Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Başbakan seçimlerden önce gerek miting meydanlarında, gerekse
çıktığı ekranlarda hep bir şeyin altını çizdi. "İnlerine
gireceğiz" diyerek operasyonun 30 Mart sonrasında kesin
olarak yapılacağının sinyalini verdi.
Hal böyle olunca, Milli Güvenlik Kurulu toplantısında,
"Paralel Örgüt" sıfatıyla devletin resmi düşmanı
olarak tanımlanan camiaya operasyonların ne zaman yapılacağı merak
ediyor. Karşılaştığım herkes, operasyonların ne zaman ve nasıl
yapılacağını sorup duruyor.
Peki yapılması beklenen operasyonlar neden gecikiyor? Hepimizin
anlayacağı dilde anlatmaya çalışayım.
Devlet, bu konuda aceleci davranıp kurunun yanında yaşın yanmasını
istemiyor. Bir başka deyişle Ergenekon ve Balyoz'da yapılan
hataların bir tez daha tekrarlanmaması için ince eleyip sık
dokuyor. Sonradan üretilmiş sahte belgelerle, camiaya gönül vermiş
samimi kesimin zarar görmemesi için ciddi çalışmalar yapılıyor.
Çalışmalar yapılmasına yapılıyor ama yapılan can alıcı hatalar da
birbirini izliyor. O hataların ne olduğunu daha iyi anlamanız için,
biraz geriye gitmemiz gerekiyor.
Malumunuz olduğu üzere, 17 ve 25 Aralık operasyonlarının hemen
ardından hükümet, yargı ve emniyetin içine sızan paralel yapı
elemanlarını jet hızıyla bertaraf etme yolunu seçmişti. Daha sonra
hepimizin bildiği üzere, yargı ve emniyete sızan paralel yapı
elemanı pek çok polis, hakim ve savcının görev yeri değiştirildi.
Bir de göstermelik olarak HSYK'nın yapısı değiştirildi.
Peki bu operasyonlardan sonra yargı ve emniyet teşkilatı içindeki
paralel yapılanma tamamen sona erdi mi?
Bu sorunun cevabı, kocaman bir HAYIR!
"Hayır" demekte ne kadar haklı olduğumu, aşağıda
sıraladığım örnekleri okuyunca daha iyi anlayacaksınız.
13 Mart 2013 tarihinde medyaya yansıyan o haberi hatırlıyor
musunuz? Muhtemelen unutmuşsunuzdur, ben hatırlatayım.
Zaman, Taraf gibi gazetelerin yazar ve yöneticileri, bazı haber
sitelerinin yöneticileri hakkında ‘Aleyhimizde yayın
yapıyorlar’ diyerek kendilerine yakın bir savcıya suç
duyurusunda bulunmuştu.
Kimdi bu gazeteciler?
Zaman gazetesinin tepe ismi Ekrem Dumanlı, Taraf gazetesi yazarı
Emre Uslu ve Todays Zaman gazetesinin yöneticisi Bülent Keneş.
Savcı bu 3 kişinin şikayeti üzerine, suçlanan gazeteciler hakkında
"Yasadışı Örgüt" suçlamasıyla soruşturma başlamış
ve bu gazetecilerin dinlenmesine hükmetmişti. O savcı İstanbul
Bilişim ve Siber Suçlar Bürosu Savcısı Ömer Solmaz'dı.
Ömer Solmaz şu an nerede ve hakkında nasıl biri işlem yapıldı diye
soruyorsanız, merakınızı gidereyim. Solmaz hakkında yapılmış hiçbir
işlem yok ve aynı göreve, aynı şubede devam ediyor.
Çok daha çarpıcı bir bilgi vereyim.
hükümetle cemaat arasındaki kavganın, Hakan Fidan'ın gözaltına
alınmaya çalışılması sonrası patlak verdiğini artık sağır sultan
bile biliyor. O gün Erdoğan ameliyat masasındayken Fidan'ı
gözaltına almaya çalışan savcı kimdi?
Sadrettin Sarıkaya!..
O da halen İstanbul'da Anadolu Adliyesi'nde görevli...
Bu kadar atama, bu kadar göre değişikliği olmasına rağmen bugün
kilit noktalarda görev yapan camiaya bağlı pek çok hakim ve savcı
halen en önemli ve en kritik yerlerde görev başında.
Polisteki atamaları derseniz, orası daha da içler acısı.
Ve bu içler acısı durum, yaklaşmakta olan yeni ve daha büyük
bir tehlikeyi bas bas bağırıyor. Bahsettiğim tehlikenin boyutunu
size şöyle anlatayım.
Camianın kasası olarak bilinen Kaynak Holding'e yapılan baskını
sanırım hepimiz hatırlıyoruz. İçeriden bir çalışanın, kara para
aklanması yöntemiyle vergi kaçakçılığı yapıldığına dair ihbarı
üzerine, holdingde "aramalı inceleme" yapılmış,
bilgisayarlara ve belgelere el konulmuştu.
Buraya kadar okuduğunuzda çok başarılı bir operasyon diyorsunuz
değil mi?
O zaman devamını okuyun!
Arama talebi sıradan bir soruşturmada olduğu gibi müracaat
savcılığına yapılıyor. Daha doğrusu baskını yapacak olan ekipler,
sıradan bir aramaymış gibi savcıdan arama kararı istiyor. Savcı da
normal olarak evrak ile ilgili arama ve elkoyma emrini veriyor.
Ancak, savcıya ayrıntı verilmediği için operasyonun en önemli
ayağı olan "kara para aklama" iddiasına
yönelik belge ve kanıt aramasına dair bir izin verilmiyor. Özetle,
yapılan operasyondan, "Örgütlü suçlarla
mücadele" eden birimin haberi olmuyor.
20 saatlik arama sonunda bazı bilgisayarlara ve belgelere el
konuluyor. İş işten geçtikten sonra "örgütlü suçlarla
mücadele" ile ilgili büronun haberi oluyor ancak arama
kararı alınmış ve yerine getirilmiş oluyor. Bu büyük hatayı
farkeden Kaynak Holding'in avukatları derhal devreye giriyor ve
arama kararının itirazına yönelik başvuruda bulunuyor.
Arama kararı veren sulh ceza mahkemesi bu itirazı reddetmesine
rağmen bir üst mahkeme arama kararını iptal ediyor. Şimdi yapılmış
bir arama ve ele konulmuş suç delileri göz göre göre şirkete iade
edilmek zorunda.
Eli kulağındadır...
Yakında camiaya bağlı yayın organlarının, "Kaynak Holding'e
yapılan baskında hiçbir suç unsuruna rastlanmadı ve el konulan
belgeler aynen iade edildi" haberlerini bol bol
duyarsınız.
Türkiye'nin dört gözle beklediği operasyonun mali ayağı bile bu
kadar amatörce, kurumların birbirinden habersiz, özensiz
yapıldığını düşünürsek, bir ceza soruşturmasının ne kadar sağlıklı
olacağını varın siz hesap edin.
Kaldı ki...
Bu işlemler eksiksiz yapılsa bile, yukarıda da anlattığım üzere,
yargı ayağı tamamen temizlenmediği için, yapılacak operasyonların
başarıya ulaşma şansı neredeyse yok denecek kadar az.
Görünen o ki eğer iktidarın bu yapı ile böylesi özensiz ve
koordinesiz şekilde mücadele etmesi, ileride birçok suçun hukuka
aykırı ve temelsiz kalmasına zemin hazırlamaktan başka işe
yaramayacak.
Benden uyarması...