Plansız kentte 'C Planı' felaketi
Abone olİstanbul Valisi Muammer Güler'e göre, vatandaş yerine 'ulaşım planını' uygulamayanları sorgulamalıydı...
Belediyeler, daha önce elektrik, su, yol ve hatta ''doğalgaz''
sundukları kaçak yapılaşma semtlerine, bunlardan ''hangisi
eksikse'' onu da vermek için ''yasadışı bina tespitlerini''
yaparken Balkanlar'dan gelen ''uyarı'' üzerine ara verdiler ve
Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde ''C Planı'' için tüm kadrolarını
seferber ettiler... Oysa, bir kentte ve hele bir metropolde, adı ve
amacı ne olursa olsun, bir ''plan'' yapabilmek ve bunu
uygulayabilmek için olmazsa olmaz koşul, önce o kentin ''imar ve
ulaşım planının'' olması gerektiğiydi... Bu bilimsel ve evrensel
gerçeği yıllardır dile getirenlere yine yıllardır; ''Yaşamın
gerçeğine aykırı konuşmayın'' diyerek tepeden bakan yerel
politikacılar, ''plansız'' bıraktıkları İstanbul'da ''C Planı''
saçmalığına sarılarak her 10 yılda bir görülen yoğunluktaki bir kar
yağışına ''felaket'' deyip teslim oldular... Ne yazık ki daha önce
Gaziantep'teki ''kent kültürü'' çalışmalarından tanıdığımız Vali
Muammer Güler de İstanbul'daki işte bu ''ilkel kültürü'' de
eleştirip sorgulayacağına, bu kenti ''altyapısız yağma
metropolüne'' dönüştüren siyasetleri adeta ''koruyan'' bir söylemi
yeğledi; ''Her şey yapılıyor; ama vatandaş kentli gibi
davranmıyor...''
İstanbullunun ''kentli gibi'' davranabilmesi için önce
İstanbul'daki yaşama ve ''yapılaşma'' düzeninin kente yakışır
uygarlıkta ve ''kent kurallarıyla'' donatılması gerektiğini acaba
sayın ve sevimli Valimiz bilmiyor mu?.. Yüzde 70'i ''yasadışı ve
planlamaya aykırı'' binalardan oluşan bir kentin sakinleri arasında
''kurallara uygun'' hareket etme oranının da ancak ''yüzde 30''
olabileceğini, SBF'deki ''şehircilik'' derslerinden öğrenmedi
mi?..Bu orandaki bir ''plansız yapılaşma'' ortamında
gerçekleştirilen ''elektrik ve su altyapısı'' nın (!) da aslında
''altı çürük, üstü göstermelik'' kalacağını en cahil insan bile
görmüyor mu?..
'Ulaşım planı' nerede?
İTÜ İnşaat Mühendisliği Ulaşım Kürsüsü'nün, birkaç yıl en titiz
çalışmayla ürettiği ''Ulaşım Master Planı'' ile son yıllarda
İstanbul'da yine ''ulaşım'' adına yapılan birçok uygulamanın
''tümüyle çeliştiğini'' söylemeyen kalmadı... Bu nedenle
''Hadımköy'de TIR'ların yolu tıkaması'' ile koskoca bir metropolün
en önemli ''ana caddesinin'' kapanması aynı anlama geliyor. O
TIR'ların normal zamanda bile ''caddede'' ne aradıklarını soracak
bir yetkilinin bulunmaması; bu plansızlığı da ortadan kaldıracak
Ulaşım Master Planı'nın ise neden bir kenara itildiğinin akla bile
gelmemesi, yağan kardan çok daha ''felaket'' bir durum değil
midir?...
'Metropolitan plan' nerede?
Benzer şekilde, 1994'te Nurettin Sözen döneminde hazırlanmasına
rağmen hâlâ ''Yetki Bayındırlık Bakanlığı'nda'' denilerek
onaylanamayan ''İstanbul Metropoliten Nâzım Planı'' nda da artık
''kent içi TIR yolları'' (!) ilkelliğine son verecek önermeler
bulunduğu halde, Recep Tayyip Erdoğan döneminde de geliştirilen bu
plan 10 yıldır hâlâ ''geçersiz'' sayılıyor... Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı ise planı onaylamak şöyle dursun, ''yetki bende''
demekten öte bir şey yapmıyor ve yeni bir metropolitan plan
üretmiyor... Dahası, aynı planın hedeflerine aykırı yeni köprü ve
yol projeleriyle İstanbul üzerindeki ''karayolu egemenliğini'' daha
da güçlendirmeye çalışıyor...
Ya otomobil, ya kent...
İşte böylesi bir ''aymazlık'' ortamında İstanbul'a ''felaket''
yaşatan yoğun kar yağışının ortaya çıkardığı gerçek, sadece
''yasadışı ve plansız kentleşmenin çöküşü'' değil... Kent içi
ulaşım politikasının ''otomobile'' ve ''karayoluna'' dayalı
önceliklerinin de dramatik sonuçları, kentin 21. yüzyıl tarihine
ilk büyük darbe olarak yazıldı..Oysa, örneğin yılan hikâyesine
dönen Yerel Yönetimler Reformu Yasa Taslağı'na da ''esin kaynağı''
olduğu söylenen Avrupa Kentsel Şartı'nda açıkça diyor ki, ''21.
yüzyılda ya kent, ya da otomobil galip gelecek... Kent içinde
karayolu ve otomobil egemenliğine son verilmezse zaten kent diye
bir kavram da kalmayacak...''
Bizde ise belediyelerin hâlâ en çok övündükleri, ''alt-üst
geçitler'' ve ''köprülü-viyadüklü kent içi kavşaklar'' ... Bu hırs
yüzünden Ankara hemen tüm meydanlarını ''otomobil sevdasına''
kurban ediyor. Bayındırlık Bakanlığı'nın ''mimar'' müsteşarı bile
örneğin İzmir'deki Kordonboyu parkına hâlâ ''kordonyolu'' peşinde,
buna karşın ''Aliağa-Menderes Metrosu'' için devlet desteğini
aklına bile getirmiyor. İstanbul'da da örneğin ''Kadıköy-Sahrayı
Cedid-Üst Bostancı'' ya da Anadolu Yakası ''E-5 Koridoru'' raylı
sistem projeleri ''başka bahara'' ertelenirken Moda-Kadıköy
tramvayıyla ''nostaljik oyalanmaya'' trilyonlar
harcanabiliyor...
Böylesi bir ''plansızlığın'' girdabına yakalanmış İstanbul'da ''C
Planı'' bir yana, ''Z Planı'' bile hazırlanıp uygulansa sonuç 23-24
Ocak 2004'teki durumdan giderek daha beter olacaktır.
Kaynak : Cumhuriyet