Politik Risk Safsatası: Faiz ve seçim!

Geçirdiğimiz hafta içerisinde Ali Babacan ve Mehmet Şimşek’in açıklamalarına kulak verdik…

Soner Gökten sonergokten@internethaber.com

Geçirdiğimiz hafta içerisinde Ali Babacan ve Mehmet Şimşek’in açıklamalarına kulak verdik…

Ortaya konulan veriler ve söylenenler memnun edici

Nelerdi bunlar?


Merkezi yönetim bütçe açığı/GSYH ile brüt kamu borç stoku/GSYH'nın sırasıyla %1,3 ve %33 civarına indiği belirtildi.

Babacan, Türkiye ekonomisinin mürettebatı ve kaptanıyla işini iyi bilen güçlü bir gemi olduğunu belirtti. Her türlü dalgaya ve fırtınaya hazırlıklı olduğunu vurguladı. FED faiz artırsa bile rotadan çıkış yok mesajı verildi!

2015 yılında ülkeye ciddi miktarda fon girişinin beklendiği ifade edildi.

Petrol ve emtia fiyatlarına bağlı olarak enflasyon ve cari açıktaki düşüşün makroekonomi üzerindeki olumlu etkisi vurgulandı.


Özetle, Türkiye ekonomisinin dünyaya nazaran ve rağmen pozitif gittiğinin sinyalleri net olarak verildi: Enflasyon düşecek ve Türkiye’nin risk primi azalacak!


İşte bu koşullar içerisinde Cumhurbaşkanımız daha fazla dayanamadı…

Haklı olarak ve gür bir sesle Merkez Bankası’na bir kez daha seslendi: “Neyi Bekliyorsun?”


Görünen köy kılavuz istemez!

Toparlandı dediğimiz ABD, dünya ekonomisinin durağanlığa girmesini endişe ile izliyor!

FED, bugün emin olduğuna yarın şüpheyle bakıyor! Bir türlü faiz artıma kararının zamanlaması noktasında önünü göremiyor.

AB tarafında faiz indirimi yanında parasal genişleme tek çare olarak görülüyor.

Japonya ve İngiltere’de de durumlar benzer. Durgunluktan çıkışın yolları aranıyor!

Kısaca parasal sıkılaştırma dünyanın geri kalanı için düşünülmeyecek bir tercih durumunda.

Hal böyle olunca, 2015, Türkiye için ciddi miktarda fon girişinin yaşanacağı, petrole bağlı olarak enflasyonda düşme ve cari açıkta azalma görüleceği bir yıl olacaktır.

Bunun anlamı nedir: “Faizler aşağı!”


Değerli okurlar, faiz en yalın ifadeyle paranın fiyatıdır.

Diğer bir deyişle paradan sağlanan faydaların ötelenmesi karşılığında elde edilen getiridir.

Biri biriktiriyor, diğer ise onun biriktirdiğini kredi olarak kullanıp araba alıyor.

Bu örnekten yola çıkarsak, faiz, arabadan alınan faydayı öteleyenin yani biriktirenin elde ettiği değer olarak da düşünülebilir.

Burada kredi alanın ya da borcu kullananın kim olduğu da son derece önemlidir.

Düzenli işi olan, borcu fazla olmayan biri; har vurup harman savuran birine göre daha az risklidir.

Diğer bir ifadeyle borcunu zamanında ödeme olasılığı daha fazladır.

Çünkü risk gelecekteki belirsizliği ifade etmektedir ve düzenli işi olan açısından bu belirsizlik daha azdır. Bu nedenle bu kişinin katlandığı faizin diğerine nazaran daha düşük olması gerekir.

Ekmek köfte ilişkisi: Ne kadar risk o kadar getiri…


Ülkelerin faiz seviyelerinin de bu basit örnekten farkı yoktur.

Ülke ne kadar riskli ise faiz o denli fazladır.


Faiz ise kısaca enflasyon artı risk primidir.

Enflasyon fiyatlar seviyesindeki sürekli artıştır.

Risk primi ise borcu alan ülkenin geri ödememe olasılığının, nakit girişi ve rezervi olup olmamasının (likidite) ve hangi vadede borçlu olduğunun (vade uzadıkça risk artar) bileşimine göre hesaplanmaktadır.


Şimdi Türkiye’nin bu süreçte durumuna kısaca ve basitçe bakalım…

Enflasyonda azalma kesin: En azından %6 seviyelerine inişte şüphe yok!

Dahası, bu düzeyin daha aşağıları görülebilir…


Gelelim risk primine: Ülke bütçesinde mevcut borçluluğun azalması, bütçe gelirlerinin artması ve döviz geliri ile döviz gideri arasındaki farkı ifade eden cari açığın azalması risk primi bileşenlerin tümünde birer iyileşmeye işaret ediyor.


O halde!

Hak vermemek mümkün değil!

Erdoğan’ın dediği gibi “Merkez Banka'mız hala olduğu yerde!”


Hiç şüphe edilmesin…

20 Ocak Salı günü PPK faizleri indirecektir!

Gerekli cesareti göstererek gerekli seviyede indirir mi? Zannetmem…

PPK, klasik şekilde, indir gör politikasını uygulayacağı bir sürece girecektir!

Kademeli olarak faizler düşürülmeye başlanacaktır…


Buraya kadar herşey net…

Esas mesele faizler düşerken ve seçimler yaklaşırken yaşanmaya başlayacak!

Kahin değilim! Komplo teorisi yapmıyorum!

Ve emin olunuz, öyle kulağıma gelen duyum falan da yok!


Merkez Bankası bağımsızlık(?) meraklıları,

Geziciler, bugünün özgürlükçü takılan darbecileri,

Bu ülkede yapılan herşeye karşı olan zihniyet,

Osmanlı’dan yani tarihinden utanan batı meraklıları…

Kısacası odakların ve elitlerin uzantıları bana kolayca öngörüde bulunabilme şansı veriyor!


Seçimler yaklaşırken gene ve gene olaylar çıkarmaya çalışacaklar!

Olmayan yarayı gösterip üzerini kaşımaya çalışacaklar!

Eeeee… Ne de olsa enflasyon ve risk primi üzerinde etki yaratamıyorlar ya!

Adına “politik risk” denen o safsatayı gündeme taşıyarak, faizleri artırmaya çalışacaklar!


Hatırlayın…

Gezi, Ekmeleddin, darbe girişimleri…

Bunların yaptıklarından sonra dünyanın en büyük manipülatörleri ‘Fitch, Moody’s ve S&P’ raporlarında hep aynı safsatayı söyledi: “Türkiye’nin politik riski arttı!”


Bizim bazı “elit” finans çevresi ise hemen bu “abi” kuruluşların raporlarında söylediklerini sorgulamadan kabul etti! Korktular!

Eyvah nereye gidiyoruz, piyasalar çökecek, ekonomi sallantıda vaazları atmaya başladılar!

Bugün gelinen durumda ise borsa daha ne kadar artacak diye konuşup avuçlarını ovuşturuyorlar…


Değerli okuyucular, politik risk genel olarak savaş, komşu ülkelerle oluşan ilişkiler, ideolojik hareketler, siyasi eylemler, ihtilal veya ayaklanma gibi olayların olasılığının ortaya konulduğu bir kavramdır. Diğer bir deyişle istatistiksel olarak tanımlanamayan risklerin tümü için kullanılan bir torba!


Düşünsenize, AKP iktidarına kadar Türkiye; koalisyonlardan, darbelerden, yasaklardan, insan hakları kısıtlamalarında, kavgalardan ve terörden geçilmiyordu… Ülke “elit” grupların ve “elitleştirilmiş” mesleklerin hegemonyasında bir ülkeydi. Politik riskin maksimum olduğu dönemlerdi bunlar…

Bu süreçte, öncenin tam tersine, politik risk minimumdur!


Üç seçimin arka arkaya geldiği bu dönem, bunlara istenen ortamı sunmuştur!

Hem yerel seçim hem de Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde ortalığı karıştırmak isteyen bu odaklar; politik risk savsatasını kullanarak faizleri yükseltmek istemişlerdir!


Niye mi?

Çünkü bu odaklara ait fonlar dünyanın diğer piyasalarında bu denli emeksiz kazanç elde edemezler!

Türkiye’de reel sektörün gelişmesi, yatırımın artması işlerine gelmez!


Gezi’de kısmen amaçlarına ulaştılar! Faizi artırmayı başardılar!

Ancak halkın iradesine engel olamadılar!

Finansal manipülasyon bu sefer siyasi manipülasyona dönüşemedi!


Şimdi tekrar benzer bir sürece gireceğiz…

Faizler düşecek ve seçim yaklaşıyor!

Bu sefer umut ediyorum ki halkın iradesi yanında finansal amaçlarına da ulaşamayacaklar!


İşte bu yüzden;

Hazırlıklı ve tetikte olmalıyız!

Uyanık ve kucaklayıcı olmalıyız!

Özümüze döndükçe ve öz oldukça bunu başarırız…


Twitter: @SonerGokten



Ülke

Merkez Bankası

Güncel Faiz Oranı

ABD

FED

0,25%

EURO BÖLGESİ

ECB

0,05%

İNGİLTERE

BOE

0,50%

JAPONYA

BOJ

0,10%

GÜNEY AFRİKA

RB

5,75%

RUSYA

CBR

17,00%

ÇİN

PBC

5,60%

HİNDİSTAN

RBI

7,75%

BREZİLYA

BCB

11,75%

TÜRKİYE

TCMB

8,25%