PKK'nın en büyük hayaline darbe vuruldu
Abone olTSK destekli Özgür Suriye Ordusu, Fırat Kalkanı Harekatı'nın 174'üncü gününde terör örgütü DEAŞ'ın kontrolündeki El Bab şehrinin önemli bir bölümünü denetimi altına aldı.
El Bab'dan sonraki hedef olan Münbiç, terör örgütü
PKK/PYD'nin sözde kanton adı verilen 3 bölgeyi birleştirme hedefi
açısından stratejik bir konumda bulunuyor.
Suriye'nin Münbiç kenti, güvenli bölge oluşturulması ve terör
örgütü PKK/PYD'nin kantonları birleştirme hedefinin engellenmesi
açısından kritik önem taşıyor.
Türkiye, DEAŞ ile mücadelede uluslararası koalisyondan destek
alamasa da Fırat Kalkanı Harekatı ile terörle mücadelede tek başına
büyük bir mücadele örneği ortaya koydu. Harekatın ilk gününde
Cerablus'u özgürleştiren TSK destekli ÖSO güçleri, Azez hattında
güvenliği sağladıktan sonra güneyde yaklaşık 35 kilometre
ilerledi.
DEAŞ açısından büyük öneme sahip El Bab'ın bu anlamda kontrol
altına alınması gerekiyordu. Bubi tuzakları, bomba yüklü araç, Esed
rejiminden ele geçirdiği tank ve Batı menşeli zırh delici gelişmiş
silahlarla TSK ve ÖSO'yu durdurmaya çalışan DEAŞ, geçen sürede
bulunduğu mevzileri terk etmek zorunda kaldı.
Azez-Cerablus arasındaki 90 kilometrelik hattın DEAŞ'ten
temizlenmesi, bu örgütün Türkiye'ye yönelik tehditlerini ciddi
oranda azalttı. Bab kentinin de özgürleştirilmesiyle DEAŞ'ın
Suriye'nin kuzeyinden tamamen sökülüp atılacak olması, Türkiye'nin
ulusal güvenliği adına önemli. Terör örgütünün sınır hattından
uzaklaştırılması, örgütün Türkiye içine sızmasını, ülke içindeki
imkan ve kabiliyetlerini minimize etti.
DEAŞ'IN İZLERİ SİLİNİYOR
Bab'ın kurtarılması, DEAŞ ile mücadelede bir son anlamı da
taşımıyor çünkü örgüt, Suriye ve Irak koridorunda hala etkinliğini
sürdürüyor. Dolayısıyla Fırat Kalkanı Herakatı, DEAŞ'ın Suriye'deki
izinin silinmesi açısından da büyük önem taşıyor.
Öte yandan Fırat Kalkanı Herakatı'nın diğer bir önemi de
PKK/PYD'nin Suriye'nin kuzeyinde ele geçirdiği bölgeleri
birleştirme hayalini önlemesi. Bu açıdan Münbiç, terör örgütünün
sözde kanton adı verilen 3 bölgeyi birleştirme hedefi açısından
stratejik bir konumda bulunuyor. Hem Suriye'nin kuzeyinin terörden
tamamen arındırılması hem de PKK/PYD'nin doğudan Afrin'e geçişine
izin verilmemesi adına Fırat Kalkanı Harekatı'ndaki güçlü iradenin
devamına işaret ediyor.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Dış Politika
Araştırmacısı Can Acun, Türkiye'nin, 15 Temmuz darbe girişiminin
hemen ardından milli unsurlarla TSK'yı yeniden dizayn ederek
tarihinin en büyük sınır ötesi harekatlarından birine imza attığını
söyledi.
Fırat Kalkanı olarak adlandırılan bu sınır ötesi harekatta temel
olarak sınırların güvence altına alınmasının amaçlandığını
vurgulayan Acun, şöyle konuştu:
"Bu harekat, yakın coğrafyada terör örgütlerini bir
tehdit olmaktan çıkartmak, bir güvenli bölge oluşturarak bölgedeki
insani krizi bir nebzede olsa azaltmak amacını
taşımaktaydı. Kendi içinde çeşitli merhaleler
barındıran harekatta önce Cerablus ve çevresi ardından ise
Azez-Cerablus arasındaki hat terörden arındırılarak sınır güvenliği
sağlanmış oldu. Ardından güneye Bab'a doğru derinlemesine inildi,
nihayetinde burası da özgürleştirilmek üzere ancak Bab kentinin de
DEAŞ'tan temizlenmesi yukarıda ifade ettiğimiz Fırat Kalkanı
Harekatı'nın tüm hedeflerinin realize edilmesine yeterli
olmayacaktır. PKK'nın Suriye örgütlenmesi PYD-YPG'nin sahip olduğu
kantonların birleştirilmesinin tamamen önüne geçebilmek ve yaklaşık
5 bin kilometrekarelik bir alanda güvenli bölge oluşturulabilmesi
adına Münbiç kentinin de terörden tamamen temizlenmesi hayati öneme
sahiptir."
Acun, Türkiye'nin, uluslararası müttefiklerinden terörle mücadele
konusunda yeterli desteği göremediğine işaret etti.
"KANTONLARI BİRLEŞTİRME HAYALİ YOK EDİLDİ
Fırat Kalkanı Harekatı'nın PKK-PYD'nin kantonlarını doğrudan
birleştirme hayallerini tamamen yok ettiğini anlatan Acun,
"Ancak terör örgütü hala Münbiç'ten Bab'ın güneyine
rejimin elinde bulundurduğu bölgeler üzerinden Afrin'e giden bir
hat oluşturma şansına sahip. Bu ihtimalin de bertaraf
edilebilmesi adına en azından ilk aşamada Münbiç'ten de örgütün
tamamen sökülüp atılması gerekmektedir. Ardından hem Afrin hem de
Fırat'ın doğu yakasındaki terör bölgelerinin elimine edilmesi
Türkiye'nin ulusal güvenliği adına önem arz etmektedir."
ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin güçlü bir devlet olarak "dost ve düşmana" teröre destek
vermenin bedelini göstermek zorunda olduğunu kaydeden Acun, "Bu
anlamda askeri ve istihbari kabiliyetlerini artırmaya devam etmek
durumundadır. Türkiye ayrıca ilişkilerini çeşitlendirmeli hem Batı
blokuyla hemde Asya'da ve Ortadoğu'daki önemli ülkelerle eş zamanlı
angajmanlar içerisinde olmak zorundadır. Trump dönemiyle birlikte
mevcut uluslararası liberal düzenin adım adım dağılmakta olduğunu
görüyoruz. Türkiye kendi iç bütünlüğünü muhafaza ederek güçlü bir
liderlikle devlet aygıtlarını yeni döneme hazırlamalıdır." diye
konuştu.