Polis'in, ölüm orucu isyanı!
Abone olİstanbul polisi, İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği yazıda, Adli Tıp’a sert eleştiriler yöneltti.
Cezaevlerinde iki yıl önce meydana gelen ölüm orucu olaylarından
sonra, İstanbul polisi, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM)
Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği üç ayrı yazıda, Adli Tıp’a
sert eleştiriler yöneltti. “Tahliye edilen bazı kişiler,
tahliyelerinden kısa bir süre sonra bir düğünde halay çekerken
görüntülendi. Bazıları yeniden eylemlere karıştı ve yurtdışına
kaçtı.” görüşlerine yer verilen söz konusu yazılar üzerine, DGM, bu
tahliye işlemlerini bir süreliğine durdurdu. Adli Tıp’ın 30 kadar
raporuna itiraz eden İstanbul DGM, “Kişilerin gerçek durumunu
yansıttığı konusunda şüpheler bulunan bu raporlar, tahliye kararı
için kanaat verici nitelikte değildir.” dedi. Ancak Adli Tıp Genel
Kurulu, polisin ve İstanbul DGM’nin itirazlarına rağmen tahliye
kararlarında direndi. Adli Tıp Kurumu raporları, Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer’in bugüne kadar 86 ölüm orucu eylemcisini
temelli affedip cezaevinden çıkmalarını sağladı. Sezer son olarak 5
Mart 2003’de iki ölüm orucu eylemcisini Adli Tıp raporu üzerine
Anayasa’daki yetkisini kullanarak affetti. Gerek mahkemelerce
verilen ve süresi uzatılabilen altı aylık tahliyelerin, gerekse
Sezer’in af yetkisini kullanarak cezaevinden çıkarma işlemlerinin
sürdüğü, böylece cezaevinden çıkacak tutuklu ve mahkûm sayısının
500’e ulaşacağı belirtiliyor. Tahliyeden sonra yurtdışına kaçan
bazı kişilerin havaalanında yakalandığını öne süren İstanbul
polisi, tahliye uygulamasının bazı sağlam terör suçluları
tarafından suiistimal edildiği görüşünü savunuyor. Ancak konuyla
ilgili olarak Zaman’a bilgi veren tıp çevrelerinden bir yetkili,
Adli Tıp raporları ile sağlanan tahliyeler ve Çankaya Köşkü’nden
çıkan yüze yakın af kararının, belirlenmiş bir ‘devlet
politikasına’ dayandığını belirtti. “Bunlarda hareket kusuru
olmadığı için miting ve düğünlere katılmaları son derece normal.
Zaten zaman içinde iyileşiyorlar.” diyen aynı yetkili, polisin bazı
itirazlarının haklı olmadığını şu örnekle vurguladı: “Polisin
sağlam olduğu halde tahliye edildiğini öne sürdüğü bir tutuklu,
itiraz üzerine yeniden muayeneye getirilene kadar ölmüştü. Eğer
bunlar tahliye edilmeseydi çoğu cezaevinde ölecekti.” İstanbul
polisinin, Adli Tıp Kurumu kararlarına karşı yaptığı itirazlarda
ilginç olay örnekleri bulunuyor. Örneğin 31 yaşındaki Özgür Koçak
isimli hükümlü için İstanbul Tıp Fakültesi nöroloji bölümü iki
muayenede iki defa, Şişli Etfal Hastanesi ve Bilmar Görüntüleme
Merkezi de birer ‘normal’ raporu verdi. Dört ‘sağlam’ raporuna
rağmen, sekiz gün sonra Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu, ‘cezaevi
şartlarında hayatı için kati tehlike oluşturan Wernicke Korsakoff
sendromu gerekçesiyle tahliyesi gerekir’ raporu verdi. 25 yaşındaki
İsa Çadırcı isimli tutuklu için 3. İhtisas Kurulu, hayati tehlike
sebebiyle tahliye kararı vermesinden altı gün sonra İstanbul
Gümüşsuyu Askeri Hastanesi, ‘askerliğe elverişlidir’ raporu verdi.
Edirne Devlet Hastanesi’nin, ‘sağlam olup açlık grevi ve ölüm orucu
sonucu hayatı için kati bir tehlike yok’ raporunu verdiği 45
yaşındaki Yusuf Kenan Dinçer, bir ay sonra Adli Tıp raporuyla
tahliye edildi. Adli Tıp raporuyla tahliye edilen 34 yaşındaki Ali
Rıza Seçik’i iki ay sonra muayene eden Edirne Devlet Hastanesi,
‘çok hafif derecede dengesizlik ve hafif derecede astım bronşit’
raporunu verdi. Trakya Tıp Fakültesi Hastanesi’nin ‘normal’ raporu
verdiği 29 yaşındaki Mahir Gül, 10 gün sonra Adli Tıp raporuyla
tahliye edildi. Tekirdağ Devlet Hastanesi’nin ‘nörolojik muayenesi
normal, psikiyatrik muayenesinde bariz psikopatoloji bulunmadı.
Kronik bronşit teşhisi konuldu’ raporu verdiği 49 yaşındaki Hasan
Durna, 45 gün sonra Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’nun ‘sürekli
hastalık’ raporuyla tahliye edildi. Adli Tıp Kurumu raporuyla
tahliye edilen 27 yaşındaki Murat Bahçeli için Edirne Devlet
Hastanesi, iki ay sonra ‘miyop (gözlükle sağlam), minimal
dengesizlik mevcut’ raporunu verdi. Kocaeli Devlet Hastanesi, 48
yaşındaki Turan Talay için ‘yakın bellek bozukluğu, dikkat ve
konsantrasyonda azalma mevcut olmasına rağmen cezaevinde kalmasında
sağlığı açısından bir sakınca bulunmadığı’ raporunu verdi. Ancak
bir ay sonra Talay, 3. İhtisas Kurulu’nun raporuyla tahliye edildi.
37 yaşındaki İdris Yiğit için Kocaeli Devlet Hastanesi, ‘Wernicke
Korsakoff sendromu belirtileri tespit edilmedi. Hepatit C bulgusu
yok.’ teşhisi koydu. 15 gün sonra Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu,
‘Wernicke Korsakoff sendromu arızası sebebiyle cezaevinde kalması
hayati tehlike teşkil eder’ kararıyla Yiğit’i tahliye etti.
ZAMAN