Polisin kira yardımı 20 kuruş

Abone ol

Kirada oturuyor polis devletten aldığı 20 kuruşluk yardımla. Otostop yapıyor işine yetişmek için. Terör örgütlerinin en yoğun olduğu semtlerde yaşıyorlar. Peki neden?

Polisin seyir defteri (2)
BEHİÇ KILIÇ
Bir süre önce işimiz gereği, İstanbul’da semtimizin karakoluna gitmiştik. Karakol komiseri yakınlık gösterdi çay ikram etti, işimizle ilgili evrakı beklerken havadan sudan sohbet ediyoruz. G enişce bir odadayız, iki masa daha var, evrakları takip eden görevliler oturuyor, odaya ara sıra memurlar girip çıkıyor, onlara çeşitli görevler veriliyor.

Genç, iri yapılı atletik bir adamdı, polis üniforması ile daha azametli görünüyordu, bulunduğumuz odaya girdi, komiseri selamladı, “Geldim amirim” dedi. Bize çay ısmarlayan Komiser, bir anda odaya girip kendisini selamlayan polise, “İyi, nasıl oldu ufaklık” diye sordu. O kocaman genç adam cevap veremedi, yutkundu, duvarın dibine çöküverdi, ufaldıkça ufaldı, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Komiser koluna girdi. Saçını okşayarak dışarı çıkardı. Dona kalmıştık, öteki masada arkadaşları da suskun, üzgün öylece duruyorlardı. Az sonra komiser geldi, anlattı;

“Oğlu 4 yaşında, çok hasta...”

Çocuk gerçekten çok hastaymış ama ölümcül değil. Bir dizi önemli tedaviden geçmesi gerekiyor. Tedavi pahalı... Sigorta, sandık kuyruk işi hastalığın uzamasına yol açıyor. Genç polis baba, elinden gelenin oğlunun sağlığına yetişememesine kahroluyor.

Komiser diyor ki;

“Ben bu memuru nasıl göndereceğim, gitte vatandaşın şu işini çöz, yarasına merhem ol diye...”

Az önceki sohbetimizde de kendi geçim sıkıntısıntan, karakolun imkânsızlıklarından söz ediyor, biz de bu şartlarla bu mesleğin icrasının imkânsızlığını onaylıyorduk.

Yanındaki memurun durumu daha içler acısıydı...

Tıpkı öteki milyonlarca vatandaş gibiydiler...

Ve, kendi durumlarını asla akıllarına bile getirmeden öteki milyonlarca vatandaşın sorunlarına çözüm için yaklaşmak zorunluluğu taşıyan bir mesleğin sahibiydiler... Üzerine üniformasını giydikten sonra, sanki görev mahallerine gökten zembille indirilmiş olacaklar, akıllarında, ne eş, ne çocuk hiçbir konu olmayacak ve akla hayale gelmeyecek olayların arasında “çare” olarak görev yapacaklardı...

Nasıl mümkün olabilirdi ki bu!?.

Ya da bu ortam “mümkün” olsun diye kendilerine hangi imkanlar sunuluyor du!?..

BÜYÜK ŞEHİRLERDE POLİS
Önce büyük kentlere bakalım...

Çok nüfuslu, çok pahalı şehirde polis olarak yaşamak nasıl bir şey..?

Yüksek ahlâklı olmanın “olmazsa olmaz” kişiliğine sahip olarak görev yapması beklenen ve yoksulluğun pençesinde kıvrana kıvrana adaletin hakkaniyetin koruyucusu olması istenen polis, her gün önüne çıktığı suçluların sahip olduğu zenginliğe özenmeden, bir küçük parmak oynatmada ortak olma imkânı bulunan bu kara zenginliğe direnerek büyük şehirde yaşamaya, nasıl ve ne kadar direnebilir?.!

Devlet memuru oldukları için isimlerini veremiyorlar. Günlerdir polis memurlarını dinliyoruz. Anlattıklarından çıkardıklarımızı yazıyoruz

İşte söyledikleri..

Görev yaptığı karakola ulaşmak için, yaşadığı varoşlardaki gecekondu bozması evinden gidiş, bir o kadar da dönüş... Her gün 30-40-50-60 kilometre yol yapmak zorunda kalırsa...

Görev yaptığı karakolun selameti, bu karakolun görevlisi memurların günlük ihtiyaçları, karakolun kırtasiye giderleri, ekipmanının bakım onarımı, bu işler için devletin ayırdığı tahsisatın çok üzerinde maddi ihtiyacı gerektiriyorsa ve bu ihtiyacın hangi yolla olursa olsun karşılanması gibi illegal seçenek tek çare haline gelmişse...

Adliyeye gönderilecek parasız suçluların sevki için yol parasını bulmak bile sorun ise...

Çevredeki suça eğilimli tiplerin, karakola aktardığı bazı maddi yardımlara rıza gösterilmek zorunda kalınıyorsa, bunun karşılığında “o tip” lerin çevrede çıkar sağladıkları, bir nevi terör estirdikleri küçük suçları görmezden geliniyorsa...

Öğle yemeklerini çevre iş yerlerinin personel tabldotlarından karşılayabiliyorsa...

Büyük şehirlerde, bu şekilde gün geçiren polisler kendilerini nisbeten şanslı sayabiliyorlar!.. Tabii her görev dönüşünde, o günü de sağ salim kurtarabildiklerine dua ederek...

Polisin bütçesi ve kira
Bu kabataslak görüntüye mercek tutulduğunda ortaya daha acıklı durumlar çıkıyor. Geçim sıkıntısının bellerini büktüğü polislerin bordrolarında kira yardımı olarak 20 kuruş görünüyor!.. Polisin bütçesine uygun ev güç belâ kenar mahallelerde bulunabiliyor. Bu mahallelerde de terör örgütlerinin etkinlikleri bulunuyor. Terör örgütleri de polisi her zaman hedef olarak kabul ediyor. Polisler çoğu zaman kimliklerini gizleyerek ev kiralayabiliyorlar. Ailelerinin güvenliği için de bu gizlilik gündemde oluyor. İşe gidip gelirken hep etraflarını kollamak zorunda kalıyorlar. Eğer görev yapılan karakol zengin bir semtte bulunuyorsa, buradaki görünüm çoğu zaman bir devlet biriminde görev icrası gibi değil de, ayrıcalıklı sınıfa hizmet makanizmasına dönüşüyor. Semte yaşayan siyasi ve ticari kimliklere adeta bir dokunulmazlık zırhı sarılıyor ve karakol marifetiyle bu zırh güçlendiriliyor. Zengin semtlere personel ataması torpil işi haline geliyor. Böylece ortaya sanki ayrıcalıklı bir cumhuriyet çıkıyor !.

Orta halli ve dar gelirli semtlerde de benzer saadet zincirleri oluşuyor.

Hiçbir polis bu görüntüden memnun değil...

Polisler, bu ilişkiler sonucu arkalarından söylenenleri bildikleri için daha çok üzülüyorlar. Ama bu ilişkilerle toplanan paralar sonucu alınan benzinle araçları devriye gezebiliyor. Bu ilişkiler olmadan devriye gezdikleri araçların kabak lastikleri yüzünden suçlu kovalayamadıklarını, kovaladıkları zaman kaza yapıldığını, kazada arkadaşlarının şehit olduğunu biliyorlar.

Suç işlemeyi göze alanın zengin olmaya başladığı gibi bir inancın, dahası gerçeğin her gün görüldüğü, suç işleyenin suçunun ve suç karşılığı çaldığının yanına kâr kaldığını gören polisin kafası karışıyor. Yakaladığı suçlunun daha güçlü olduğunu görünce kendi yoksulluğuna lanet okuyor. Allah’a kendisini suçtan uzak tutması için dua etmekten başka çare bulamıyor.

YARIN: MAAŞLAR VE LOJMANLAR

                            Polisin mesai çilesi
Günün Önemli Haberleri