Polat Alemdar, Yeşil olabilir mi?
Abone olSusurluk hakimi Karagül, Yeşil hakkında çarpıcı iddialarda bulundu. Karagül'ün 'yüzünü değiştirdiler' iddiası, Kurtlar Vadisi'ndeki bir oyuncuya işaret ediyor: Polat!
Susurluk hakiminden ilginç iddia: Yeşil yaşıyor! Derin devleti
ona sorun Karagül ‘Yeşil’ kod adlı eski devlet görevlisi Mahmut
Yıldırım’ın yeni bir yüz ve yeni bir kimlikle hayatını devam
ettirdiğini açıkladı. ‘Derin devletin karakutusu’ Yıldırım’ın
eskiden görev yaptığı Jandarma tarafından korunuyor olabileceğini
aktaran Karagül, varlığı her zaman inkar edilen Jandarma İstihbarat
ve Terörle Mücadele Teşkilatı’nın (JİTEM) ‘yasal olmayan yollardan’
faaliyetlerini sürdürdüğünü anlattı. >JİTEM YOK AMA VAR!' Türk
istihbarat topluluğu içinde teşkilat yasası olmadan faaliyet
gösteren tek birimin JİTEM olduğunu kaydeden Karagül, 1960’larda
kaçakçılıkla mücadele için kurulan birimin daha sonra terörle
mücadele konseptine göre yeniden yapılandırıldığını ifade etti.
Yeşil’in JİTEM ve MİT adına ülke menfaatleri doğrultusunda birtakım
hizmetler yaptığını anlatan emekli hakim Sedat Karagül, buna karşın
denetimsizlik nedeniyle Yeşil’in tıpkı Abdullah Çatlı gibi
kontrolden çıktığını, fakat öldürülmediğini ifade etti. Yeşil nasıl
hayatta kaldı? Karagül, Yeşil’in “Akıllı olun. Yalnız başınıza
yemeyin. Paylaşın. Aksi halde size bu kazancı yedirmezler.
Kustururlar.” sözünün onun nasıl hayatta kaldığını açıkladığını
belirtti. Karagül, son günlerde 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, 9.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve eski Başbakan Bülent Ecevit’in
açıklamalarıyla gündeme gelen ‘derin devlet’in en iyi izahını
Yeşil’in yapabileceğini söyledi. Derin devleti “Devletin âli
menfaatlerinin gereklerini hukuk dışı yollarla koruyan örtülü güç”
olarak tanımlayan Susurluk Davası’nın emekli hakimi, bu gücün
üstünde bir kontrol mekanizması olmadığı için zaman zaman ülkeye
zarar verebildiğine dikkat çekti. ‘Derin devlet, gölge hükümet’
Türkiye’de ‘derin devlet’in birtakım kişi ve grupları “âli
menfaatler uğruna” kullandığı biliniyor. Karagül, kullanılan bazı
isimlerin zaman içinde bu güce meydan okumaya kalktığını, bunun
sonucunda da tasfiye edildiklerini anlatıyor: “Susurluk, Türkiye’de
derin devletin değil; meydan okuyan bir ekibin deşifre olması
vakasıdır. Dolayısıyla Susurluk’ta yargılanan derin devlet değil;
kontrolden çıkan birtakım devlet görevlileriydi. İtalya’daki Gladyo
Skandalı gibi beynelmilel bir olay, vaka değil sadece gölgelerin
olduğu bir olaydı.” ASALA operasyonu derin devletin işi' Derin
devletin, “bilmiyorum” ve “bu konu hakkında açıklama yapamam”
sözcüklerinin arkasında gizli olduğunu anlatan emekli hakim, eski
siyasilerin kamuoyunu yanlış bilgilendirdiğini savunuyor ve
ekliyor: “Herkes gördüğü kadarını anlatıyor. Zaten daha fazlasını
bilseler derin devletin bir anlamı kalmazdı.” Karagül, derin
devletin aslında “görünmeyen hükümet” anlamına geldiğini iddia
ediyor. Derin devletin, ‘faaliyetleri sorgulanamaz, tartışılamaz ve
tüm kurumları yönlendirebilecek güçte bir üst çatı örgütü’ olduğunu
anlatan Karagül, istihbarat ve güvenlik birimlerinin bu yapı
tarafından yönlendirildiğini ileri sürerek şunları söyledi:
“ASALA’ya karşı 1980 sonrasında oluşturulan konsensüs bunun en iyi
örneğidir. Terör örgütü ASALA, eylemlerinden nasihatle değil;
devletin kararlı tutumu ve birtakım örtülü faaliyetleri nedeniyle
vazgeçti. Genelkurmay, MİT ve diğer birimlerin ortak bir gaye
etrafında birleşmesi bunun örneğidir. Fakat o dönemde taşeron
olarak kullanılan birtakım kişiler daha sonra raydan çıktı.”
Susurluk kararı aceleye getirildi “Susurluk Davası”nın hakimi iken,
“4 yıllık görev süresini doldurduğu” gerekçesiyle 2 Kasım 2000
tarihinde İstanbul Adliyesi’nde üye hakim olarak görevlendirilen
Sedat Karagül, daha sonra kendi isteğiyle emekliye ayrıldı.
Emekliliğinin ardından İstanbul DGM, Susurluk Davası’nı karara
bağladı. Kararın aceleye getirildiğini ileri süren Karagül,
aralarında İbrahim Şahin ile Korkut Eken’in de bulunduğu 14 sanık
hakkında 4 ile 6 yıl arasında değişen hapis cezası verilmesini
farklı değerlendiriyor: “Ortada delil yoktu ve bu, yazılan
gerekçeli karardan da anlaşılıyor. Delilsiz mahkum edilen sanıklara
jet hızıyla Danıştay’ın onama vermesi de ilginç tabii...” kaynak:
Bülent Ceyhan-Ufuk Şanlı/ZAMAN