Polise maaş dopingi geliyor
Abone olDünden Bugüne Tercüman Gazetesine verdiği röportajda polis maaşlarında iyileştirme olacağını İçişleri Bakanı Aksu, daha bir çok müjde verdi...
Bakan Aksu; Polis maaşlarında iyileştirme olacak" dedi ve ekledi
"Polis memurları ile ilgili düzelteceğimizi söylediğimiz sorunların
içinde kira bedeli de dahil. Ayrıca ben polisimi çok seviyorum.
Polisin, askerliğinin kısalması konusu ise benim elimde değil,
Genelkurmay'ın işi." Türkiye'nin, Avrupa Birliği kapısından adım
atmak için bir dizi reformlar geçirdiği şu günlerde, AB Uyum
Yasaları başlığı altında toplanan ve polisi de yakından
ilgilendiren gelişmeler yaşanıyor. Oysa ki, polis memurları için
maaş, ağır çalışma şartları, lojman sorunları ve toplumun bakış
açısı hala sorun olmaya devam ediyor. Tehlikenin soğuk nefesini her
an enselerinde hisseden polisler, bağlı oldukları teşkilatta,
ülkeleri için hizmet vermeye çalışıyor. Suç yoğunluğu ve polisin
başarısı Türkiye'de, özellikle metropol olarak adlandırılan büyük
şehirlerde suç yoğunluğu önlenemez bir şekilde artıyor. Ülkedeki
faili meçhullerin sayısı yarım milyonu aşkın. Öyle ki, suçlar
organize bir hal aldığında, polisin olaylara müdahale etmesi ve
suçluları yakalaması da bir hayli zaman alıyor. İstanbul
Beyoğlu'nda 4 ay süren bir operasyon ile yakalanan, gasp ve kapkaç
çetesinin lideri Fırat Delibaş örneğinde olduğu gibi. Suçluların
yakalanmasından sonra, İstanbul genelinde kapkaç oranının büyük
ölçüde azalması polisin büyük bir başarısı olarak takdir ediliyor.
Bir anlamda, yılda sadece bir kez Polis Bayramı'nda alkışlanan
güvenlik görevlilerinin başarılı bir şekilde kanunsuz bir olayı
bastırışına rastgelenler, gururlanıyor ve alkışlıyor... Stres
reçetesi Bütün bunlar olurken, polis başarılı operasyonlarla ülkesi
ve vatandaşının güvenliğini sağlarken, bir an kendi ile başbaşa
kalıyor. Hazırlanan çalışma zemininde, nasıl ve ne şekilde hareket
edeceğini bilemiyor. Emniyet Genel Müdürlüğü kendisi için bir stres
reçetesi hazırlıyor ve şu önemli noktala dikkat çekiyor:
"Yediklerinize dikkat edin", "Ailenize zaman ayırın ve
çocuklarınızla oynayın", "Sorunlarınızı biriktirmeyin." Evinden
çıktıktan sonra önünde bulunan 20 saatlik tempoda yediklerine nasıl
dikkat edecek? Her an patlak vermeye hazır olaylar karşısında
ailesine ve çocuklarına hangi zamanını ayıracak? Her gün dağ gibi
yığılan sorunlarını nerede biriktirmeyecek? Acaba bu reçetede bir
yanlışlık mı var? Aile ikilemi Polis ve ailesi söz konusu
olduğunda, mesleği ve ailesi arasında sıkışıp kalan polis memurları
için, bir üst düzey polis yetkilisinin şu hikayesi geliyor
akıllara: FBI, eleman alımı için duyuru yapar. Üç kişi başvurur.
FBI binasında adayların hepsiyle tek tek görüşmeler yapılmaktadır.
İlk adam içeri alınır ve şu sorular sorulur: "Karını seviyor
musun?" "Evet efendim" "Pekala, biz karınızı getirdik. Şu an yan
odada" denir ve masanın üzerine bir tabanca konur. Şimdi odaya gir
ve karını öldür!" Adam silahı alır ve yan odaya geçer. Kravatını
gevşetir ve ter içinde kalmıştır. "Yapamayacağım efendim" der ve
odayı terk eder. İkinci adam içeri alınır, anı sorular sorulur ve
odaya girerek karısını öldürmesi istenir. Adam yapamayacağını
söyleyerek orayı terk eder. Son adam girer, aynı sorular, aynı
cevaplar, ona da içeri girip karısını öldürmesi istenir. 5-10
saniye sonra içeriden silah sesleri gelmeye başlar. Derken kısa bir
sessizlik ve ardından gürültülü bir çak kırılması duyulur. Adam
içeri girer biraz terlemiştir. FBI personeli sorar, ne oldu? Adam
cevaplar.. "Efendim, bana verdiğiniz silah kuru sıkı çıktı bu
yüzden O'nu camdan aşağı atmak zorunda kaldım" Türkiye'deki polis
memurları için verilen bir örnek değil bu kuşkusuz ama, evde
çocukları ile eşinin sağlıklı bir şekilde dönüşünü beklerken, her
an ölen polis eşleri, belki de bu örneği defalarca yaşıyor. Hele
ki, Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nde görevli polislerin sabah kalkıp
20 saat görev yaptıktan sonra toplu terapiye gittiği göz ardı
edilemeyen bir gerçek. Polisin durumu ve Atatürk'ün anlayışı..
Bilim ve teknolojinin bütün toplumsal dinamikleri tetiklediği
günümüzde, suç ve suçun yol açtığı toplumsal sorunları engelleme
gibi kilit bir görevi olan Emniyet Teşkilatı da bu etkilerden
nasibini alıyor. Tabi buna bağlı olarak yeni suç örgütleri
gelişiyor ve suçlar da teknolojiye bağlı olarak farklılıklar
gösteriyor. Polis Teşkilatı'nda, "Filistin askısı", "falaka",
"tazyikli su", "elektrik verme" ve "lastiğe geçirme" gibi, kimi
Osmanlı zamanından kalma işler yok. Modernleşme yolunda emin
adımlarla ilerleyen polisimize, bir dönem yapıştırılmaya çalışan bu
yafta da hiç yakışmıyordu zaten. Çünkü işkence sadist işi..
Atatürk'ün ifadeleriyle, "Çağımızın polisi bir asker kadar
disiplinli, ana gibi şefkatli, hukuk adamı kadar bilgili ve bir
bilim adamı kadar uzman olmalıdır" görüşü, maaş sıkıntısı yaşayan,
ağır çalışma şartlarında sağlığını kaybetme tehlikesi ile karşı
karşıya kalan ve sevdiklerinden uzak sevgisiz çalışan polis için ne
kadar geçerli olabileceği tartışma konusu. Polislere verilen
sözlerin hiçbiri tutulmadı bugüne kadar. Zam söylentileri, polise
zenginmiş gözüyle bakanlar yüzünden hüsranla bitti. FBI modeli
vaatleri de, "söylemlerin yoğurt yiyişine benzedi." Parasızlık...
"Bir daha polis olmak mı, Tövbe! diyor hepsi. Demek ki, maaşların
azlığı durumu bu hale getiriyor. Polislerin sorunları, belki de
teşkilatın büyük bir ayıbını ortaya çıkardı. Hiçbir teşkilat, kirli
çamaşırlarını bahçesine bu kadar açık açık sermez. Emniyet
Teşkilatı, polisini bu duruma düşürmemeli.. Mesleklerindeki zorluk,
onları kimi zaman isyana sürüklese de, kendi aralarındaki
arkadaşlık, dayanışma gibi duyguların henüz gelişme safhasında
olduğu da söylense bile, ferdi ya da toplumsal bir olayda bir
polisin burnu kanasa, birbirine bağlılığın en üst seviyede olduğu
açık bir şekilde görülür. Birbirlerinin sorunlarını, birbirlerine
sarılarak azaltmaya çalışıyorlar. Hele ki, belirli noktalarda görev
yapan polisler kendilerini işe yaramaz ve sürgün gibi hissediyor.
biliyor ki, bulunduğu yerdeki olumsuz bir koşul, sağlığını da
ileride olumsuz etkileyecek. Bıyıkları yeni terlemiş bir üniversite
öğrencisiyken polis muhabiri olarak girdim aralarına. Teşkilatın
her kademesinden yaptığım haberler, 34 yıldır devam ediyor. Emniyet
Teşkilatında gördüklerimden sonra, "Polis devletinden kurtulalım"
diyenlere hep güldüm. Çünkü, polis hep devletti ama, sevaplarının
yanında belirli bir kesim tarafından da günahkar görüldü... Haber
uğruna, haber için çırpınıp durduğum Emniyet birimlerinde, gecesini
gündüzüne katarak çalışan polislere şahit oldum. Bu hızlı
çalışmanın adı vatan için olsa da, ucunda çoluk çocuğunun ekmeği
olan para vardı. Gazetedeki köşemde her türlü sorunlarına yer
vermeye çalıştığım polis memurlarının bitmek tükenmek bilmeyen
sıkıntılarına çare aramak için Ankara'nın, İçişleri Bakanlığı'nın
yolunu tuttum.. Koltuğumun altında kocaman kalın bir dosya. İçinde,
Türkiye'nin dört bir yanında görev yapan polislerin, cevaplanmayı
bekleyen soruları, çare bulunması gereken dertleri... İçişleri
Bakanlığı'nın kalın duvarları arasında yürüyüp gittik. İstanbul'dan
tanıdığım ancak isimlerini hatırlayamadığım aşina yüzlerle
karşılaştım. Karşılıklı bakışlarımız arasında, kendimi İçişleri
Bakanı Abdülkadir Aksu'nun, odasının arkasında ki özel odasında
buldum. İftara bir saat 15 dakika kala Bakan Bey ile üzerimizde bir
bitkinlik.. Sonra başladık söyleşiye... "Polis seyirci değil"
Yener: Avrupa Uyum Yasaları'nın bazıları polisin elini kolunu
bağlıyor. Polis bunu kendine yakıştıramıyor. Bize de açık açık
söylüyorlar. Kendilerine sorduğumuzda da yetkilerinin olmadığını
söylüyorlar. Polis son günlerde kahvede okey oynuyor. Olaylar
arttığında polis, yukarı baksan bıyık, aşağı baksan sakal diyerek
bir kenara mı çekilmeli? Polis biraz kırgın bunu belirtmek
istiyorum. Aksu: Biz eğer AB'ye gireceksek, bugün AB standartlarını
uygulamak zorundayız. Bugün herşeyin çaresi vardır. Biz yeni modern
teknolojiler geliştirdik. Delilden suçluya gidiyoruz. Buna önem
veriyoruz. Polisin olayları elini kolunu sallayarak seyretmesi ya
da kenara çekilmesi gibi bir durum da söz konusu değil. Bu biraz
belki maksadını aşan birşeydir. Polis görevinin başındadır. Son
olarak Beyoğlu'nda yapılan operasyon ve ortaya çıkarılan bir çete.
Gasp, hırsızlık ve her türlü pisliğin olduğu bir çete. Ben göreve
başlar başlamaz bütün valiler ile toplantı yaptım. Onlara,
'Özellikle illerde çete kurulmasına, mafya özentisi gruplara,
halkımızı rahatsız ve tedirgin edenlere, onları endişeye sevk
edecek olaylara sebebiyet veren bütün grupların üzerine
gideceksiniz' dedim. O zamandan beri başlatılan çalışma bu. Tabi
bunlar kolay olmuyor. Bu çalışmalara bakıldığında demek ki, polis
bir köşede durmuyor ve elini kolunu sallamıyor. Polis olayların
karşısında seyirci de değil. Yener: Polis için yeni bir sistem
hazırlanıyormuş. Bana anlatanlar bunu, Amerikanvari bir sistem
olarak tanımladılar. Yani bir polis, çalışıp çabalar ve de başarılı
olursa emniyet müdürü veya vali olabilecekmiş, öyle mi? Aksu: Ben
polis için, 'Amerikanvari bir sistem uygulanıyor' demedim. Biz
polisin eğitim seviyesini yükseltiyoruz, bunun için de Anadolu
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi ile protokol yaptık. Bütün
polisler artık yüksekokul mezunu olacak. Ama daha önce lise mezunu
olarak mesleğe giren 130 bin civarında polis memurumuz var. Bunlara
da yüksekokul mezunu olma imkanı getirdik. O imkanı da Anadolu
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi ile bir protokol imzalayarak
gerçekleştirdik. Bu polis memurları da, 'okulun derslerini takip
edecek, sınavlarına girecek ve hepsi yüksekokul mezunu olacak'
dendi. Benim söylemek istediğimi buydu. Yener: Bana bütün
polislerden, çeşitli sorunlarıyla ilgili mektuplar geliyor. Maaş
sorunları var ve ailelerini geçindirmekte zorluklar yaşıyorlar.
Maaşlarla ilgili bir iyileştirme olacak mı? Aksu: Olacak,
çalışıyoruz. Bakanlar Kurulu'nda bütün arkadaşlar hemen itiraz
ettiler bu duruma. Öğretmen, doktor bu kadar alınca ne olacak? Biz
diyoruz ki, bunu halledeceğiz. Ama bunu yazdık mı, haber oldu mu,
jandarma başka bir şey diyor, asker başka bir şey.. Yener: Bunu bir
şekilde bize izah etmeniz gerekiyor, netleştirmemizde yarar var.
Aksu: Hayır yarar yok. Yazdığınız zaman çıkmaz. Şimdi Milli Eğitim
Bakanı benim 500 bin tane öğretmenim var bunlar 400 milyona
çalışıyorlar. Sağlık Bakanı diyor ki, 700 milyona doktor çalışıyor
polis neden bu kadar para alır? Sayın Başbakan da polislerin
durumunu biliyor. Kendisi Polis Akademisi'nin törenlerinde kendisi
de söyledi, 'Ben sizin durumunuzu biliyorum' biz bu sorunu en kısa
zamanda halledeceğiz. Ama asıl sorun şudur, maaşın ötesinde
emeklilik durumları daha sıkıntılı oluyor. Onun üzerinde duruyoruz.
Emekli olanların, sıkıntısı var orada.. Yener: Polislerin en çok
şikayet ettikleri konulardan biri de askerlik. Ailesini bırakıp
askerlik yapmaya gittiğinde, aile de gelirsiz kalıyor. Bir de
askerlikte yaşanan sorunlar var. Zamanında kelepçe taktığı kişi
daha sonra komutanı olabiliyor. Eziyet çektiklerini anlatıyorlar.
Bunlar için ne söyleyeceksiniz? Aksu: Askerlik ile ilgili bir şey
söyleyemem. Bu biraz da Genelkurmay ile ilgili. Ben Emniyet Genel
Müdür Muavinliği'nden beri bu işi takip ediyorum. Yani 78-79'dan
beri. Bedelli kalktı bizim Meclis Komisyonu karar aldı.... Yener:
Polisler diyor ki, 'Doğu ile batıda görev yapan polisler ile
aramızda hiçbir fark yok. Alınan tazminatlar" konusunda
haksızlıklar olduğunu belirtiyorlar. Örneğin Amasya ve Kkarst'ta 80
milyon lira tazminat alan bir polis, Kars'ta da o kadar alıyormuş.
Akma diyorlar ki Karst'ta domatesin kilosu 2 milyon. Diğerlerinde
ucuz. İşte haksızlık burada" demek istiyorlar... Aksu: Her vilayete
özel bir ücret tarifesi hazırlayamayız. Tazminatlar genel olarak
veriliyor. Yener: Bazı polisler, daha önce patlak veren terör
zamanlarında kullanıldıklarını söylüyorlar. Örneğin, "Ensemize
vurup, 'Hadi koçum' diyorlardı ama şimdilerde bir köşeye itilmiş
gibi hissediyoruz" gibi. Bu doğru mu? Aksu: Kesinlikle öyle bir şey
yok. Yener: Sorunlarından biri de 200 bin lira olarak aldıkları
kira bedeli, gerçekten çok az değil mi? Aksu: Polis memurları ile
ilgili düzelteceğimizi söylediğimiz sorunların içinde bu da var.
Durumlarının iyileştirilmesi için çaba harcıyoruz. Hazırlık
içindeyiz dedik, hepsi bu hazırlığın içine dahil olacaklar. Yener:
AB uyum yasaları ile bağlantılı olacak şekilde, Polis teşkilatında
buna bağlı olarak belli iyileştirmeler olacak mı? Aksu: Bizim belli
projelerimiz var. Teknoloji ile ilgili projeler bunlar. Bunlardan
bir tanesi MOBESA dediğimiz, Diyarbakır'da olan sistemi İstanbul'da
uygulamaya çalışıyoruz. Mobil Elektronik Entegrasyon Sistemi.
İstanbul Valiliği ve Emniyet'i bu konu üzerinde çalışıyor. Bu
projede hırsızlık ve kapkaç gibi konularda ekiplerin kontrolü
kolaylaşacak. Hangi ekipte kaç kişi var? Ekipler hareket halinde
mi? Bütün bunlar merkezden kontrol edilebilecek. Ayrıca ikinci
aşamada otomobille evine çip taktırıp otomobilin çok kısa bir süre
içinde nerede olduğu tespit edilebilecek. Konu ile ilgili İstanbul
Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah geniş bilgi sahibidir. Uygulamanın
ilk uygulanacağı yer Diyarbakır, ikincisi de İstanbul'dur. TÜBİTAK,
dünya ülkeleri içindeki bir proje ile KORNET projesi ile birinci
oldu. Bir de trafik bilgi sistemini uygulamaya koyduk. Bu uygulama
ile sürücülerin ceza puanları anında işleme girecek. Bilgiler
anında merkezde toplanacak. Bizim kara nokta dediğimiz yollardaki
en çok kaza yapılan noktalar, dijital harita üzerinde tespit
edilecek. Böylece o yolların düzelmesi için tedbir alınacak,
merkezden ekiplerin kontrolü izlenebilecek. bütün bilgiler merkezde
toplanacak. İstatistiki veriler de çok sağlıklı kaza verileri.
Yaralanma, ölüm, hasar, bunlar tespit edileceği için böylece ekip
ve personel planlaması da daha bilimsel bir şekilde daha gerçekçi
olarak yapılabilecek. Bu da uygulamaya geçti, polis bilgi pojesi..
Yener: Bir hazırlık var mı? Aksu: Ben İçişleri Bakanı olarak
polisin içinden gelmiş bir bakanım. Emniyet Müdürlüğü yapmış
biriyim ve polisin içinde bulunduğu çalışma şartlarını çok iyi
biliyorum. Onların sorunlarını yakından bilen biriyim. Bizim için
en büyük şans, Başbakanımız'ın hem İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı yapmış hem de geçmişte siyasetin her kademesinde çalışan
biri. Polisi yakından tanıyan ve bilen, problemleri ile ilgilenen
biri aynı zamanda. Onun için ben şunu söylüyorum ki, polisimizin
meselelerini en kısa zamanda halledeceğiz. Bunun için gece gündüz
uğraşıyoruz. Ben polisimi çok seviyorum... Yener: Emniyet Müdürleri
Kararnamesi ne zaman çıkacak? Aksu: (Gülerek ve kahkaha atarak) Çok
hasas bir konu bu. O söylenmez. O söylenmez. Polisle ilgili bütün
sorunlar ortadadır. Çok hassas konular bunlar. Yerel Yönetimler
Reformu ile ilgili konuşuruz ama polisle ilgili ipucu vermek yanlış
olur. Başbakanoın idadesi var, Cumhurbaşkanının iradesi var. ben
onları da aşmış olurum. Desemki yarın çıkıyor, yalan. Adam
başbakan, hele dur işim var, kalsın derse... Başabakan da imzaladı
gitti köşke, köşk der ki ben uygun değilim. Bu bizim tarafımızdan
resmi ağızdan söylenmez. Bu yanlış olur. Personelin özlük
haklarının düzeltilmesi ile ilgili ve de özellikle emeklikteki
durumlarının düzeltilmesi için çalışmalar yapıldığını, nükemete
bununla ilgili olarak olumlu bir görüş olduğunu söyledi.. Yener:
Polisin çalışma şartları ile ilgili yeni gelişmeler var mı? Aksu:
Bununla ilgili olarak 81 ilin valisine 'Toplum Destekli Güvenlik
Hizmeti" adı altında 23 maddelik bir genelge yolladım. Yine tüm
valilerimize 'Yetkisiz kişilerce Otopark Oluşturulup Ücret
Alınması' ile ilgili olarak da belediyeleri,polisimizle işbirliği
önerdim."