Pulur'un şüphelendiren yazısı
Abone olİbrahim Kardeş, Hasan Pulur'un Cemil Meriç'ten yaptığı alıntılılara takıldı. Kardeş, Pulur'un kurduğu cümleleri ve kullanımlarını eleştirdi. Meriç de eleştiriden nasiplend
İbrahim Kardeş, başlıklı yazısında iki yazara da eleştirilerini
sundu...
Bu iki adı bir arada anmanın kolay ve doğru bir davranış olmadığını
biliyorum. Ama Hasan Pulur, her pazar döktürdüğü "Kıssadan
hisse…"lerin 5 Aralık 2004 tarihli Milliyet'te yayımlanan son
örneğine, Cemil Meriç'ten bir alıntı ile başlamış.
"Cemil Meriç "jurnal / 1"de der ki: "Ah bu çöküş devirleri! Mustafa
Kemal yüz elli sırtlan kovdu memleketten. Tek kusuru ameliyatı
yarıda bırakması. Süleyman Nazif (Kara Günü) sömürgeci devletlerin
suratına tükürürken, bu beyefendiler İngiliz zabitlerine sefahat
sofraları hazırlıyorlardı. Yurdu kazurattan adam Mustafa Kemal. Ama
mikrobu öldüremedi."
"Cemil Meriç, 1963'te yazmış bu satırları…"
"Kıssadan hisse…"
"47 yıl sonra "yanlış söylemiş" diyebilir misiniz, yoksa tam isabet
mi?"
Pulur'un yazısını okurken "Jurnal"i küçük harfle yazışına, "Yurdu
kazurattan adam Mustafa Kemal." ibaresinde, "kurtaran" veya
"temizleyen" gibisinden bir sözcüğün atlanmış oluşuna ve "Kıssadan
hisse…" ibaresinin hem biçim, hem anlam bakımından yersizliğine
elbette takıldım ama 12 yıl önce yayımlandığında okuduğum Jurnal'de
gerçekten bu satırların bulunup bulunmadığından şüpheye düştüm.
İletişim Yayınları'nın Ağustos 1992'de Cemil Meriç Bütün Eserleri
dizisinin ilk kitabı olarak çıkardığı eserin 1963 günlüklerini
içeren 57 - 287 sayfalarını gözden geçirdim. Pulur'un aktardığı
cümleleri bulamadım. Benim gözümden mi kaçtı bu cümleler, eserin
sonraki baskılarında mı yer aldı, bilemiyorum. Hasan Pulur'dan bu
alıntıyı Jurnal 1'in hangi basımının kaçıncı sayfasından yaptığını
bildirmesini rica etsek, ricamızı kaale alır mı bilmiyorum. Fakat
yazısında geçen "47 yıl sonra" ibaresinde bir tuhaflık olduğunu
biliyorum. Çünkü, içinde bulunduğumuz 2004'ten 47'yi
çıkardığımızda, karşımıza 1963 değil, 1957 çıkıyor. Bu durumda
Jurnal 1'e yeniden bakıyorum; acaba bu alıntılar, 1957 tarihli bir
metinden mi diye. Öyle bir şey yok, jurnaller 1955'ten 1959'a
atlamış.
Cemil Meriç'in Hasan Pulur tarafından nakledilen cümleleri
gerçekten yazıp yazmadığını şimdilik bilmiyorum. Ancak bu
cümlelerin Cemil Meriç'e yakışan cümleler olmadığını düşünüyorum.
Sürgüne gönderilen yüz elli insana "sırtlan" demek, onların
hepsinin "İngiliz zabitlerine sefahat sofraları hazırlıyor"
olduklarını söylemek Cemil Meriç'e yakışır mı? Cemil Meriç'e
yakışan cümleler, 1963 günlüklerinden seçilmiş olan aşağıdaki
cümlelerdir:
"Said-i Nursi'nin risalelerini okumak için toplanan üç beş
vatandaşın tevkifi, tabii hukuk bakımından hamakatle kaynaşan bir
cinayettir. Ahlâksızlığın, bencilliğin, kayıtsızlığın ferman ferma
olduğu bir ülkede, bir kitabı, ahlâktan, insanlıktan bahseden bir
kitabı okuyanlar ancak takdire lâyıktır." (s.62)
"Davranış bakımından kendimi onlara çok yakın buluyorum."
(s.63)
"Bu memleketin büyük faciası, en seçkin evlatlarının beynini ve
kalbini itlere peşkeş çekmesi." (s.79)
"Bizim rüyalarımız aç bir tavuğunkinden farksız. Siyah derililerin
putlarını kırdığı bir devirde putlara sarılan tek devlet olmak
imtiyazı bizde. Din, daha doğrusu semavî dinler, fetişizme kıyasla
heybetli birer tefekkür âbidesi. Biz hâlâ fetişistiz." (s. 82)
"Dünyanın bütün tımarhaneleri bizim entelijansiyanın kafatası
yanında birer aklıselim mihrakı. Cemiyet tek mit'e dayalı: Atatürk
miti. Başka bağ yok." (s.109)
"Bu milletin bütün kütüphanelerini yaktılar. 1929'da ilk mektebi
bitiren nesil kendini bir çöl ortasında buldu. Yeniden başladı
alfabeye ve ölünceye kadar alfabede kaldı. Sonraki nesiller hep
aynı yokluk, hep aynı sefalet içinde çırpındılar. 1929'da
okuma-yazma bilenler 1939'da analfabet durumuna düştüler. Ve
kendilerine zorla kabul ettirilen, dili çelik bir korse gibi, ezip
büzen bu yabancı harflere hiçbir zaman ısınamadılar." (s. 140)
Ve nihayet Jurnal 1'in 215. sayfasında yer alan şu cümleler:
"Mustafa Kemal 150 aydını mektepten talebe kovar gibi sınır dışı
etti. zaten memlekette düşünen adam sayısı da aşağı yukarı o
kadardı. Sonra sol cenaha döndü, onları da kırkayak tepeler gibi,
ezdi. Cavit beyi astı. Sonra filozof istiyoruz. Kuzum ne filozofu?
Demokrasi kahramanı İnönü beş hocayı kürsüsü ile beraber
uçurdu."
Bu satırlarda "aydın" saydığı kimseleri, Cemil Meriç, hem de aynı
yılda "sırtlan" diye nitelemiş olabilir mi? Yoksa, Hasan
Pulur…..
YAZI:İbrahim KARDEŞ