PKKyı bu iki kişi mi gaza getirdi?
Abone olYakın bir geçmişte “Dünyanın en büyük başı Kürt başı çünkü başkaldırıyor” diyen ünlü profesör kimdi?
Yakın geçmişte PKK ile seçime girme hesapları yapan siyasetçi
kimdi? Bir başka soru: "“Dünyanın en büyük başı Kürt başı çünkü
başkaldırıyor” sözleri hangi ünlü profesöre aitti?
Bu soruların yanıtı Taraf yazarı Yıldıray Oğur'un bugünkü yazısında
saklı:
- PKK’yı yakından takip eden bir arkadaşımın büyük bir iddiası
var.
Diyor ki “Eğer PKK Berlin Duvarı çöktükten sonra 90’larda silahlı
mücadeleden vazgeçseydi, şiddet dışı siyasi yollar kullanan sivil
bir direniş örgütüne doğru evrilseydi ya Türkiye Kürt sorununda en
radikal anayasal değişiklikleri yapmaya mecbur kalmıştı ya da
bölünmüştü.
Bu olsaydı büyük ihtimalle Abdullah Öcalan da Dalay Lama’nın,
Mandela’nın yanında dünyanın bütün ülkelerinde en prestijli
toplantılarda, Davoslarda falan konuşan Nobel Barış Ödülü sahibi
bir direniş lideriydi.”
Silahsız bir PKK sadece Kürt sorununu çözmez, bu sivil direnç
Türkiye’nin demokratikleşmesine de büyük katkı sağlardı.
Ama PKK bu zihniyet dönüşümünü gerçekleştiremedi. Şiddette ısrar
etmesi uluslararası alanda onu yalnızlaştırdı. Dünyanın pek çok
yerinde terörist ilan edildi. Bu yalnızlaşmaya PKK “uluslararası
komplo” gibi komplo teorileriyle cevap verdi, dört tarafımız
düşmanlarla çevrili edebiyatıyla kendini avuttu.
Bunu yaparak sadece kendine kötülük etmedi. 30 yıl boyunca
Türkiye’deki askerî vesayeti meşrulaştırdı, ordunun elleri ve
kollarıyla bu kadar siyasetin içine girmesine gerekçe oldu.
Peki, 2009 yılında bile Kürt gençlerini dağa çağıran PKK bunu
yapabilir miydi? Dünyanın bu çağda hâlâ dağda gerilla savaşı veren
büyük ihtimalle en büyük silahlı örgütünü kim ya da hangi zihniyet
ısrarla dağlarda tuttu? Bir zamanlar dünyanın her yerinde en azılı
terörist örgüt olarak görülen Filistin Kurtuluş Örgütü’nün bugün
meşru ve itibarlı bir direniş örgütüne dönüşmesinin hikâyesi bile
hiç ilgilerini çekmedi mi?
Maalesef bu kadar konuşulan PKK hakkında bu temel sorulara cevaplar
bulabileceğimiz ölçüde derinlikli bilgi kaynakları elimizde
yok.
Ama PKK’nın 1970’lerden kalma sol bir hülya olan silahlı mücadelede
ısrarının nedenlerini ve motivasyonlarını incelerken karşımıza çok
ilginç isimler çıkıyor.
Bizzat Öcalan’ın kendi anlatımlarıyla devletle ilişkilerini teşhir
ettiği hâlâ gizemini koruyan Hava Yüzbaşı Pilot Necati (Necati
Kaya) bunlardan biri. Öcalan, Pilot Necati’yi, Sabiha Gökçen’i
öldürmek gibi radikal önerilerle örgütü zor durumda bırakmaya
çalışmakla suçluyor. Bazen örgüte aktardığı yüklü paralar için ise
“Örtülü ödenekten bunun için paralar sonuna kadar gözden çıkarılır.
Bize de biraz neması kaldı” diyor.
1980’lerde “dağlardaki bir avuç eşkıya” olarak anılan PKK’nın yeni
katılımlarla büyük bir askerî güce kavuşması ve Türkiye kamuoyunda
tanınmasında en büyük halka ilişkileri yapan kim diye baktığımızda
ise kaşımıza Doğu Perinçek’in 2000’e Doğru dergisi
çıkıyor.
1991 seçimlerine Kürtlerle siyasi ittifak içinde girmek isteyen
Perinçek’in dergisinin “PKK Ordulaşıyor” gibi PKK’nın şehirlerden
‘heval’ bulmak için propaganda malzemesi olarak kullandığı
kapakları, Ergenekon davasında da gündeme geldi. Halkın Emek
Partisi 1991 seçimlerinde SHP ile ittifak yapınca Perinçek PKK ile
ilgili fikirlerini değiştirdi.
Halbuki aynı tarihlerde PKK içinde “Artık gerilla mücadelesi yeter,
şehre siyaset yapmaya gidelim” diyen sesler yükselmeye başlıyor.
1990’da toplanan ikinci kongrede bu öneriyi getiren kişi örgütün o
dönem en önde gelen isimlerinden ve kongrenin genel sekreterliğini
yapan Mehmet Şener. Şener ve ona destek verenler önce tutuklanıyor.
Bir süre sonra da Şener ihanet ettiği gerekçesiyle yeni bir örgüt
kurma çalışmalarını yürüttüğü Suriye’de öldürülüyor.
1993 yılında 33 er olayıyla kaçırılan barış şansını artık herkes
biliyor. Peki, o yıllarda kim devreye giriyor: Yalçın Küçük.
PKK’nın kendini Berlin Duvarı sonrası yeni dünyaya uyarlamayı
tartıştığı bir dönemde eski usul sol gerilla teorileriyle Bekaa’da
görünen Küçük, Ergenekon’da ifade veren ve üst düzey bir eski
PKK’lı olduğu anlaşılan gizli tanık Deniz’in anlattığına göre
APO’nun kafasında kıvılcımlar çıkarmayı da başarıyor. Hem de ona
karşı yapılacak bir suikastı haber ederek güvenini kazandıktan
sonra. “Dünyanın en büyük başı Kürt başı çünkü başkaldırıyor” gibi
süslü cümlelerin sahibi Yalçın Küçük bir ara neredeyse örgütün
ikinci adamlığına çıktıktan sonra birden saf değiştiriyor.
İşte bu yüzden bugün PKK’nın silahlı mücadelesine söz
söyletmeyenlere, eleştirilerin önüne atlayıp fedailik yapanlara,
sanki Kürtlerin dostu gibi görünüp Kürtleri dağlara hapsedenlere en
çok PKK’lıların şüpheyle bakması gerek.