Pop tarihçilerin efendisi
Abone olFehmi Koru'nun "Zaten insan içine çıkamaz dediği yazar"
Yeni Şafak gazetesinde Taha Kıvanç takma adıyla yazı yazan Fehmi
Koru, bugünkü yazısında Soner Yalçın'ı pop tarihçi diye tanımlayan
Hakan Erdem'in kitabını yere göğe sığdıramadı.
Tarihten, belge ve bilgilerin nasıl değerlendirileceğinden
habersiz bir tarihçi tipi türedi, her yazdığı 'en çok satanlar
listesi'nde en başlarda yer alıyor. Kimi her yıl koca bir cilt
çırpıştırıp ortalığa salıveriyor; yazdıklarını eklerle çoğaltan,
cür'etini her hafta bir koca gazete sayfası yazıyla okur karşısına
çıkmaya vardıran bile var...
Hemen herkesin ezberinde olduğunu sandığım 'Bu vatan kimin?'
şiirinin şairi Orhan Şaik Gökyay, 'Destursuz Bağa Girenler' (Dergâh
Yayınları) adlı eserinde topladığı eleştirilerde cahil ve cüretkâr
birçok pop tarihçinin ipliğini pazara çıkarmıştı. İletişim
Yayınları, Gökyay'ın 1940'lı yılların dergilerinde kalmış diğer
eleştirel çalışmalarını da gün ışığına çıkardı.
Yakın zamanlara kadar Prof. Ali Birinci bu tiplerin hakkından
geliyordu. 'Tarihin Uğrunda' (Dergâh Yayınları) adlı kitabında
topladığı yazıları, ilk çıktıkları Polemik, Kebikeç, Tarih ve
Toplum gibi dergilerde okumuş, yazarının zekâsına ve bilimsel
cesaretine hayran kalmıştım. Prof. Birinci şimdi Türk Tarih Kurumu
Başkanı ve 'pop tarihçiler' ile polemiğe girmekten uzak durması
doğal...
Tam umutsuzluğa düşmek üzereydim ki, Y. Hakan Erdem'in adlı kitabı
(Doğan Yayıncılık) ile karşılaşıverdim. Tarihî arka-planı olan
Kitab-ı Duvduvani ve Unomastica Alla Turca adlı romanları da
bulunan bir bilim adamı Hakan Erdem; Osmanlı sosyal hayatı ve hukuk
sistemiyle ilgili alanlarda araştırmalar yapan bir tarihçi.
Pop tarihçiler birkaç düzlemde faaliyet gösteriyor. Kimi eski bir
metni 'sadeleştirme' adı altında anlaşılmaz hale getiriyor. Kimi,
üzerinde çalıştığı metni kendi ideolojik saplantılarına kurban
ediyor. 'Uzmanlık alanı' bilinen konuda tembellik sergileyenlerle
sellemehüsselâm referanssız yazan 'tarihçiler' de var. Sahte
metinleri gerçekmiş gibi piyasaya sürenler veya referans yapanlar
da bulunuyor.
Hakan Erdem bütün bu alanlara giren 'tarihçiler' ile ilgilendiği
gibi başka alanlara da el uzatıyor. Eli nereye değerse oradan pis
kokular geliyor...
Eleştiri işine el atanların acımasız kimseler olduğu bilinir;
tersini gerçekleştirmek üzere yola koyulan Hakan Erdem de bir-iki
örnekte yokedici hamleleri tercih etmiş; “Keşke biraz daha müşfik
davranabilseydi” dedim o örnekleri okurken...
Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun Atatürk'ün Büyük Nutku'nu 'Söylev'
adıyla sadeleştirdiği bilinir. 50'nin üzerinde baskı yapmıştır
Söylev. Peki de, Velidedeoğlu'nun 'Söylev' adlı kitabıyla 'Nutuk'
birbirinin aynı mıdır? 'Tarih-Lenk', metinler arasında gezinirken,
sadeleştiricinin 'Atatürkçü hassasiyetle' Atatürk'e resmen sansür
uyguladığını keşfediyor. Dahasını da: “Ben burada Söylev'in
içindeki pek çok sözcüğün en ufak bir Türkçe dayatması olmaksızın
değiştirildiğini, açımlandığını, yorumlandığını, bazen birden çok
sözcükle karşılandığını ve bunlar yapılırken ciddi anakronizmlere
düşüldüğünü söyleyeceğim.”
Neymiş, neymiş?
Sadeleştirilmiş 'Nutuk' okuduğunu sananlar, Söylev
adıyla H. V. Velidedeoğlu'nun kendine has ideolojisinin ürünü
farklı bir metin okumuş oluyorlar...
'Tarih-Lenk' vaat ettiğini olağanüstü hoş bir üslupla yerine
getiriyor; okurken hem bilgileniyor, hem de keyif
alıyorsunuz...
Ben en büyük keyfi, zamanımızın en cüretkâr pop tarihçisinin ve
başlıklarıyla yazdığı metinler eleştirilirken aldım. Pop tarihçinin
kendisini korumak ve kollamakla görevli pop gazeteci ve pop
televizyoncuları da var; şimdiye kadar nasıl olsa pek az kişi
'Tarih-Lenk'ten haberdar etti diye ses çıkartmamışlardır. Hakan
Erdem'in kitabı geniş kitlelere ulaşsın, kulübelerinden çıkıp
tanıtanlara ve yazara saldırdıklarını görürsünüz...
Yazar Hakan Erdem, 'Efendi' kitapları için 'popüler
tarihlerin efendisi' sıfatını kullanıyor...
Eleştiri adına ne yaptığını şöyle özetliyor: “Burada, (..) 'fesat
teorisi' kuramlarını 'tarihe' nasıl uyguladığından, ilhamını
nereden aldığından, 'değilim' diye diye nasıl antisemitizm
yaptığından, şeytana hayret ıslıkları çaldıracak olmadık
nedensellikleri nasıl kurguladığından söz edecek değilim. Burada
(..) 'bariz cehalet ve bilgiçlik' başlığı altına girecek ne varsa
onlardan söz edeceğim.”
Bu girişten sonra 'Efendi'den aktarılan paragraflara getirilen
eleştiriler o kadar zehir zemberek ki, pop tarihçinin yerine
kendimi koyduğumda, “Herhalde insan içine çıkmazdım” diye
düşünüyorum. Sonra aklım başıma geliyor: 'Pop
tarihçilerin efendisi' zaten insan içine çıkabilen
biri değil...
Bölümü o kadar keyifle yazmış ki yazar, en öldürücü satırları
okurken bile kahkaha atmaktan kendimi alamadım.
En iyisi kitabı alıp okuyun; zahmetinize fazlasıyla değecek.(Taha
Kıvanç)