PKK'nın kötü polisi Ruşen Çakır'a konuştu
Abone olTerör örgütü PKK ne zaman ve nasıl çekilecek? Gazeteci Ruşen Çakır, merak edilen sorunun yanıtını K. Irak'ta buldu.
Sert demeçleriyle Türk basınında 'kötü polis' olarak
bilinen KCK Yürütme Konseyi üyesi Duran Kalkan ve PKK’nın en üst
düzey kadın yöneticilerinden Delal Amed, çekilmenin kısa bir süre
içinde başlayacağını, ancak tamamlanmasının zaman alacağını
söyledi...
Çekilme için yasal güvence taleplerinden vazgeçtiği izlenimini veren Kalkan, Öcalan'ın mektubunun kendilerini tatmin ettiğini açıkladı.
Akillerin yarısının kadın olması gerektiğini belirten
Kalkan, eksiklere rağmen girişimi önemsiyor.
KARADENİZ'DEN K. IRAK'A ÇEKİLME 6 AY
Kalkan ayrıca dağlarda eriyen kar nedeniyle Haziran
ortasına kadar dereleri geçmenin imkansız olduğunu söylüyor.
Kalkan, Karadeniz'den K. Irak'a yürüyüşün 6 ayı bulabileceğını
belirtiyor.
ÇEKİLİYORUZ
Vatan yazarı Ruşen Çakır, K. Irak'ta PKK'nın KCK Yürütme Konseyi
üyesi Duran Kalkan ve PKK’nın en üst düzey kadın
yöneticilerinden, YJA Star adı silahlı kadın birliklerinin
başındaki Delal Amed ile görüştü. Gazetenin manşetine taşınan
Kalkan'ın "çekiliyoruz" sözü yer
aldı. Çakır sordu, Kalkan ve Amed cevap verdi.
‘Hiç tereddüdümüz kalmadı’
- Geri çekilme noktasında herhangi bir sorun yok değil
mi?
Kalkan: Yoktur,
bizden yana ciddi sorun olacak bir durum yok. Fakat tabii ki
koşulların oluşması, pratikleşmesi gerekiyor. Çekilme bir saatlik,
bir günlük iş değil.
- Daha önce “yasal güvence” gibi talepler vardı. Bu tür
sorunlar bitti mi?
Kalkan: Önemli
ölçüde bittiği kanaatindeyim. Bu konudaki açıklamayı birkaç gün
içinde yönetim yapacak. Sanmıyorum ki sorun olsun. Fakat
yönetimimizin bazı görüşleri, önerileri, talepleri
olabilir.
- Siz Öcalan’ın son mektubunu görmüş olmalısınız. Sizi
tatmin etti mi?
Kalkan: Gördüm,
evet tatmin etti.
- Son dönemde sizin de dahil olduğu üst düzey yöneticilerin
yaptıkları açıklamalarda hep bazı tereddütler vardı, anlaşılan
bunlar kalmamış.
Kalkan: Evet,
kalmadı. Aslında bizim o açıklamalarımız gerillanın ikna edilmesine
dönüktü. Yıllardır oluşmuş bir sistem, bir çalışma ve mücadele var.
İnsanlar oralara kolay gitmemişler, boşa gitmemişler, bir amaç
uğruna gitmişler. Bunu tersine çevirmek bir anda, öyle kolay olacak
bir iş değil. Bir de salt kuru bir emirle de olmuyor. Askerdirler
tabii ama bir amaç uğruna mücadele ediyorlar, yani mecburi askerlik
yapmıyorlar. Onları ancak Önder Öcalan ikna edebilirdi. Bu nedenle
biz “İmralı’dan daha çok çağrı, mesaj gelmeli” dedik; bunlar yerine
geliyor.
‘Elimizde silah olmayacak’
- Sonuçta gerillayı ikna konusunu aşmışa
benziyorsunuz...
Kalkan: Başlangıç
açısından öyle. Tümü ne olur, o sürece bağlı.
- Sürecin başından bu yana dağdakiler ne tür beklenti ve
kaygı dile getirdi?
Delal Amed: Bu
yıl yeni bir hamle süreci başlayacaktı. Tüm hazırlıklar, motivasyon
buna dönüktü. Çok kararlıydılar, ama yeni süreçle birlikte en çok
Önderlik’in (Öcalan) durumunu dile getirdiler. Somut adımlar
bekliyorlar. Ayrıca hükümetten somut adımlar görmek istiyorlar. Bir
de, geçmişte atmış olduğumuz çok sayıda adıma hükümetlerden
karşılık gelmemiş olmasının yarattığı kaygı var.
- Bir ara “Hükümet geri çekilmeyle zaman mı kazanmak
istiyor” diye özetlenebilecek kaygılar dile getiriyordunuz.
Öcalan’ın son mektubuyla bu da bitti mi?
Kalkan: Yönetim
olarak bu konuyu enine boyuna tartıştık. Böyle bir anlaşma
olmadığını, durumun siyasi süreç değerlendirmesinden
kaynaklandığını, bir görüş ve strateji belirleyerek mücadele edip
birtakım şeyleri değiştirmemiz gerektiğini anladık. İmralı’dan bize
gelen mesaj, verilen bilgiler bu temeldedir. Artık şunu biliyoruz:
Birileri bize hazır bir şeyler vermeyecek, bizler yöntemi
değiştirerek mücadele edeceğiz ve kazanacağımıza da
inanıyoruz.
- Anladığım kadarıyla “Hükümetin çok net bir çözüm projesi olmasa
bile, biz bu süreçte, yeni yöntemlerle bir çözüm çıkartabiliriz”
diyorsunuz.
Kalkan: Doğrudur. Açık söyleyeyim:
Net bir proje göremiyoruz. Hiç yok da değil, bazı söylemler var,
fakat çok kopuk birbirinden ve muğlak. Biz buna rağmen, kendi
kararımızla yapıyoruz. Çünkü her şeyin önü açılsın istiyoruz. Sanki
her şeyin önünü PKK tıkıyormuş gibi bir hava yaratılmak istendi.
Zaten değildik ama onlara göre de engel olmaktan çıkıyoruz ama
tabii ki bir kenara çekilmiyoruz. Bu süreç de yeni başlayan bir
mücadele süreci.
- Ama bu süreçte elinizde silah olmayacak...
Kalkan: Olmayacak
tabii ki. Risklidir, bir mücadeleye başladığınızda sonuç garanti
değildir ama koşulların bizden yana olduğu kanaatindeyim.
Akillerin en az yarısı kadın olmalıydı
- Akil insanların faaliyetlerine ne
diyorsunuz?
Kalkan: Öncelikle en az
yarısı kadınlardan oluşmalıydı. İçeriği yetersiz, oluşumu zayıf,
bileşimi bize göre tek yanlı kaldı, planlaması az, ama bütün
bunlara rağmen 67 insan İstanbul’dan Şemdinli’ye kadar gitmişler,
halkla tartışıyorlar. Belki de ilk defa basın ve siyasi partiler
dışında toplumda bu sorunlar tartışılıyor. Bunu çok önemsiyorum. Bu
sürse, engel konulmasa, daha da geliştirilse eksiklikler
giderilebilir. Toplum doğruyu bulur.
‘Demir kapı geri çekilmeli’
- Esas sürecin geri çekilmeden sonra başlayacağını çok dile
getirdiniz. Burada sizi beklerken sohbet ederken birisi “Demir kapı
geri çekilmedir” dedi.
Kalkan: Devletin bölgede
çok daha fazla gücü var. Bizim çekilmemiz, bu bölgenin tümüyle
savaş gücünden arınmasını ifade etmeli. O zaman siyaset öne
çıkabilir, toplumun değişik kesimleri görüşlerini daha rahat,
özgürce ifade edebilir. Bu anlamda geri çekilme önemli ama esas
olan siyasi çözüm, siyasi iradenin atacağı adımdır.
PKK’daki ‘Şahin Kanat’ HPG’dir
- Size ve Cemil Bayık’a PKK içinde “şahinlik” atfediliyor.
Bu doğru mu?
Kalkan: (Delal Amed’e
dönerek) Şahinler HPG’dir (PKK’nın silahlı gücü). PKK’yi ister
silahla, ister ideolojik/politik yollarla tasfiye etmek isteyenler
hem zaman, hem güçlerini boşuna harcar. Ama PKK’yi anlayarak,
onunla uzlaşarak çok şey kazanabilirler. Biz buna açığız, esnek bir
partiyiz. Biz bir partiyiz fakat bu parti insanlardan oluşuyor.
Mesela Önder Apo’nun düşünce ve kavrayış gücüyle benimkisi bir
değil. Kendisini 40 yıldır tanırım. O büyük düşünce gücü olmasaydı
bu kadar şey gelişmezdi. Aramızda farklılıklar var tabii ki. Herkes
bilinçli şekilde bir amaç için katılmış. Ama bizde sistem oluştu,
oturup tartışıyoruz. Resmi toplantılarda tartışma özgürlüğü tamdır.
Sonunda bir karar çıktığında onu kabul edip uygulamak önemli.
Görüşlerimiz birbirine yakın ama her şeyde yüzde 100 aynı
değiliz.
‘İyi polis kötü polis’
- Bana göre özellikle kritik dönemlerde mesela Murat
Karayılan Türk basınına ılımlı mesajlar veriyor, yani “iyi polis”
oluyor; mesela siz veya Cemil Bayık da Kürt basınına “devrimci halk
savaşı” gibi konuları öne çıkartıp sert mesajlar veriyorsunuz, yani
“kötü polis” oluyorsunuz.
Kalkan: Görev gereği de
olabilir. Bizlerin hangi görevleri yürüttüğünü bilmek lazım. Birçok
örgüt ve partide bu tür görev paylaşımları vardır, bizde neden
olmasın?
- Hep birlikte verdiğiniz o fotoğraf birlik içinde
olduğunuzu göstermek için miydi?
Kalkan: Öyle çok fotoğraf
var ama basına vermiyorduk. Bu süreç gelişince ve heyet olunca
basına verildi. Bundan bir ay önce bütün arkadaşların olduğu
toplantılar yaptık.
‘Öcalan’dan duymak istiyorlar’
- Şu anda süreç hakkında üst yönetimde hiçbir sorun yok
diyebiliyor musunuz?
Kalkan: Üst yönetimimizde yoktur. Bazı tartışmalar
oluyor ama şimdiye kadar karar almada hiçbir sorun yaşamadık. Önder
Apo’ya da aktardık. Fakat sadece yönetim çekilmiyor. Orta kademe
komuta, savaşçı güç süreci anlamakta biraz zorlanıyor. Bilinç
düzeyleri ve tecrübeleri bir yana heyecanlılar da. Duygu ve
tepkiyle hareket edebiliyorlar. “Örgüt ne derse yaparız ama niye
böyle oldu?” diye soruyor, anlamak istiyorlar. Bir de “Gerçekten
Önder Apo böyle söylüyor mu? O zaman biz görmek istiyoruz” diyenler
de vardı.
- Buradan bir arıza çıkabilir mi?
Kalkan: Çekilme
başladıktan sonra Önder Apo’nun önü açılır, daha etkili hitap etme
imkanları artarsa çıkmaz. Çıksa da ciddi bir sorun olmaz. Eğer
Önder Apo’nun gerillaya hitap etme imkanı olmazsa biz bu gücü
yönetim olarak çekemeyiz. Çekilme başlayacak ama herkes bir şeyleri
görmek isteyecek. Apo’nun örgüte doğrudan hitap etme imkanları
geliştirilirse, Meclis’in siyaseti demokratikleştirme çalışmaları
gelişirse sorun kalmaz.
‘Sürecin sonunda neler olacak?’
- Süreç sorunsuz ilerlerse sonunda ne olacak?
Kalkan: Karşılıklı adımlar
atılırsa hızla sonuç alınabilir. Sonuçta şu olacak: Türkiye’nin
mevcut durumunda köklü siyasi değişiklikler olacak. Yeni anayasa
Kürtleri ve diğer azınlıkları inkar eden, tekçi bir anayasa olarak
mı kalacak yoksa çoğulcu mu olacak? Ardından buna uygun yasal
düzenlemeler tabii ki. Kürt sorunu hem çok zor, hem çok kolay bir
sorun. Yeter ki çoğulcu bir zihniyet olsun.
Karlar eriyince her yer dere olur, onları geçmek
zor
- Soru: Murat Karayılan çekilmenin sonbaharı
bulabileceğini söylemişti. O kadar zaman alır mı?
Delal Amed: Alır tabii,
fazlasıyla alır. Belli hazırlıklar lazım. Sonuçta biz nasıl
girdiysek öyle çıkacağız. Güvenlik tedbirlerinin alınması gerekir
ki bunu kendimiz sağlayacağız, kimseden öyle bir beklentimiz yok.
Bir de güçlerimiz sayıca çok, yani zaman alır.
- Soru: Ama startın verilmesi zaman almaz
herhalde. Yakınlardaki güçlerin çekilmesi de başlar...
Amed: Evet başlar.
Başlatmada sorun yok ama hepsinin çekilmesi zaman alır.
Kalkan: Dağlar hep kardır.
Karlar eriyince her dere bir çay olacak. Onları geçmek bu mevsimde
çok zordur. Haziran ortasına kadar birçok suyu geçmek imkansız.
Ayrıca Karadeniz’den bir birim yola çıksa Dersim’e 3 ayda gelir.
Dersim’den buraya da yürüse 3 ay.
- Soru: Madem devletle anlaşmalı bir çekilme
yaşanacak, herkesin girdikleri gibi çıkması gerekmeyebilir. Belli
noktalarda toplanıp, kamuoyunun bilgisi olmadan karayoluyla
gidebilirler.
Kalkan: Böyle bir şey
bizim için gerekli değil. Doğru da bulmayız. Öyle bir anlaşma yok.
Önder Apo’nun BDP, Avrupa ve bizimle yürüttüğü tartışmalardan sonra
aldığı karar temelinde çekiliyoruz. Tabii bunun devlet
yetkilileriyle İmralı’da yapılan görüşmelerle bağı var. En önemlisi
Başbakan’ın da defalarca söylediği gibi “silahlar sussun, fikirler,
siyaset konuşsun!” Birisi bunu söylerse biz PKK olarak, çizgimiz
gereği buna evet deriz. Karşıdaki güç siyasi mücadelenin önünü
açarsa PKK bunu reddedemez. Reddederse kendisine ters düşer ve
kaybeder. Örneğin 14 Nisan 2009’da başlayan KCK operasyonları
olmasaydı süreç böyle gelişmezdi. Deniyor ki “siyaset yapsınlar.”
Siyasetçi hapistedir, bu ortamda kim siyaset yapabilir?