Prof. Dr. Zafer Karaer'den mükemmel bir yazı
Abone olAnkara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zafer Karaer'in kaleme aldığı yazı sosyal medyada paylaşım rekoru kırıyor.
NASİHAT VE VASİYET!...
Geçenlerde çok sevdiğim bir dostumla sohbet ediyorduk. Sohbet
esnasında arkadaşım: “Hocam siz yaklaşık 40 yıldır
üniversitede akademisyen olarak çalışıyorsunuz, şayet benim şu anda
bulunduğum yaşta olsaydınız, yani emekliliğinize 15-16 yılınız
kalsaydı, bilim yolunuzun rotası ne olurdu?” şeklinde
fikrimi sordu. Çok önemli bulduğum bu soruyu, emekliliğine 3 yıl
kalmış biri olarak akademisyenlik adına gelecek nesillere
yapılabilecek en güzel nasihat olarak veya vasiyet olarak
değerlendirmek istedim ve bu yüzden sohbetin yazılı olarak gelecek
nesillere aktarılmasının çok yararlı olacağını düşündüm ve
yazdım.
Evet, sohbet akışına göre; Her insanın olduğu gibi bir akademisyenin de en büyük ideali yaşamında iz bırakmak olmalıdır. Bilim yolunda iz bırakmanın ilkeli olmaktan ve ilke doğrultusunda amaç ve hedefleri olmaktan geçeceği unutulmamalıdır. Bir akademisyenin “Bilime hizmet etmek, Bilimin hizmetkârı olmak! ” ilkesi; “Bilim yolunda özgür, yenilikçi ve girişimci çok boyutlu düşünce yeteneği kazanmak ve kazandırmak!” amacı; “Bilim alanı ile ilgili, özgün ve katma değer sağlayan bilgi, beceri ve teknoloji üretmek!” ise hedefi olmalıdır. Bütün bu ilke, amaç ve hedef anlayışı içerisinde bilim yolunda yürüyen bir akademisyenin yaşamında kalıcı iz bırakması için; yapması gerekenleri 3 başlık altında toplamak mümkündür.
Bunlardan ilki bilim alanı ile ilgili ülkeye katma değer sağlayan, ülkenin sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalar yapmaktır. Bu çalışmalarda yayınlanacak derginin grubu, impakt faktörü, alınacak puan gibi şahsi çıkarlar düşünülmemeli; sadece ve sadece ülkeye sağlık, sanayi, teknolojik, ekonomik ve toplumsal katkısı veya ülkede bir soruna getirdiği çözümün impakt faktörü ve puanı düşünülmelidir. Zaten böyle çalışmalar ülkede ses getirir ve o sesin şiddeti kadar da bilim yolunda iz genişlik ve derinlik kazanır …Ve hatta o iz bilim yolu olur!…
İkincisi ise bilim alanı ile ilgili kitap yazmak. Kitapta bilim alanı konularına ait klasik bilgilerle birlikte ülkede konu ile ilgili yapılması gerekenleri ortaya koyması bakımından o konularda yapılmış çalışmaların sonucunda ortaya çıkan bilgiler ayrı bir bölüm başlığı altında (Türkiye’de yapılan çalışmalar) mutlaka olmalıdır. Ayrıca kitap her 3-4 senede bir güncellenmelidir. Bilim yolunda kitap izinin en az 50 yıl silinmeyeceğine inanıyorum. Çünkü bilim dalımız kütüphanesinde halen 1940’lardan, 50’lerden Türkçe yazılmış kitaplar var. Bugün bile bu kitaplardan yararlandıklarımız oluyor. Bu vesile ile bizlere bu tür yazılı eserler bırakmış hocalarımı minnet, şükran ve aramızdan ayrılanları da rahmetle anıyorum. Burada yazılı eserlerin günümüz modası e-kitap, e-kütüphane gibi elektronik anlayışa göre daha kalıcı olduğunu özellikle belirtmek isterim. Örneğin ilk çağ mağara duvarlarında resmedilen şekiller günümüze kadar gelmiştir. Bu yüzden yazılı eser olarak kitaplar bilim yolunda iz bırakmak için en önemli vasıtalardan biri olduğu unutulmamalıdır. Kitaplar okundukça iz genişlik ve derinlik kazanır…Ve hatta o iz bilim yolu olur!…
Bilim yolunda bir akademisyen tarafından belki de
bırakılabilecek en önemli, en uzun süreli, hatta dünyada o bilim
dalı var olduğu sürece kalıcı iz, o bilim alanı ile ilgili insan
yetiştirmektir. Akademisyen kendisinin üzerinde bulunduğu yukarıda
dile getirilen ilke, amaç ve hedefe ait temsili giysisini,
cübbesini yetiştirdiği insana, o kendinden sonrakine, onlarda bir
sonrakilere giydirmekle iz genişlik ve derinlik kazanır… Ve hatta o
iz bilim yolu olur!…
Demek ki! Akademisyenin bıraktığı izin genişlik ve derinlik kazanarak bilim yoluna dönüşmesi en üst hedef olmalıdır!... Saygılarımla... Zafer KARAER