Polis verilen sözler tutulmuyor!
Abone olO sözler tutulmayınca, polis kendini sahipsiz hissediyor. Bugüne baktığımızda, sokaktaki vatandaş gibi, polis de Türkiye'nin tepesindekilere güvenmiyor artık
Yazı: Behiç Kılıç
Kaynak: www.tercumangazete.com
Polis gücü,devletin hiçbir memuruna vermediği yetkilerle donattığı personelden meydana geliyor. Bu ayrıcalıklı gücün memurlarının büyük bölümü devletin kendilerine sahip çıkmamalarından yakınıyor.
İşte bu sıkıntı, camianın vatandaş üzerinde hakim olan olumsuz kanaatinin temelini oluşturuyor.
Devleti yönetenler polislere sık sık vaadlerde bulunuyor...
Ama bu vaadler hep lafta kalıyor...
Polis Türkiye'nin tepesindekilere artık güvenmiyor!..
Şimdi ,bize gelen şu mektubu tahlil etmeye çalışalım...
"Sevgili Behiç Abi, yazınızı çıktığı günden beri dikkatle severek okumaktayız. Yalnız daha önce olduğu gibi sizin yazınız da sadece yazıda kalacak, biz bu filmi görmüştük diyeceğiz. Nasıl Mehmet Ali ILICAK aylarca askerlik sorunu ile ilgili olarak yazdı ve bazı kişiler sadece bu yazılara kulak tıkadılarsa sizin yazınıza da aynı şeyleri yapacaklardır. "
Bu değerlendirme,polisi huzursuz eden bu kanaat,tüm millete olumsuz biçimde yansıyacak davranışların kaynağını oluşturmaktadır.Bu mektubu gönderen polis memuru,Tercüman'ın Sahibi Mehmet Ali Ilıcak'ın kendileri ile ilgili bir yazıdan söz ediyor.Ilıcak bu yazıyı 7-8 yıl önce kaleme almıştı.Yazı ,o zaman Ilıcak'ın sahibi olduğu AKŞAM gazetesinde yayınlanmıştı. O yazıda Ilıcak polislerin askerlik sorunlarını dile getirmiş,bu sorunun çözülmesi için kampanya başlatmıştı..Bu sorun hala aynı güncelliği ile çözülmemiş olarak duruyor.
Gene Hasan Çelik imzası ile bize gelen bir e-mail'e bakalım
" Bildiğiniz gibi Vizontele filminde Cem YILMAZ televizyon için'Zeki Müren de bizi görecekmi 'diye espri yapıyor.Bu kadar eleştiri yapılıyor,yazılıyor peki İçişleri Bakanı bunları görüyormu,ne iş yapar,eğitimdir,bilgi çağıdır,teknik donanımdır gibi boş lafları bırakıp ciddi tek bir iş yapmışmıdır.İnsan Allahtan korkar.Yazık bu insanlara "
İlk mesajda şu çarpıcı açıklamalar da bulunuyor..
"Şuna inanın ki sizin yazınızı sadece biz polis memurlarının dışında hiçbir üst düzey rütbeli okumaz, tam tersine o sayfa geldiğinde o sayfayı atlayıp kültür haberlerini okurlar. Biz polis memurları yıllarca şunu öğrendik ki bizim için yazılan ve söylenen hiçbir şeye inanmıyoruz, çünkü o kadar çok yazıldı ve söylendi ki artık bir yakınımız bize dönüp de ya İçişleri Bakanı veya şu yetkili akşam TV'de söyledi zam geliyormuş özlük hakları düzeltiliyormuş dedikleri de gülüyor ve siz onlara inanmayın mutlaka daha fazla iş isteyeceklerdir de ondan söylüyorlardır demişizdir ve hep de doğru çıkmıştır. Sayın İçişleri Bakanımız 3 yıl önce göreve geldiğinde TV kanalında ilk iş olarak emir verdim. Polislerimizin maaşları, sosyal hakları ve çalışma şartları düzeltilecek dedi. Bize emir verildiğinde emri veren makam daha sonra emrin halâ yerine getirilip getirilmediğini sorar ancak bu nasıl bir emir verme ki 3 yıl önce verilen emir halâ yerine getirilmiyor ve emri yerine getirecek kişiler hakkında hiçbir işlem yapılmıyor. Biz bundan hep şunu çıkardık. Emri veren de, yerine getirecekler de SAMİMİ değiller de ondan. Yoksa 200 personelden rastgele 7 kişiyi seçip de bu görevi onlara verselerdi bir haftada herşey biterdi. Yıllık zam geldiğinde gazete ve televizyonlarda memur sıralaması yapılır bir bakarsınız. Polis memurları, öğretmenleri, hemşireleri, askerî personeli, hatta doktorları maaş sıralamasında geçmiş gözüküyor. Onların çıplak maaşları konur oraya bizim ise net maaşımız.1 yıllık bir öğretmen 700 YTL maaş, 200 YTL ek ders ücreti, her yıl 400 YTL okul sezonu açıldığında defter kâğıt parası, hafta sonları grup kurularak 400-500 YTL civarında kurs ücreti alıyor. Toplamını size bırakıyoruz. Yeni işe girmiş bir astsubay 1.200 YTL maaş alıyor, bir hemşire 800 YTL maaş alıyor. Ayrıca hastane döner sermayesinden en az 600 YTL almakta. Ben bizim maaşımızı yazma gereği duymuyorum, çünkü siz bizim ne aldığımızı bizden daha iyi biliyorsunuz. Biz onların maaşları kısılsın demiyoruz ama hem çok çalışacaksın, hem de en az maaş almak bizlerin zoruna gidiyor ve şevkimizi kırıyor. Çünkü burada üvey evlât muamelesi görüyoruz.Evet Behiç abi aslında yazılacak çok şey var ama biliyoruz ki kendimiz söyleyip kendimiz dinleyeceğiz, gene de size teşekkür ediyoruz. En azından yazılarınızla bir nebze de olsa bizim de bir sevenimiz olduğunu öğreniyoruz. Sizlere teşekkür ediyoruz.
Bir grup polis memuru "
Personelinin önemli bölümünde ,toplumumuzun genelindeki geçim sorunlarının sıkıntısı bulunan Türk Polisi'nin profilinde birkaç katman görülüyor.Bu katmanları ,Batı standartını yakalamış yetişmiş elemanlar,olağanüstü teknik kadrolar,muharip güç taşıyan standart üstü özel birlik gibi kalitenin yanı sıra,rüşvete ,yolsuzluğa eğilimli münfesih alt kadrolar bulunuyor.Ne yazık ki,vatandaşla daha çok teması da bu alt kadrolar yapıyor.
Daha önce, polisin giderek halktan uzaklaştığını, halktan kopuk ayrı bir kültürün (polis alt kültürü) etkisine girdiği tezini ortaya atan Polis Akademisi Öğretim Üyesi İbrahim Cerrah, 21. yüzyıl Türk polisinin profilini şöyle çiziyor:
"Bir polis önce insan, sonra sivil, daha sonra da polistir... Demokratik toplumlarda polis halkın hizmetindedir. Polis devletin hizmetinde değil; devlet, polisi ile beraber halkın hizmetindedir. Halk kavramının içine sadece masum ve dürüst insanlar değil, suçlular bile dahildir... Polis teşkilatı veya diğer güvenlik birimleri, kendi içinden çıktığı ve ona hizmet etmesi gereken topluma karşı adeta bir yumruk gibi bir kuvvet olarak görülemez ve kullanılamaz. Aksi taktirde, güvenlik personeli kendi ülkesinde adeta bir işgalci güç konumuna düşer... Kısacası güvenlik birimleri her zaman küçük bir azınlık olan suçlu ve potansiyel suçlulara karşı kuvvet, öte yandan büyük bir çoğunluk olan dürüst ve masum insanlar için ise bir hizmet üretmektedir"
Polis Akademisi Öğretim üyeleri Önder Aytaç ve İhsan Bilir, Emniyet'te son dönemde yapılan yüksek sesli tartışmanın önemli bir örneğini ortaya koyuyorlar: "Eğer biz yalnızca emredileni yapsın, kafasını çalıştırmasın ve bir çeşit kukla polis olsun biçiminde düşünüyorsak, şu an polisin içinde bulunduğu sistem gerçekten de şahanedir ve en güzel hasatın alınabileceği bir yapıdadır. Eğer polis; kafasını çalıştırsın, olayları yorumlasın, kendini geliştirsin, hakkını arasın, kendini ezdirmesin ve görevini en verimli şekilde yapsın isteniyorsa, o zaman polisin eğitiminden başlayarak yeniden bir yapılanmanın başlatılmasına gerek vardır.Emniyet, devlet kurumları içerisinde kendisini en çok geliştiren ve yenileyen kurumlardan bir tanesidir. Eğer bu ivme ile hareket etmeye, artarak ve kendini geliştirerek, yenileyerek, eleştirerek, eleştirilere kulak tıkamayarak devam ederse, dünyanın en iyi üç emniyet teşkilatından birisi olmak yolundadır. "
Kaynak: www.tercumangazete.com
Polis gücü,devletin hiçbir memuruna vermediği yetkilerle donattığı personelden meydana geliyor. Bu ayrıcalıklı gücün memurlarının büyük bölümü devletin kendilerine sahip çıkmamalarından yakınıyor.
İşte bu sıkıntı, camianın vatandaş üzerinde hakim olan olumsuz kanaatinin temelini oluşturuyor.
Devleti yönetenler polislere sık sık vaadlerde bulunuyor...
Ama bu vaadler hep lafta kalıyor...
Polis Türkiye'nin tepesindekilere artık güvenmiyor!..
Şimdi ,bize gelen şu mektubu tahlil etmeye çalışalım...
"Sevgili Behiç Abi, yazınızı çıktığı günden beri dikkatle severek okumaktayız. Yalnız daha önce olduğu gibi sizin yazınız da sadece yazıda kalacak, biz bu filmi görmüştük diyeceğiz. Nasıl Mehmet Ali ILICAK aylarca askerlik sorunu ile ilgili olarak yazdı ve bazı kişiler sadece bu yazılara kulak tıkadılarsa sizin yazınıza da aynı şeyleri yapacaklardır. "
Bu değerlendirme,polisi huzursuz eden bu kanaat,tüm millete olumsuz biçimde yansıyacak davranışların kaynağını oluşturmaktadır.Bu mektubu gönderen polis memuru,Tercüman'ın Sahibi Mehmet Ali Ilıcak'ın kendileri ile ilgili bir yazıdan söz ediyor.Ilıcak bu yazıyı 7-8 yıl önce kaleme almıştı.Yazı ,o zaman Ilıcak'ın sahibi olduğu AKŞAM gazetesinde yayınlanmıştı. O yazıda Ilıcak polislerin askerlik sorunlarını dile getirmiş,bu sorunun çözülmesi için kampanya başlatmıştı..Bu sorun hala aynı güncelliği ile çözülmemiş olarak duruyor.
Gene Hasan Çelik imzası ile bize gelen bir e-mail'e bakalım
" Bildiğiniz gibi Vizontele filminde Cem YILMAZ televizyon için'Zeki Müren de bizi görecekmi 'diye espri yapıyor.Bu kadar eleştiri yapılıyor,yazılıyor peki İçişleri Bakanı bunları görüyormu,ne iş yapar,eğitimdir,bilgi çağıdır,teknik donanımdır gibi boş lafları bırakıp ciddi tek bir iş yapmışmıdır.İnsan Allahtan korkar.Yazık bu insanlara "
İlk mesajda şu çarpıcı açıklamalar da bulunuyor..
"Şuna inanın ki sizin yazınızı sadece biz polis memurlarının dışında hiçbir üst düzey rütbeli okumaz, tam tersine o sayfa geldiğinde o sayfayı atlayıp kültür haberlerini okurlar. Biz polis memurları yıllarca şunu öğrendik ki bizim için yazılan ve söylenen hiçbir şeye inanmıyoruz, çünkü o kadar çok yazıldı ve söylendi ki artık bir yakınımız bize dönüp de ya İçişleri Bakanı veya şu yetkili akşam TV'de söyledi zam geliyormuş özlük hakları düzeltiliyormuş dedikleri de gülüyor ve siz onlara inanmayın mutlaka daha fazla iş isteyeceklerdir de ondan söylüyorlardır demişizdir ve hep de doğru çıkmıştır. Sayın İçişleri Bakanımız 3 yıl önce göreve geldiğinde TV kanalında ilk iş olarak emir verdim. Polislerimizin maaşları, sosyal hakları ve çalışma şartları düzeltilecek dedi. Bize emir verildiğinde emri veren makam daha sonra emrin halâ yerine getirilip getirilmediğini sorar ancak bu nasıl bir emir verme ki 3 yıl önce verilen emir halâ yerine getirilmiyor ve emri yerine getirecek kişiler hakkında hiçbir işlem yapılmıyor. Biz bundan hep şunu çıkardık. Emri veren de, yerine getirecekler de SAMİMİ değiller de ondan. Yoksa 200 personelden rastgele 7 kişiyi seçip de bu görevi onlara verselerdi bir haftada herşey biterdi. Yıllık zam geldiğinde gazete ve televizyonlarda memur sıralaması yapılır bir bakarsınız. Polis memurları, öğretmenleri, hemşireleri, askerî personeli, hatta doktorları maaş sıralamasında geçmiş gözüküyor. Onların çıplak maaşları konur oraya bizim ise net maaşımız.1 yıllık bir öğretmen 700 YTL maaş, 200 YTL ek ders ücreti, her yıl 400 YTL okul sezonu açıldığında defter kâğıt parası, hafta sonları grup kurularak 400-500 YTL civarında kurs ücreti alıyor. Toplamını size bırakıyoruz. Yeni işe girmiş bir astsubay 1.200 YTL maaş alıyor, bir hemşire 800 YTL maaş alıyor. Ayrıca hastane döner sermayesinden en az 600 YTL almakta. Ben bizim maaşımızı yazma gereği duymuyorum, çünkü siz bizim ne aldığımızı bizden daha iyi biliyorsunuz. Biz onların maaşları kısılsın demiyoruz ama hem çok çalışacaksın, hem de en az maaş almak bizlerin zoruna gidiyor ve şevkimizi kırıyor. Çünkü burada üvey evlât muamelesi görüyoruz.Evet Behiç abi aslında yazılacak çok şey var ama biliyoruz ki kendimiz söyleyip kendimiz dinleyeceğiz, gene de size teşekkür ediyoruz. En azından yazılarınızla bir nebze de olsa bizim de bir sevenimiz olduğunu öğreniyoruz. Sizlere teşekkür ediyoruz.
Bir grup polis memuru "
Personelinin önemli bölümünde ,toplumumuzun genelindeki geçim sorunlarının sıkıntısı bulunan Türk Polisi'nin profilinde birkaç katman görülüyor.Bu katmanları ,Batı standartını yakalamış yetişmiş elemanlar,olağanüstü teknik kadrolar,muharip güç taşıyan standart üstü özel birlik gibi kalitenin yanı sıra,rüşvete ,yolsuzluğa eğilimli münfesih alt kadrolar bulunuyor.Ne yazık ki,vatandaşla daha çok teması da bu alt kadrolar yapıyor.
Daha önce, polisin giderek halktan uzaklaştığını, halktan kopuk ayrı bir kültürün (polis alt kültürü) etkisine girdiği tezini ortaya atan Polis Akademisi Öğretim Üyesi İbrahim Cerrah, 21. yüzyıl Türk polisinin profilini şöyle çiziyor:
"Bir polis önce insan, sonra sivil, daha sonra da polistir... Demokratik toplumlarda polis halkın hizmetindedir. Polis devletin hizmetinde değil; devlet, polisi ile beraber halkın hizmetindedir. Halk kavramının içine sadece masum ve dürüst insanlar değil, suçlular bile dahildir... Polis teşkilatı veya diğer güvenlik birimleri, kendi içinden çıktığı ve ona hizmet etmesi gereken topluma karşı adeta bir yumruk gibi bir kuvvet olarak görülemez ve kullanılamaz. Aksi taktirde, güvenlik personeli kendi ülkesinde adeta bir işgalci güç konumuna düşer... Kısacası güvenlik birimleri her zaman küçük bir azınlık olan suçlu ve potansiyel suçlulara karşı kuvvet, öte yandan büyük bir çoğunluk olan dürüst ve masum insanlar için ise bir hizmet üretmektedir"
Polis Akademisi Öğretim üyeleri Önder Aytaç ve İhsan Bilir, Emniyet'te son dönemde yapılan yüksek sesli tartışmanın önemli bir örneğini ortaya koyuyorlar: "Eğer biz yalnızca emredileni yapsın, kafasını çalıştırmasın ve bir çeşit kukla polis olsun biçiminde düşünüyorsak, şu an polisin içinde bulunduğu sistem gerçekten de şahanedir ve en güzel hasatın alınabileceği bir yapıdadır. Eğer polis; kafasını çalıştırsın, olayları yorumlasın, kendini geliştirsin, hakkını arasın, kendini ezdirmesin ve görevini en verimli şekilde yapsın isteniyorsa, o zaman polisin eğitiminden başlayarak yeniden bir yapılanmanın başlatılmasına gerek vardır.Emniyet, devlet kurumları içerisinde kendisini en çok geliştiren ve yenileyen kurumlardan bir tanesidir. Eğer bu ivme ile hareket etmeye, artarak ve kendini geliştirerek, yenileyerek, eleştirerek, eleştirilere kulak tıkamayarak devam ederse, dünyanın en iyi üç emniyet teşkilatından birisi olmak yolundadır. "