Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Bizim bu ülkede ta başlangıçtan beri bir değil birçok sorunla
karşı karşıya olduğumuz ve bu sorunları çözebilmek için de bir
değişim ve dönüşüm süreci yaşamamız gerektiği artık inkâr edilmez
bir gerçektir. Bu sorunların en önemlisinin, kiminin Kürt, kiminin
terör, kiminin de bölge sorunu dediği ve dolayısıyla hala
tanımlamakta güçlük çektiğimiz sorun olduğu da muhakkaktır.
Aslında başka bir isimlendirmeye gerek olmaksızın, bir bölgenin
bizzat devlet eliyle ihmal edilmesinin ve aynı bölgenin devletin
resmi terminolojisinde sürgün ve mahrumiyet bölgesi olarak
geçmesinin kendisi zaten bizatihi sorundur. Belki hala böyle
değildir ama geçmişte bunun böyle olduğu ve bu durumun sorunun
diğer ayakları için ana rahmi vazifesi gördüğü inkârı mümkün
olmayan bir gerçekliktir.
Bunun yanında, devletin kimlik kavramını algılama biçimi ve
kimliklere hayat alanı sağlanması konusunda ortaya koyduğu ve hatta
anayasa hükmü haline getirdiği menfi uygulamalar da işin içine
girince, gelişen zaman içinde sorun hem nitelik hem de nicelik
olarak daha orijinal hale dönüşmüştür.
Devlet, sorunu tanımlama ve algılama noktasında, geçmişten beri
öyle büyük bir tuzağın ve öyle büyük bir tezatlar manzumesinin
içine düşürülmüştür ki, sorunu tanımlayamayan veya yanlış
tanımlayan sorunu çözemez kaidesinin gereği olarak, bir dönem
çözümü dahi düşünemez hale gelmiştir.
Bu tezatlar manzumesine bir örnek vermemiz gerekirse; düşünün ki,
Hakkâri’de, Şırnak’ta, Diyarbakır’da yaşayan insanlar bu devlet
için Türk’tür ama aynı insanların sınırın hemen güneyinde Erbil’de,
Süleymaniye’de yaşayan amcaoğulları yine aynı devlet için Kürt’tür
ve hatta tehdittir. Diyelim ki, bu tarafta yaşayanlar Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olduğu için Türk ise, yani vatandaşlığa
dayalı hukuki ve siyasi bir Türklük tanımı yapılıyorsa, bu defa
güneyin daha güneyinde mesela Musul ve Kerkük’te yaşayan ve Irak
devletinin vatandaşı olan insanlara neye dayalı olarak Türk
denildiği sorusu cevapsız kalmaktadır.
Eğer mevzuu sadece Türklük değilse, Bosna Hersek’teki Müslüman’ın
hayret uyandıracak boyutta devletin ilgi alanı içinde olmasının (ki
öyle olması gerekir) ama Halepçe’de katledilen Kürt’ün ilgi alanı
içinde olmamasının anlaşılabilecek bir yönü yoktur.
Bizim bunlara vurgu yapmaktan maksadımız, kimin Türk kimin Kürt
olduğunu sorgulamak veya hangi teorinin doğru olduğu hususunu
tartışmaya açmak değildir. Biz bir tezada işaret ediyor, terör
olgusuyla hiç ilgisi olmaksızın, devlet gibi devlet olma noktasında
bu ülkenin birçok konuda açılıma, dönüşüme ve her şeyden önce bir
zihniyet değişimine ihtiyacı olduğunu vurgulamaya çalışıyoruz.
Nihayetinde devlet ve daha doğrusu devletin kılcal damarlarındaki
akıl ve feraset sahibi bir kadro, yine devletin içindeki bir başka
misyonun ortaya koyduğu dirence rağmen, devleti dönüştürme ve onu
tezatlarından kurtarma programını uygulamaya koymuştur. Daha
doğrusu, 18 yaşındaki kızının başındaki örtüden, kendi ülkesindeki
cem evinden, kendi vatandaşının ana dilinden ve kendi ülkesinin
yerli ve milli kültür kodlarından korkan, komşuları ve hatta kendi
vatandaşı ile sürekli kavgalı devlet vizyonu ile bu devleti
yaşatmanın mümkün olmadığı görülmüştür.
Son günlerde artış gösteren terör olayları, birilerinin iddia
ettiği gibi bu değişim ve dönüşüm çabasından veya bu değişim ve
dönüşüm çabasındaki zaaflardan kaynaklanan olaylar değildir. Tam
tersi, doğrudan doğruya bu çabalara engel olmaya ve bu süreçleri
tıkamaya yöneliktir.
Bu güne kadar kendisini şu veya bu sorunun parçası olarak gösteren
PKK, artık iddia ettiği şekliyle bir sorunun parçası olma vasfını
tamamen yitirmiş, Kürtlerin büyük çoğunluğu ile rabıtasını
kaybetmiş, içerde ve dışarıda yeni rabıtalar tesis etmiş olarak,
ülkeyi kaos ortamına sürüklemekle vazifeli taşeron bir örgüt
konumuna düşmüştür.
PKK, bundan sonraki süreçlerde Kürtlerle ilgili ideolojik bir
argüman sunamayacaktır. Çünkü ortaya konan değişim ve dönüşüm
çabası bu ideolojik argümanların neredeyse tamamını geçersiz
kılmıştır. Dolayısıyla bu örgütün yapacağı tek şey, devleti ihya ve
onu tezatlarından kurtarma çabası içine girmiş olanları zor duruma
sokmak ve onların halk nezdinde itibarını düşürmek için, bazı
merkezlerin isteği doğrultusunda eylemlerini artırmak, arada bir de
Apo’nun konfor sorununu dile getirmek olacaktır.
PKK’nın, bu eylemleri çözümün bir parçası olmak için yaptığını
zanneden ve gerekirse PKK’nın muhatap alınması suretiyle sorunun
çözüme kavuşturulmasını isteyenler aldanmaktadır. Bunu
dillendirenlerin çoğu da bilmektedir ki, bu ülkede PKK’yı veya
Apo’yu doğrudan muhatap alarak sorun çözmeye kalkacak bir iradenin
halk nezdinde ömrü sadece 24 saattir. Devlet gibi devlet olma
yolunda ortaya konan yeni Türkiye vizyonu, bu yolla 24 saat içinde
rafa kaldırılmış olacaktır. Ortaya çıkması muhtemel iç çatışma
ortamı da bu işin cabasıdır.
PKK’nın yeni misyonu, işte bu yeni Türkiye vizyonunu rafa
kaldırtmaktır. Bu vizyon bir kere rafa kalkarsa, korkarım ki onu
bir daha raftan indirmek asla mümkün olmayacaktır…