PKK'yla ciddi çatışmalar olabilir!
Abone olAvrupa'da yaşayan eski DEP milletvekili Zübeyir Aydar'dan Neşe Düzel'e alarm sözler: Ciddi çatışmalar olabilir...
Onaltı yıldır Avrupa'da yaşayan eski DEP milletvekili Zübeyir
Aydar, Taraf Gazetesi'nden Neşe Düzel'e konuştu: Türkiye'de her
tarafta askeri hareketlilik var. Bu askerler pikniğe gtmiyorlar.
Ciddi çatışmalar olabilir.
OPERASYON BAŞLADI
Aydar'a göre, 5 Aralık 2008'den beri PKK'nın tek taraflı ateşkesi vardı ama ordu 30 Mart'ta operasyon başlattı: Her tarafta askeri hareketlilik var. Bu askerler pikniğe gitmiyorlar. Ölüm haberleri geliyor. Türkiye çözüme yanaşmıyor. Operasyonlar arttı. Korkum şu ki, ciddi bir çatışmalı döneme girildi.
ORDUYA'DEĞİŞ' DEMEK
Eski DEP milletvekili Aydar şöyle devam ediyor: Amerika'nın
eskisi gibi bir militarist yönetime ve Türk Ordusuna ihtiyacı yok.
Şu anda Amerika'da da, Avrupa da orduya karşı AKP'yi destekliyor.
Orduya 'değiş' diyorlar. Amerika'nın AKP gibi bir ılımlı İslam'a
ihtiyaca var. Bunu model olarak gösteriyor.
PKK SINIRLI BİR BÖLÜM
Aydar konşmasını şöyle sürdürüyor: Dünya değişti. Biz de değiştik. Silahlı mücadelede ısrar etmiyoruz. Eskiden her şey PKK'ydi. Şimdi her şey KCK. PKK', 'KCK' hareketinin içinde sınırlı bir bölüm.
PKK DİYE BİR ŞEY YOK, HER ŞEY KCK
- KCK nedir?
Bizim genel hareketin bir toplamıdır KCK. Türkçe karşılığı Kürdistan Topluluklar Birliği, Meclisler Birliği gibi bir şey... Bir Meclis'i var. Bu Meclis Kongra Gel'dir. Bir de Kongra Gel'in içinden seçilmiş yürütme konseyi var. Ben şu anda onun üyesiyim. Eskiden her şey PKK'ydi.
- Şimdi her şey ne?
Şimdi her şey KCK
-KCK PKK'nın üstünde mi?
Evet PKK, KCK adı verilen hareketin içinde sınırlı bir bölüm.
- Bu durumda en tepede sizler mi varsınız?
En tepede Abdullah Öcalan yer alır. Ondan sonra Meclis, ondan sonra yürütme konseyi.
- En tepede sizler varsınız yani
Evet 31 kişilik yürütme konseyinin başında Murat Karayılan vardır.
TÜRKİYE LİSTE VERİYOR
Avrupa'da Türkiye'ye paralel bir KCK operasyonu yapıldı. Türkiye, ABD'ye isim listeleri veriyor. Amerika'nın aracılığıyla Avrupa Birliği harekete geçiyor.
CİDDİ ÇATIŞMALAR YOLDA
Ermeni tasarısının kabulüne karşılık, 'al sana Belçika'da
operasyon' dediler. Bunun arkasından ciddi çatışmalar gelecek.
Kandil ve Türkiye'de askeri operasyonlar yapılacak.
Neşe Düzel'in Zübeyir Aydar'la yaptığı röportajın tam
metnini okumak için ikinci sayfaya geçin
NEDEN ZÜBEYİR AYDAR
Türkiye bir yandan anayasa değişikliklerini konuşup tartışıyor. Bu
değişiklikler gerçekleşirse, bu ülkede ilk kez darbe anayasasının
hukuk sistemine dokunulacak. Böylece adaletin “adil” dağıtılmasının
yolu açılacak. Sivil bürokrasinin vesayeti törpülenecek. Ama
Türkiye’de hiçbir zaman iyi bir haber tam olarak gündeme hâkim
olamıyor. İyi gelişmenin yanında mutlaka bir de kötü bir gelişme
yaşanıyor. Tam darbe hukukunun temeline dokunulması tartışılırken,
Güneydoğu’dan askerî yığınak haberleri geliyor. Kandil’den Murat
Karayılan “kendisine suikast yapılacağını” söylüyor. Bütün bunlar,
ciddi bir gerginleşmenin hatta önemli bir çatışmanın sinyalleri.
Peki, ne oluyor? PKK ve KCK durumu nasıl görüyor? Tekrar bombaların
ve mayınların patlayacağı, askerî harekâtların yapılacağı,
gençlerin öleceği yoğun bir çatışma ortamına mı gidiliyor? PKK’nın
anayasa değişiklikleri karşısındaki tavrı ne? Bütün bunları
Belçika’da yapılan operasyonda tutuklanan ve hapisten yeni çıkan
KCK liderlerinden Zübeyir Aydar ile Belçika’da konuştuk. DEP
milletvekiliyken, partinin kapatıldığı gün yurtdışına giden ve
onaltı yıldır Avrupa’da yaşayan Zübeyir Aydar, durumu nasıl
gördüklerini, beklentilerini, kendi açılarından barışın hangi
şartlarda olabileceğini anlattı.
* * *
NEŞE DÜZEL: Tutuklanabileceğinize dair bir ihtimal var
mıydı aklınızda yoksa tutuklanmak sürpriz mi oldu?
ZÜBEYİR AYDAR: Böyle bir şey beklemiyordum.
Sürpriz oldu tabii. Benim bu ülkenin yasalarını ihlal eden bir
faaliyetim yok.
Hangi suçtan tutukladılar sizi?
Avrupa Birliği, 2002 yılında PKK’yi terör örgütleri listesine
almış. Şimdi bize, “PKK terör örgütleri listesindedir. Sizler de
terör örgütünün yan kuruluşlarında yönetici olarak
faaliyetlerdesiniz” diyor. Bize, tek tek kişi olarak bunu
yapmışsınız, şunu yapmışsınız diye bir suçlama yöneltmiyor da,
hepimize genel olarak aynı şeyi söylüyor. “Avrupa’da kamplar
kurmuşsunuz, gençleri toplamışsınız, onları eğitmişsiniz,
Kürtlerden paralar toplamışsınız” suçlamasını yapıyor.
Peki, sizi daha sonra hangi gerekçeyle
bıraktılar?
Polisin iddiaları mahkemece inanılır bulunmadı. Ben hukukçuyum.
Yirminin üzerinde gözaltı oldu. Herkese genel sorular soruldu. Biz
sekiz kişi içeri alındık. Üç hafta sonra da tutuksuz yargılanmak
üzere serbest bırakıldık. Aslında bu bir soruşturma... Hakkımızda
dava açılıp açılmayacağı henüz belli değil. Soruşturma sürüyor.
Size poliste neler sordular?
Roj TV’yle, Mezopotamya Radyosu’yla ve Belçika’daki dernek
faaliyetleriyle ilgili sorular sordular. Benim polisteki ifadem çok
kısa. Sonra hâkime çıktık. O da benzer sorular sordu. Baktım ki
niyeti bizi tutuklamak, ifade vermedim. Çünkü, “bizim sizi alıkoyma
yetkimiz var” falan gibi laflar etti. “Avukatım yok, ifade
vermiyorum” dedim. Ardından tutuklama mahkemesine çıktık, hem
avukatlar hem biz savunma yaptık. Bizi gençleri eğitme, Kürtlerden
para toplama gibi iddialarla suçladıkları tutuklama belgesi ise
bütün bunlardan sonra geldi.
Sizce, sizin tutuklanmanızın gerçek nedeni
ne?
Tamamıyla siyasi bir operasyon bu. Bir yerlerde “bunlar içeri
alınmalı” diye bir karar alındı ve bizi içeri alabilmek için de bu
suçlamalar yapıldı. Yani siyasi gerekçelerle bir dosya
oluşturuldu.
Avrupa’da siyasi konjonktür mü değişiyor?
Aslında bütün bu yaşananlar, dönemin Amerikan Başkanı Bush’la
Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın, 5 Kasım 2007’de Beyaz Saray’da
yaptıkları ikili görüşmeden sonraki gelişmelerdir. Bush o
görüşmede, PKK’nin hem Amerika’nın hem Irak’ın hem de Türkiye’nin
düşmanı olduğunu söyledi.
Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, o görüşmeden hemen
sonra PKK’nın tasfiyesine karar verildiğini söylemişti. Sizce de
PKK’nın tasfiyesine mi karar verildi o görüşmede?
Tabii böyle bir şey var. Kendi aralarında böyle bir tasfiye kararı
var. Bu işin merkezi Amerika. Bilgiler, Türkiye’den geliyor.
Amerika’ya listeler veriyorlar. Türkiye, “ben şu isimlerden, şu
kurumlardan rahatsızım” diyor. Amerika da Avrupa Birliği’nde belli
ülkelere, belli yerlere baskılar yapıyor. Böylece Amerikalıların
aracılığıyla Avrupa’daki bazı ülkeler harekete geçiyor. Bütün
bunlar Ankara için yapılıyor.
Türkiye’de de bir süredir “KCK operasyonu” adı altında
gruplar halinde Kürt siyasetçiler tutuklanıyor. Avrupa’da da
Türkiye’dekine paralel bir KCK operasyonu mu yapıldı?
Böyle bir operasyon yapıldı tabii ki. Bütün bu operasyonlar, son
bir yıldır peş peşe yapılan operasyonların bir devamıdır. Bunun
arkasından askerî operasyonlar gelecek. Türkiye’de ve Kandil’de
askerî operasyonlar yapılacak. Hatırlayın.
Neyi?
Geçen sene 29 martta seçim yapıldı ve AKP bütün devlet ve ordu
desteğine rağmen sandıkta istediği sonucu alamadı. Ve 14 nisanda
polisiye operasyonlar başladı. Binlerce insan içeri alındı ve hâlâ
alınmaya devam ediyor. Adına, “KCK operasyonu” deniyor ve her biri
siyasi parti ya da dernek üyesi olan insanlar tutuklanıyor. Eskiden
insanlar PKK’li diye içeri alınırdı, şimdi KCK’li diye alınıyor.
Türkiye, son bir yıldır yedi-sekiz bin insan aldı içeriye. Bunların
yarısı hâlâ cezaevinde.
KCK nedir?
Bizim genel hareketin bir toplamıdır KCK. Türkçe karşılığı
Kürdistan Topluluklar Birliği, meclisler birliği gibi bir şey. Bir
meclisi var. Bu meclis Kongre-Gel’dir. Bir de Kongre-Gel’in içinden
seçilmiş yürütme konseyi var. Ben şu anda onun üyesiyim. Eskiden
her şey PKK’ydi.
Şimdi her şey ne?
Şimdi her şey KCK.
KCK, PKK’nın üstünde mi?
Evet. PKK, KCK adı verilen hareketin içinde sınırlı bir bölüm.
Bu durumda en tepede sizler mi varsınız?
En tepede Abdullah Öcalan yer alır. Ondan sonra Meclis, ondan sonra
da Yürütme Konseyi.
En tepede sizler varsınız yani...
Evet. 31 kişilik Yürütme Konseyi’nin başkanı Murat
Karayılan’dır.
Avrupa’daki operasyonlara dönersek... Sadece Belçika’da
değil, Fransa’da, İtalya’da da tutuklamalar oldu ve bunlar aynı
zamana denk geldi. Bu, ortak bir tavır varmış düşüncesi yaratmıyor
mu sizde?
Tabii ki yaratıyor. Önce Fransa’da başladı. Ardından İtalya’ya,
sonra da Belçika’ya uzandı. Bunların hepsi birbiriyle ilişkili.
PKK ve KCK’ya karşı Avrupa’da eskiye kıyasla ne tür
yaklaşım farkları ortaya çıkıyor?
2001’de yaşanan 11 Eylül ikiz kuleler saldırısından ve İspanya’daki
bombalamalardan sonra Batı ülkelerinde kanunlar değişti. Daha çok
İslami gruplar hedeflendi ama gene de bu değişimden herkes nasibini
aldı. Bize yönelik de bu tür şeyler oldu. Ayrıca başta da dediğim
gibi, 2007’deki Erdoğan-Bush görüşmesinden sonra gelişmeler
hızlandı. Mesela...
Evet...
Bizimle ilgili dosyada, “biz sizi üç senedir takip ediyoruz”
deniyor. Çünkü bir yerlerde Afganistan’a asker gönderme, Fransa’dan
Airbus uçağı satın alma gibi siyasi ve ticari pazarlıklar
yapılıyor. Mesela... Bize bir ay önce 4 martta operasyon yapıldı. 4
martta Amerikan Kongresi’nde Dış İlişkiler Komisyonu’nda Ermeni
tasarısı görüşülüyordu. Türkiye’yi bir taraftan sıkıştırdılar, bir
taraftan rahatlattılar. Ermeni tasarısının kabulüne karşılık, “al
sana Belçika’da operasyon” dediler.
11 Eylül’ün ardından, Avrupa artık hiçbir silahlı
mücadeleyi desteklememe kararı almış olamaz mı?
Avrupa bizim silahlı mücadelemizi hiçbir zaman desteklemedi ki.
Ayrıca Avrupa ülkelerinin bizimle ilgili iddiaları da gerçek değil.
Biz burada silahlı faaliyetin bir parçası değiliz. Biz bu ülkede
yasal çerçeveler içinde bulunuyoruz. Benim işim siyaset ve
diplomasidir.
Avrupa PKK’ya ve KCK’ya karşı tavır alırsa, bu, sizin
gücünüzü nasıl etkiler?
Avrupa zaten tavır almış ve 2002’den beri PKK’yi terör listesine
koymuş. Ama şu var. Avrupa’da hükümetler her şey değildir.
Avrupa’da kamuoyu var, mahkemeler var. Kanunlar var. Üstelik bu
şekilde operasyonlar yapıldıkça bizim etrafımızda daha çok
kenetleniyorlar. Avrupa’da yıllardır bizimle hiç ilişki kurmamış
insanlar şimdi gelip bizden görev istiyorlar, ne yapabiliriz
diyorlar. Yürüyüşler, mitingler için biz Belçika’da geçmişte en
fazla bin kişi toplardık. Bize operasyon yapıldı ve bir gün sonra
on bin kişi yürüdü. Türkiye yanlış yapıyor. Meseleye güvenlik
gözüyle baktığı sürece bu sorunu çözemez.
Avrupa da mı Kürt sorununa güvenlik meselesi olarak bakmaya
başladı sizce?
Avrupa pazarlık yapıyor. Avrupa bizim üzerimizden Türkiye ile
pazarlık yapıyor. Bu ülkelerin sadece ihale değil, Ortadoğu’da, her
yerde çeşitli çıkarları var.
Avrupa PKK’ya ve KCK’ya karşı tavır alırsa,
politikalarınızda bir değişiklik olur mu?
Yok. Bizim politikamız zaten çok net. Bizim politikamız demokratik,
barışçıl çözüme yöneliktir. Biz yasalar çerçevesinde çalışıyoruz
burada.
Amerika da sizi “uyuşturucu kaçakçıları” listesine aldı.
Bunu neden yaptı sizce?
Çok ahlaksızca bir şey bu. Geçen 14 Ekim 2009’da üç tanınmış ismi
listeye aldı. Beni, Murat Karayılan’ı ve Rıza Altun’u. PKK’yi terör
listesine almak yetmedi, bir de bu yapıldı. “Al Capone yöntemi”
diyorlar buna. “Mafya lideri Al Capone suçluydu. Onu bir türlü
içeri tıkamıyorduk. Vergi kaçakçılığından tıktık. Bunlara da,
uyuşturucu kaçakçılığı suçlaması yükleyelim” diye düşünüyorlar.
Amerika tarafından suçlu ilan edilmeniz nasıl sonuçlar
verir sizce?
Eğer Avrupa’da buna inanılsaydı, şu anda benim içeride olmam
gerekirdi. Avrupa’da yine de oturmuş bir hukuk sistemi var. Bu
ülkelerde her şey hükümetlerin istediği gibi gitmiyor. Bu ülkelerde
hukuk ve vicdan da var.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmak için girişimlerde
bulunması ve bazı yasalarını değiştirmesi, Avrupa’nın PKK’ya ve
KCK’ya bakışını nasıl etkiledi?
Olumsuz etkiliyor. AKP, demokratikleşmede ve Kürt sorununu çözmede
ciddi adımlar atmadığı halde, bu konularda kendi propagandasını
Avrupa’da çok iyi yapıyor. Aslında sekiz yıldır iktidarda olan
AKP’nin Kürt sorununu çözme niyeti falan yok. Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu’nu, Anayasa Mahkemesi’ni, oralarda çöreklenmiş
Ergenekon kırıntılarını, takıntılarını, yandaşlarını savunmuyorum.
Hepsine de karşıyım. Çünkü bu Ergenekon örgütünden en çok ben ve
arkadaşlarım zarar gördüler ama AKP, anayasa değişikliğinde de
sadece kendi ihtiyacı olanları değiştirmeye çalışıyor.
Askerî vesayetin ve yargı vesayetinin bu ülkede
hafifletilmeye çalışılması sadece AKP’nin ihtiyacı olan bir şey mi
sizce?
Tamam... Keşke öyle olsa... 1982 Anayasası’nın elle tutulur bir
yanı yok ama AKP yüzde 10 seçim barajını kaldırmıyor.
Baraj düşürülmezse, anayasa değişikliğini desteklemeyecek
misiniz? BDP referandumda CHP ve MHP’nin yanında mı yer
alacak?
Birinin yanında olmak diye bir şey yok. AKP oturup BDP’yle müzakere
yapmıyor. Türkiye’de çok ciddi bir anayasa değişikliği lazım. Az
bir şeyle bütün değişiklik taleplerinin üstünü örtmek doğru
değil.
Yargının bugünkü durumu da Kürtlerin büyük bir sorunu değil
mi? Yargının durumu sadece Türklerin temel sorunu mu?
Kesinlikle bizim de sorunumuz. Sistemin değişmesi gerekiyor. Bu,
Kürtlerin de menfaatine ama ben AKP’nin niyetini konuşuyorum. Yüzde
10 barajı dünyanın hiçbir yerinde yok.
Doğru...
Bakın... AKP sekiz yıldır iktidarda. Suça batmış koruculuk
sistemini bile kaldırmadı. Türkiye hâlâ Kürtlerin varlığını kabul
eden bir duruma gelebilmiş değil. “Bu ülkede Kürt diye bir halk
var. Bunların hakları var” noktasına hâlâ varılamadı. Türkiye,
Kürtleri hâlâ folklorik bir unsur olarak algılıyor. Türk kimliğinin
bir alt kimliği olarak görüyor. Her şeyi tek millet kavramı içinde
asimile etmeye çalışıyor. Mevcut durum buyken, AKP hükümeti
kendisini dışarıya sanki bir şeyler yapmış gibi pazarlıyor. AKP,
açılım falan diyor ama Kürtleri hâlâ karşısında bir irade olarak
istemiyor.
Kürtlerin niye yarısı AKP’ye oy veriyor sizce? Bu durumu
nasıl açıklıyorsunuz?
AKP’nin değil, devletin Kürdistan’da bir tabanı var. Korucusu var,
kurulmuş düzen ilişkileri var. Bunlar AKP’ye oy veriyorlar. Dünün
CHP’lileri, DYP’lileri, ANAP’lıları hepsi şu anda AKP’de. Avrupa’ya
gelince... Türkiye konusunda kolayca ikna olmaya çok müsait. Çünkü
şu anda Amerika da, Avrupa da orduya karşı, AKP’yi destekliyor. AKP
bir nevi ABD projesi gibi ortaya çıktı. Amerika’nın Soğuk Savaş
döneminde politikası ordu merkezliydi.
Şimdi değil mi?
Şimdi Amerika’nın Türkiye’de eskisi gibi bir
militarist yönetime ve Türk ordusuna ihtiyacı yok. Zaten bu yüzden
orduya “değiş” diyor. Amerika’nın şimdi El-Kaide, Hizbullah, Hamas,
İran karşısında AKP gibi bir ılımlı İslam’a ihtiyacı var. Bunu
model olarak sunmaya çalışıyor ve bu yüzden de Türkiye ile
ilişkisine “model ortaklık” diyor.
PKK bugün bir yanda silahlı bir mücadele sürdürüyor. Bir
yanda da Türkiye’den ayrılmak gibi bir amacı olmadığını açıklıyor.
O zaman bu silahlı mücadelenin amacı ne?
Bu mücadele, 26 yıllık bir olay. 26 yılı yaşanmamış olarak kabul
edemeyiz. 26 yıldır yaşananlar bir gerçektir. Şu anda dağlarda,
cezaevlerinde, Avrupa’da sürgünde binlerce insan var, onlar da
gerçektir. Biz, “gelin bu işe bir çözüm bulalım” diyoruz.
Ne öneriyorsunuz?
Biz, silahlı mücadelede ısrar etmiyoruz. Bunu Türkiye ile
tartışmak, müzakere etmek istiyoruz. Bize siyaset yolu açılsın.
Bize kendi kimliğimizle siyaset yolu açılırsa, o zaman silah
devreden çıkar. Biz, “her şeyi illa silahla halledeceğiz, Türk
ordusunu şöyle yapacağız, böyle yapacağız, kurtarılmış bölgeler
kuracağız” diye ısrar etmiyoruz. Geçmişte bunlar vardı. Dünyanın
düzeni böyleydi. Siz de Soğuk Savaş döneminden geçmediniz mi? Siz
de o teorileri okumadınız mı? Hepimiz bu teorilere göre
şekillenmedik mi? Şimdi dünya değişti. Biz de değiştik,
değişiyoruz.
“Dünya değişti. Sivil siyasetin önü açılırsa, silahı
bırakmaya hazırız” diyorsunuz ama Türkiye’de siyasetin önü ne zaman
açılmaya çalışılsa, demokrasi yolunda adımlar atılacak olsa ve
mevcut askerî sistem zayıflamaya başlasa, PKK’nın mayınlı, bombalı
eylemleri, saldırıları artar. AB süreci hızlandığında da, sivil
anayasa hazırlandığında da hep böyle oldu. Türkiye’nin
demokratikleşmesinden PKK olumsuz etkilendiği için mi PKK ile
demokrasi arasında böylesine ters bir ilişki var?
Hayır, öyle değil. 5 Aralık 2008’den beri tek taraflı bir ateşkes
yaşandı. Ama ordu, 30 martta operasyon başlattı. Bir yıldır KCK
operasyonlarında binlerce insan içeri alındı. Bunlara rağmen biz
Kürt açılımıyla ilgili yol haritası hazırladık. Burada insanlardan
görüş topladık ve başkanımıza ilettik. O da yazdı, devlete verdi.
Ama devlet bu yol haritasına el koydu, kamuoyuna açıklamadı. Sonra
biz ülkeye barış grupları gönderdik. Kürtler biraz sevindi diye yer
yerinden oynadı. DTP kapatıldı. Belediye başkanları içeri alındı.
Şimdi bize Belçika’da da operasyon yapılıyor. Ayrıca her tarafta da
askerî hareketlilik var.
Nasıl?
Bu askerler pikniğe gitmiyorlar. Ölüm haberleri geliyor. Türkiye
çözüme yanaşmıyor. Operasyonlar her tarafta çok arttı. Biz
kendimizi savunuyoruz. Benim korkum şu ki, ciddi bir çatışmalı
döneme girildi.