'PKK’ya da Erdoğan mı talimat veriyor' Olay yazı
Abone olNihal Bengisu Karaca, HDP'nin Erdoğan'a yönelik "Barajı geçtik diye Erdoğan ülkeyi savaşa sokmak istiyor" yaklaşımına ateş püskürdü; 'PKK’ya da Erdoğan mı talimat veriyor' diye sordu.
İNTERNETHABER.COM-HDP'nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'a karşı, "Barajı geçtik diye Erdoğan ülkeyi savaşa sokmak
istiyor", "Erken seçim olsun diye Erdoğan bile bile kaos çıkarıyor"
şeklindek eleştirilerine tepki gösteren Habertürk yazarı Nihal
Bengisu Karaca, HDP'nin 'gece gündüz müfterilik yapıp beyin
yıkamaya çalıştığı'nı belirterek, "Nasıl yani? 'PKK’ya da Erdoğan
mı talimat veriyor? Ateşkesi bitirin, gidin Ceylanpınar’da iki
polisi uyurken öldürün, olaylar gelişsin' diyen Erdoğan mı?"
diyerek ironik bir soru yöneltti.
"SAÇMALAMAK YERİNE HİÇ DEĞİLSE BİRAZ YAVAŞTAN ALIN
DA..."
Karaca, Erdoğan'a yönelik eleştirilerinin ve iddialarının 'üst üste
toplandığında ortaya çıkan manzaranın ne kadar acayip olduğunu siz
de görüyorsunuz biz de' diyerek eleştirdiği HDP için "O
yüzden saçmalamak yerine hiç değilse biraz yavaştan alın da, “terör
örgütü tepelerinde o yüzden siyaseten cesur bir adım atamıyorlar”
deyip, doğru dürüst bir silah bırakma çağrısı bile yapamıyor
olmanızı anlamaya çalışalım. Yok böyle gideceğiz diyorsanız şu
gerçeği hatırlatalım. Türkiye’nin çoğu PKK kamplarına yapılan
operasyonlara “Geç bile kalındı” gözüyle bakıyor. Yasaları
takmadığınız belli ama Türkiye sosyolojisini görmezden gelmenin
faydası yok, zararı çok." dedi.
İşte o yazıdan çarpıcı satırlar:
Selahattin Demirtaş, cumhurbaşkanlığı seçimini yürütürken de çok
makul biri değildi, lakin yine de bir umuttu. Çözüm sürecinin
geldiği noktayı sembolize ediyordu. Türkiye artık öyle bir yerdi
işte: Kürt siyasi hareketi adına ölen-öldüren bir yapının bile
kendisinden razı olduğu, bu yapıyla kol kola olmakla beraber yapıyı
siyasete entegre ederek barışı getirebilme “ihtimali” olan bir
partiden çıkan bir şahıs, devletin en tepesindeki makama talip
oluyor, adaylığını koyuyordu. Aldığı oy sayısından bile önemli bir
mesajı vardı bu olayın. Çünkü bu olay, devlete isyan eden bir
örgütün ve ona kol kanat geren insanların bile “Biz
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden razı olmaya geldik, günahımızla
sevabımızla bu ülkenin parçası olmaya geldik” demiş
oluyordu.
7 Haziran sürecinde ise rota değişmişti. HDP
Türkiyelileşmiyor, sadece beyaz Türk- Türk solu-eski vesayet
unsurlarıyla sosyalleşiyordu. Demirtaş’ın kampanyası,
Erdoğan’a duydukları sevgi yüzünden çözüm sürecini bağırlarına
basmış AK Parti ya da AK Parti’ye yakın kitleleri de hayrete
düşürdü. Demirtaş, Diyadin’de askerle çatışan PKK unsurlarının da,
Diyarbakır’daki patlamayı da devlete ve özellikle Erdoğan’a fatura
ediyor, AK Parti yönetimini IŞİD’le işbirliği içinde gösteriyor,
çözüm sürecine inanan insanlarla HDP tabanı arasındaki bağları
koparıyordu.
"KANDİL'E VANTRİLOK, FECİ DEMAGOG BİR PARTİ
OLDUĞUNU..."
Sonuçta emanet oyları aldı, tezviratla AK Parti’den oy çekmeyi de
başardı, ama koalisyon görüşmelerinin yapıldığı masada kendisine
yer bile bulamadı. Oylarını artırmış bir parti olmasının
gerektirdiği meşruiyete kavuşamıyor, çünkü eli kanlı PKK’yı bir
türlü karşısına alamıyor. Hâlâ sadece “PKK elini tetikten çekmeli”
diyor. “Silah bırak!” teklifi ve çağrısı bile zevahiri anca
kurtaracak iken! 7 Haziran öncesindeki havasına bakanlar, Kandil’i
de bir el hareketiyle durduracağını, artık Türk, Kürt, Laz, Çerkez
demeden Türkiye’deki barışın ve demokrasinin HDP’den sorulacağını
filan sanmışlardı. Oy verdikleri partinin Kandil’e vantrilok, feci
demagog bir parti olduğunu henüz anlıyorlar.
"İPE SAPA GELMEZ, ÜFÜRÜLMÜŞ..."
Demirtaş ise “Suruç, Saray gladyosunun
işi” gibi ipe sapa gelmez, hiçbir kanıt olmadan
“üfürülmüş” ne ahlak, ne insaf barındıran laflarla alan doldurma
çabasında. Sonradan ağız değiştirip “Ben Erdoğan demedim, Saray
dedim” sularına seyirtti. Ne tuhaf? Saray’da Erdoğan’dan bağımsız
ve kendi başına hareket edebilen bir gladyo varsa bunun “haber
değeri” diğer tüm konulara galebe çalar. Normal şartlarda böyle
büyük bir iddian varsa tüm enerjini buraya verir, kanıt getirirsin,
“Kanıtım yok ama çok eminim” demezsin.
"SELAHATTİN'E U DÖNÜŞÜ..."
Ama konu PKK’nın düdük çaldığı yerde Selahattin’e U dönüşü farz
olur. Daha önce “oylarını emanet edenlere teşekkür etmiş” Kandil
kızınca “Emanetçi oy yoktur” demişti. Yakınlarda da iki polisin
öldürülmesinin kirli bir eylem olduğunu söyledi, dağdan ses gelince
de “Yok yok kirli değil” diye düzeltti.
"PKK YOKMUŞ GİBİ YAPMA ANCA BÖYLE MÜMKÜN"
AK Parti’yi Anayasa’dan, yasalardan bihaber olduklarını
gösterircesine “cunta” yönetimi kurmakla suçlamaya ise devam
ediyor. En havalı söylemi de AK Parti’ye yönelttiği
“Seçim olmamış gibi yapma” ithamı. E,
tabii, PKK yokmuş gibi yapma ancak böyle mümkün...