısıyla bu çözümü bulabilmek için Türkiye de dahil olmak üzere
herkesle güçbirliği yapacağız. MAB: Şu anda Türkler “Evet biz çözüm
istiyoruz. Birleşmek istiyoruz. Sorun çözmek istiyoruz” diyor.
Rumlar da “Hayır” diyor. O zaman yine Türkler cezalandırılıyor.
Yani bu pek oturmuyor. PUTIN: Şimdi beni Kıbrıs’ın bir iç
meselesine çekiyorsunuz. Buna hakkım yok diye düşünüyorum. Vetomuza
gelince vetomuz şu anki hükümet tarafından dahi olumsuz bir tepki
görmemiştir. Kuzey Kıbrıs’a karşı kuşkulandığımız bir veto değildi.
Kıbrıslı Rum ve Türklerin herhangi bir baskıya maruz kalmadan karar
alabilmesi içindi. MAB: O zaman yine böyle bir şey geldiğinde veto
kullanmayacağınız anlamı çıkıyor. PUTIN: Aynı durumda kalınırsa o
zamanın gerçeklerine göre hareket edeceğiz. Kıbrıs’ta yaşayan bütün
herkesin çıkarlarını gözönünde tutarak. MAB: Kafkaslarda ve
Avrasya’da Türkiye ile Rusya rakip mi? Yoksa ikisi birden sorun
çözmeye hazır ittifak olarak birlikte ortak hareket etmeyi mi
planlıyorlar? Mesela Gürcistan’da Türkiye arabuluculuk yapmak
istese sizin tepkiniz ne olur? PUTIN: Düşünün ki hem Rusya hem
Türkiye herkesten daha fazla bu bölgede istikrarı, durumun normale
dönmesini isteyen iki devlettir. Oradaki sorunları herkesten iyi
biliyoruz. İyi anlıyoruz. Herkesten çok bu bölgede istikrarın
sağlanmasını istiyoruz. Çünkü biz bu bölgeye komşuyuz. Bu bölgeyle
çok sıkı bağlantılarımız var. Ekonomik, insani, kültürel anlamda.
İnanıyorum ki, bölge çıkarları doğrultusunda bu sorunları
çözebilmek istiyorsak rekabetten özellikle kaçınmamız lazım.
Özellikle bölge dışı ülkelerin katılımıyla rekabetten kaçınmamız
lazım. Bu bir. İkincisi Kıbrıs sorunundan bir köprü attığımız zaman
buralara Türk dostlarımız, Türk kontaklarımız için veto bir sürpriz
olmamıştır. Biz öncelikle bunlarla müzakere yaptık. Aynı şekilde
dünyanın diğer başka bölgelerinde de çalışacağımızı ümit ediyoruz.
Bu şekilde daha iyi sonuçlara varabiliriz. MAB: Irak sizin eskiden
bölgedeki ön önemli müttefikinizdi. Eğer SSCB dağılmamış olsaydı.
ABD Irak’a gene müdahale edebilir miydi? PUTIN: SSCB belirli bir iç
değişimlerden geçmemiş olsaydı ve eskisi gibi kalsaydı elbetteki
böyle bir şey olamazdı. Ama eski sınırları dahilinde bir siyasi
değişimden geçmiş olsaydı SSCB, o zaman bilemiyorum. SSCB’nin
siyasal yapısı değiştiği zaman elbetteki eski Irak rejimi bizim
müttefikimiz de olamazdı. O şekilde değişen SSCB’nin müttefiki
olamazdı. Tabii ki gelişmeler aşağı yukarı bugün görebildiğimiz
gibi gelişebilirdi. MAB: ABD Irak’ta bataklığa batıyor mu? Mesela
SSCB’nin bir zamanlar Afganistan’daki durumuyla benzerlik var mı?
PUTIN: Bir takım paralellikler kurmak pek sağlıklı bir şey değil.
Biraz bugünkü durumu durumu analiz etmeye çalışalım isterseniz.
Irak’ta tutumuzu biliyorsunuz. Biz bu savaşa karşıydık. Bunun
faydasız olacağını düşünüyorduk. İnanıyorum ki bugün yaşananlar
bizim zamanında haklı olduğumuzu göstermektedir. Ancak olan
olmuştur. Görüyoruz ki Amerikalılar ve Başkan Bush Irak’ta belirli
bir takım başarılar elde etti. Geçici hükümet kuruldu. Biz bundan
sonra durumun normalleşmesine katkıda bulunmak istiyoruz. İç
istikrarın sağlanmasına yardımcı olmak istiyoruz. Umarız en hızlı
bir şekilde bu istikrar sağlansın. Irak hükümeti ile ilişkileri biz
normalleştirmek arzusundayız. Irak’ta artan şiddet bizi
kaygılandırmaktadır. Elimizden gelen her şeyi yapacağız. Hem
uluslararası kuruluşlarla BM ile ve Irak ile diğer geleneksel
işbirilği kanallarını kullanmak suretiyle en kısa zamanda istikrarı
sağlamak için elimizden geleni yapacağız. İstikrar ve durumun
normale dönüşmesinin başlıca göstergesi Irak’ın yeniden tam
egemenliğidir. MAB: Kuzey Irak’ta bir gelişme olur ve farzedelim
bağımsız Kürt devleti kurulursa Rusya’nın tutumu ne olacak?
Engellemek için ne yaparsınız? Asker mi gönderirsiniz? “Irak’ın
bölünmesine karşıyız” PUTIN: Asker göndermek her zaman ilk değil,
en son çaredir. Asker göndermek zorunda kalınacak durumlara
girmemek lazım. Ama bizim tutumumuz net ve açıktır. Irak’ın toprak
bütünlüğünden yanayız. Bir takım yeni devletlere bölünmesine
karşıyız. MAB: Kürt devleti kurulmasına veya herhangi bir başka
şeye karşıyız diyorsunuz. Bu konuda Türkiye ile görüşleriniz aynı
anladığım kadarıyla. PUTIN: Evet. Görüşlerimiz örtüşmektedir. MAB:
Şimdi ben son olarak Çeçenistan konusuna gelmek istiyorum.
Çeçenistan konusu sizi de bizi de çok ilgilendiren bir konu.
Eskiden çok iyi hatırlarım. Çeçenistan konusunda Moskova Türkiye’yi
suçlardı. Hatta bazen çok açıkça suçlardı. “Çeçenlere göz
yumuyorsunuz. Onlara yumuşak davranıyorsunuz. Oysa bu bir terör
örgütüdür. Bir terör yapılmaktadır. Hatta PKK’yı kullanarak gözdağı
verilirdi. “Bak PKK da buralarda” denilirdi. Sonra bu sesler dindi
yok oldu. Karşılıklı mekanizmalar oluşturuldu. Bu mekanizmalar iyi
mi işliyor? Bu dengeden memnun musunuz? Türkiye’nin bu tutumu sizi
tatmin ediyor mu? PUTIN: Biraz Irak’a dönmek isterim. Rusya’nın
olası bir Kürt devletine karşı tutumu ne olacak diye sormanız bir
tesadüf değil. Türkiye’nin bu konuda bir takım kaygıları olduğunu
biliyor ve anlıyoruz. Türkiye’nin iç durumuyla ilgili. Bir çok
ülkeden daha iyi biliyor Türkiye bölücülük ve terör nedir SSCB’nin
dağılmasından sonra bu çözülme trendi Rusya federasyonunun kendi
dahilinde de etkisini göstermiştir. Devlet zayıflayınca sadece
Çeçenistan’da değil, başka bölgelerde de bölücülük akımları
başladı. Çeçenistan’da en sert şekilde Rusya tarafından yapılan
hatalar yüzünden böyle olmuştur. Bugün durum tekrar normale
dönüyor. Başkanlık seçimi yapıldı. Ama uluslararası terörizm bu
durumdan istifade etmeye çalışıyor kendi amaçları doğrultusunda.
İki sivil uçak el-Kaide bağlantısı bulunan terör örgütlerince
düşürüldü. Bu da yine bir tezimizin haklı olduğunu gösteriyor.
Kuzey Kafkasya’daki bölücüler Çeçen halkının çıkarları değil sadece
kendi kirli çıkarları doğrultusunda hareket ediyor. Uluslararası
terörizmle bağlantıları var. İkincisi Türkiye’deki bir takım sivil
toplum kuruluşları, vakıflar Çeçenistan’daki bölücü teröristlerle
ilişkilerde bulunuyorlardı. Ama Türkiye’nin de terörden çok
çektiğini biliyoruz. Son terör olayları, bombalı saldırıları
hatırlıyoruz. Türk ortaklarımızın bunlara karşı mücadele
sürdürdüğünü çok iyi biliyoruz. Kolluk güçlerimiz, gizli
servislerimiz arasında yapılan işbirliği gittikçe artmakta ve
iyileşmekte. İnanıyoruz ki yeni bir nitelik kazanacaktır. Son
dönemde iki ülke liderleri arasında oluşan siyasi güven ortamı
sayesinde olacaktır bu. MAB: O zaman şunu söyleyebilir miyiz?
Türkiye’nin sizi anladığını ve Türkiye’nin resmi tutumundan
memnuniyet duyduğunuzu söyleyebilir miyiz? “Çeçenistan konusunda
Türkiye’nin resmi tutumundan memnunuz” PUTIN: Evet Türkiye’nin
resmi tutumundan memnunuz. Ve bu konudaki işbirilğimizin daha da
iyiye gideceğini ümit ediyoruz. MAB: Ben buraya gelmeden önce sizi
asık suratlı çok ciddi hiç gülmeyen çelik bir korsenin içinde falan
görüyordum. Çünkü televizyondaki görüntüler böyle çıkıyordu. Şimdi
baktım siz hiç öyle değilsiniz. Yani çok sempatik bir insansınız.
Gülüyorsunuz. Ne bileyim. O zaman hangi Putin daha doğru?
Televizyonlardaki mi karşımızdaki mi? Fıkra anlatmaktan hoşlanır
mısınız mesela? PUTIN: Akıllı ve komikse fıkra severim. Aptal ve
kaba fıkralardan hoşlanmam. Televizyondaki sadece bir görüntüdür.
Hayat çok daha komplike çok daha karmaşıktır. Her insan
televizyonda göründüğünden daha enteresandır. MAB: Çok
teşekkürler... PUTIN: Türkiye ziyaretimi sabırsızlıkla bekliyorum.
Son yıllarda Türkiye çok sevdiğim bir ülke. Sabırsızlıkla
bekliyorum.