PKK'yı İngiltere kurdu
Abone olEski Milletvekili Abdülmelik Fırat, PKK ile ilgili Aksiyon Dergisi'ne çarpıcı açıklamalarda bulundu.
'PKK bir provokasyon hareketidir' Şeyh Sait’in torunu Abdülmelik
Fırat, Türkler ve Kürtlerin tarih boyunca ülkeleri için beraber
mücadele verdiklerini; Osmanlı İmpatorluğu’nun son dönemlerinde
diğer bütün uluslar bir bir bağımsızlıklarını ilan ederlerken,
Kürtler’in tahriklere rağmen buna yanaşmadıklarını söylüyor.
Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinde önüne çıkartılan en önemli
konulardan biri Kürt problemi. ABD’nin Irak’a düzenlediği ve adına
savaş denilen ‘operasyon’ sonrasında tartışılan konulardan biri de,
Kuzey Irak’taki Kürtler ile Türkler’in ülkenin yeni
yapılanmasındaki konum ve yerleri. PKK ve sonrasını önde gelen Kürt
entelektüellerden eski milletvekili Abdülmelik Fırat ile konuştuk.
Fırat, konuşmanın başında “Bana hiç kimse Fars, Arap, Türk, Kürt
filolojisinden, edebiyatından ya da fıkıhtan, tefsirden, tarihten
soru sormuyor. Ne zaman konuşulursa siyaset, siyaset, siyaset...
Siyasette de münhasıran Kürt sorununu soruyorlar. Gına getirdi
bana” diye sitem etmesine rağmen, bu konuların konuşulacağı zaman
öne çıkan adres oydu. Siyasete Menderes’in isteğiyle girdim... –
Size hep sorulan siyasete neden ve nasıl girdiniz? Erzurum
milletvekillerinden Prof. Rıfkı Salim Burçak, milli eğitim bakanı
idi. Mustafa Zeren ise kurul üyesi. Adnan Menderes, sizin aileden,
Şeyh Sait ailesinden birisinin parlamentoya girmesini arzu ediyor,
dediler. Arzunun sebebi de geçmişteki hadiselerin yumuşatılması. O
münasebetle beni çağırdılar, 23 yaşındaydım. O sıra niyetim,
İsviçre’de Science Politic öğrenimi yapmaktı. Fakat parlamentoya
girdik. İki buçuk sene sonra darbe oldu. Yassıada’ya gittik. Bir
buçuk sene orada zindanda, bir buçuk sene de Kayseri
Hapishanesi’nde kaldık. Üç sene sonra çıktık. Demokrat Parti’den
olup ceza alanların 17 sene siyaset hakkı yoktu. Buna rağmen
siyasetin içindeydik. 1991’de Doğru Yol Partisi’nden Erzurum
milletvekili oldum. DYP’den iki sene sonra istifa ettim. İki yıl
bağımsız vekillik yaptım. O zamanlar TBMM’de beş partiden 33 üyesi
bulunan bir inisiyatif grubumuz vardı. Kürt sorununun TBMM’de
konuşulmasını istedik. Kürtler kendi yaşadıkları mıntıkanın
yerleşik halkıdır. Selçuklular geldiğinde, onlara Diyojen’e karşı
yardım etmişlerdir. Osmanlı padişahlarının bütün mücadelelerinde
Kürtler yanlarında olmuştur. Kürtler’in yüzde 80’inden fazlası
Şafidir. Kürtler’in içinde birinci derece Nakşibendi, ikinci derece
Kadiri tarikatı vardır. Hatta bu noktada bazı Batılı sosyologlar,
‘Kürtler’i, Pers, Arap ve Türkler’den ayıran bir farklılık da
mezhep olarak Şafii, tarikat olarak da Nakşibendi olmalarıdır’
diyorlar. – Türkler ile Kürtler arasındaki ilişki biçimi nasıldır,
tarihten beri nasıl olmuştur? Türkler ile Kürtler arasındaki ilişki
tamamen İslam dini üzerinedir. Orta Asya’dan İran, Irak ve
Anadolu’ya gelenler Müslüman Türkler’dir. 1071’deki Melikşah
Alpaslan’ın ordusunda yalnız Türkler yoktu. Selçukiler gelmiştir,
Kürtler’in derinliklerine girmemişlerdir. Müslümanlıkları irtibatı
sağlamıştır. Osmanlı kuruluyor, imparatorluk oluyor. Osmanlı’da
Kürtler’le bir çatışma olmuşsa da, o da beyin hükümranlık
istemesindendir. Fransız ihtilali sonrasında ulusal, ırk ve dile
göre ulusal devletler kurulmaya başladı. İlk önce Osmanlı
bünyesindeki gayrimüslim uluslar ayrıldı. Daha sonra Müslüman
uluslar da ayrılmaya başladı. Bu işin başını çeken İngiliz
krallığı. Arapları ayırdı; ama Kürtler’i ayıramadılar. Kürtler ile
Türkler iç içe, inançları bir. Kürtler bu yüzden ayrılmayız diyor.
Hatta İngilizler Kürtler’e Irak’ın krallığını vermiştir. Hayır biz
Türkler ile beraberiz demişlerdir. Irak ve Suriye’deki Kürt beyleri
Mustafa Kemal Paşa’ya da biz sizinle birlikte olacağız diyorlar.
Bunlar gizli vesikalarda vardır, hikaye değildir. Mustafa Kemal,
onlara söyleyin, şu anda erken diyor. – Bu durum, Kürtler ile
Türkler’in bin yıldır ciddi problem yaşamadıklarını mı gösteriyor?
Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail ile mücadele ettiği zaman, 25—26
Kürt beyi ona katılıyor. Tarih boyunca ne mücadele olmuşsa, Kürtler
Türkler ile beraberdir. Kimse bunun tersi bir misal gösteremez.
Bütün bu birlikteliğe, beraber mücadeleye rağmen, Lozan sonrasında,
1924 Anayasası hazırlandığında Kürtler yok farz ediliyor.
Kürtler’in önderleri olan zabitan askerleri, mektebi şahaneden
mezun olanlar, ağası, şeyhi diyorlar ki, bütün mücadeleyi beraber
yaptık. Bu işin sonuna geldik. Herkes ayrıldı. Biz ayrılmadık. Biz
inkar ediliyoruz. Anayasa’da Türkiye Cumhuriyeti hudutlarında
yaşayan herkes Türktür, deniliyor. Kürt dediğin zaman suçtur. Ben
Kürt’üm diyen asi kabul edilmiştir. Bu inkar Şeyh Sait hadisesinden
sonra da bugüne kadar devam etmiştir. – Peki Kürtler neden yok farz
edildi size göre? Onun cevabı tek yönlü değil. Bence İngilizler ile
Siyonistler parçalanmış Osmanlı İmparatorluğu’nda isteselerdi bir
Kürt devleti kurarlardı. Onların Kürt devleti kurmamalarının iki
sebebi var. Birisi, Kürtler mutaassıp ve inançlıdırlar. Küçük ya da
büyük çapta karşı koyarlar, tepki gösterirler. İkincisi de
Siyonistler, Kürtler’in Ortadoğu’da bir güç olmasını
istemiyorlardı. Vadedilmiş toprak denilen Fırat ile Nil arası
kendilerine aittir. Kürtler de Fırat’ta, Mezopotamya’da yaşıyor.
PKK bir provokasyon hareketidir... – İngilizler kendi çıkarları
için Kürtler’e ayrı bir devlet kurdurmak istemediler. 1980’lerin
başlarında PKK hareketi başladı. Bilinen temel argüman bağımsız bir
Kürt devleti kurmak. Bu hareketin arkasında ne var acaba? PKK,
Kürtçe Partiye Karkeri Kürdistan demek. Yani Kürt İşçi Partisi.
Doğu Perinçek’in İşçi Partisi neyse, öyle bir parti. Bunu kuran
insanlar Kürtler’in genç takımıydı. Ne siyasi, ne de kültürel
tecrübeleri vardı. Herhangi bir Kürt ailesinden, tarikatından
geçmişi olan bir harekete bağlı değildi, genç bir gruptu.
Kürtler’in çoğunluğuna göre de, provokasyon neticesi çıkarılmıştır.
– Provokasyonu yapanlar kim? 2. Dünya Savaşı’ndan sonra galip
devletler İsmet Paşa’ya dediler ki, ya demokrasiyi getireceksin, ya
da olmayacaksın. Kürtler’in 10—15 sene zarfında gençleri okumuş,
üniversitelere girmişti. Çeşitli görevlere gelmişlerdi. Kürtler’in
içinde Doğu Kültür Ocakları kuruluyordu. Kürtler çoğalıyordu.
Geçmişteki şiddet politikası sönebilirdi. Bu hareket derin güçler
tarafından provokasyon olarak çıkarıldı. Bir nevi, keklik avında
kafese konulan kekliğin diğerlerini çağırması gibi bir olay. –
Halk, PKK söylemlerine inanmış mıydı? Türkiye’de Marksist bir parti
yüzde birin üzerinde oy alabiliyor mu? Kürtler dinlerine daha bağlı
oldukları için, Marksist bir partiye temayül etmezler. PKK kendini
öyle lanse etse Kürt halkından yakınlık göremezdi. Ben Kürt
sorununu, davasını savunuyorum dediği için, Kürtlerin içinde
kimileri bunlara katıldı, kimisi de sempati duydu. Kendi çıkarını
düşünenler oldu ve onlarla çarpışanlar oldu. PKK ile kontra
düşenler koruculuğu kabul ettiler. PKK’nın davranış biçimini
beğenmediler. Onlara karşı durdular. PKK bu yönüyle bir senaryoydu,
mizansendi. Abdullah Öcalan şimdi İmralı’dadır. Açık cezaevini
tahsis ettiler. Senaryoyu yazanlarla iç içeler. Öcalan müdafaasında
diyor ki, bütün Kürtler’in yaptıkları mücadeleler yanlıştır.
Demokratik cumhuriyeti koruyalım, size hizmet etmek istiyorum,
sizin yeğeninizim diyor. – 1979’da PKK provokasyonunu başlatanlar
amaçlarına ulaştılar mı? Provokasyonu başlatanlara Avrupa’da gladyo
diyorlar. Onları Türk halkının faydası enterese etmiyor. Diyorlar
ki güç benim elimde olsun. Hâlâ daha gücü elinde tutmayı bahane
ettikleri PKK’dır. – Abdullah Öcalan Kürt mü? Öcalan, Urfa
Halfeti’nin bir köyündendir; annesi, babası Kürt. – Ermeni olduğu
iddiaları var... O köy eskiden Ermeniler’in köyüymüş diyorlar.
Fakat fakir bir Kürt ailesinin çocuğudur. İlkin kadastro okulunu
bitirmiştir. Biraz kadastro memurluğu yapmıştır. Sonra siyasal
bilgiler fakültesine kaydolmuştur ve hadiselerin içine girmiştir. –
Provokasyonun 20 yıl gibi çok uzun bir süre devam etmesinin sebebi
nedir? Doğu’da kime sorarsan sor, PKK’yı tutmak istemeyenleri de
korucu olmak istemeyenleri de daha çok perişan ettiler. Köylü diyor
ki PKK’lı ya da korucu olmak istemiyorum. Özel tim diyor ki, ya
korucu olacaksın, ya da PKK’lı. Korucu olmazsan seni PKK’lı kabul
edip vuracağım. PKK geliyor köye. O da diyor ki PKK’lı ol. Olmazsan
korucu ol. Bu bir gerçek. Adam silahla gelip yemek ver, şunu bunu
ver deyince nasıl karşı duracak ki? İhbarcılar da çok. Bir ekmek su
verdiği için 10—15 sene ceza alan binlerce adam var. Doğu’da Türk
köyleri de var. Desinler ki, PKK şu Türk köyüne gidip baskın yaptı.
İspatlayamazlar. – Kürt sorununun çözümü nerededir? Bilimdir,
ilimdir. Sosyal münasebettir. Tarihtir. İnançtır. Bunların hepsini
oturup, yani tarihi tarih olarak, sosyal bilimi sosyal bilim
olarak, şarlatanlık değil, filolojiyi, ilahiyatı, bunları masaya
koyacaksın. – Bilimsel ve gerçekçi bir yaklaşım ortaya konulursa
neticede ne olacak? Gördüğüm kadarıyla din adamlarında da,
tarihçilerde de, sosyal bilimcilerde de, hukukçularda da ve
siyasetçilerde de şartlanmışlık var. Ondan dışarı çıkamıyorlar.
Devlet Kürt yoktur demişse, yoktur diyorlar. Böyle saçma bir iddia
olur mu? – Burasını çok net anlattınız. Gerçekten ön yargılar
kalkıp bilimsel bir zemine oturtulursa Türkiye bölünmeye mi gidecek
onlara göre? Olur mu? Niye bölünsün? Kürtler’den biz bölüneceğiz
diyenlerin adedini saysan, yüzde 10’u geçmez. – Bugün Avrupa,
Kürtlerle ilgili söylemlerini, size göre gerçekten demokrasi inancı
gereği mi ifade ediyor, yoksa ayrı bir devlet kurulmasının zemini
mi oluşturulmaya çabalanıyor? Bana göre Avrupa ve Amerika
Türkiye’yi ciddiye alıp, kendi ortağı olarak görmedi. Türkiye’den
Ortadoğu’daki konumu itibariyle ve Batı’ya temayül edip tarihi
değerlerini bir tarafa attığı için istifade ettiler. Fakat ne oldu,
dünyada sistem değişti. İki kutuptu. Biri ortadan kalktı. Tröstler
ve karteller dünyayı globalleştirdi. Avrupa Birliği ortaya çıktı.
Türkiye AB’ye komşu. Türkiye’yi kendi içlerinde ortak olarak kabul
etmek istedikleri için Kopenhag prensiplerini ileri sürerek,
sistemin koruyucuları gel bu kurallar ile oynayalım’ dediler.
Sistem de ‘Bu kurallar bana uymaz. Şimdiye kadar beni nasıl kabul
ettinse öyle kabul et’ diyor. Adamlar diyor ki, biz futbol
oynarken, sen hentbol oynuyorsun, biz yapamayız bunu diyorlar. Ben
de diyorum ki, Avrupa’nın koyduğu kriterleri biz alırsak, Türkiye
Avrupa’ya girdiğine göre, istese de Türkiye bölünmez. Avrupa
bırakmaz, anlatabiliyor muyum? – Acaba komşumuz Irak parçalanıyor
mu? Kürtler ayrı bir devlet mi kuracaklar? Irak parçalanmadı, Irak
birleşecek. Oradaki Kürtler 70—80 senedir Irak diktatörlüğü ile
mücadele ediyorlar. Saddam rejimi en az 300—500 bin insan
öldürmüştür. Çok açık söylüyorlar. Devlet olma fikri olabilir. Ama
şu anda Irak’ın bütünlüğü içinde federasyon ortağı olacaklar.
Araplar ikiye ayrılmışlar, Sünni ve Şii. Bir de Kürtler,
Türkmenler, Asuriler, Keldaniler var, herkes doğal hakkına sahip
olsun diyorlar. ABD nasıl 50 küsûr devlettir, öyle. – Barzani
ailesi Yahudi kökenlidir, İsrail ile işbirliği içindedir söylemleri
oldu... Onların hepsi propaganda. Barzan bir mıntıkanın ismidir.
Dört beş aşiret var. – Yahudi asıllı oldukları konusu.... Olur mu,
orada Yahudi ne gezer? – Kürt Yahudileri diye tanımlanıyorlar...
Yahudi Türk, Kürt olmaz. Yahudi Yahudidir. Türkiye’de de Yahudi
vardır. Irak’ta da. Irak’taki Yahudi sayısı 100 bine yakındı. Hepsi
İsrail’dedirler. Yahudiler hem din, hem de ırk olarak kendilerini
tanımlıyorlar. – Hak ve Özgürlükler Partisi’nin en temel misyonu ve
amacı nedir? Diğer bütün partiler gibi Türkiye’nin demokratik,
hukuka bağlı, modern bir ülke olması için kurulmuş bir siyasi
partiyiz. En büyük ağırlığı da Kürt sorununa veriyoruz. Dil ve
kimliği inkar ediliyor. Çözümü için aklın, mantığın, hukukun,
bilginin gereği neyse oturulup konuşulsun. Dünya şartları artık
darbeye imkan vermiyor. Siyasiler şunu bilmeli. Türkiye’de askerler
aklı başında insanlardır ve dünyayı da iyi takip ediyorlar. – PKK
olaylarının devam ettirilmesi mümkün mü? Derin güçler istese, PKK
ilelebet devam eder. Demokratik muhataplar bulup konuşurlarsa,
mesele biter. PKK ile hâlâ temas halindeler. Bugünlerde onlarla
ilgili bir karar da çıkabilir. – AB’ye girmeyi engellemek için bunu
yaparlar mı? Bunu kaç defa denemek istediler, şartlar buna müsaade
etmiyor. Kendileri direkt olarak ortaya çıkmak istemezler. Bir
vasıta bulurlar. Bakarsın ya saftır, ya da onların adamıdır,
birisine kalkıp İslam devleti istiyorum diye bayrak çektirirler.
Derler ki irtica vardır. Böylece Avrupa’yı kandırmak isterler.
PKK’yı terörist ilan ettiler. Bunu Amerika ve Avrupa kabul etti.
Öcalan’ı onlara teslim ettiler. Öcalan İmralı’da bütün teşkilatıyla
temas halindedir. Yazı yazıyor, talimat veriyor, televizyonları
var. Parası var.