PKK'nın bölünme ve iç savaş planı!

Son günlerde artan terör saldırıları ve dağdan gelen haberler gösteriyor ki PKK artık siyasi bir kanada ihtiyaç duymuyor.

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Son günlerde artan terör saldırıları ve HDP'nin pasifize edilmesi gösteriyor ki PKK artık siyasi bir kanada ihtiyaç duymuyor. Çünkü Suriye'de yaşanan iç savaş PKK'nın asla gerçekleşeceğine inanmadığı büyük hayalin yeniden canlanmasına neden oldu.

Hangi hayal mi?

Suriye'de kurdukları kantonlara Doğu ve Güneydoğu'yu da dahil ederek büyük Kürdistan Devleti'ni kurma hayali. Bunun için başarmaları gereken bazı işler vardı.

İyice anlaşılması için adım adım gidelim.

Aylar boyunca Türkiye'nin IŞİD'e destek verdiğini yalan yanlış fotoğraflarla yayıp durdular. Devlet ilk başlarda bu söylentiyi "Deli saçması" diyerek önemsemedi. Ama Hürriyet, Cumhuriyet ve Zaman gibi gazetelerin bu iddiaları aralıksız manşetlerine taşımaları üzerine mesele ciddiye bindi.

Hemen ardından kasti bir tahrikle çıkarılan 6-7-8 Ekim Kobani olayları bu söylentiye Kürt kesiminden büyük kitlelerin inanmasına neden oldu. Türkiye IŞİD'e yardım yapmadığını söylediğinde atı alan Üsküdar'ı çoktan geçmişti.

İkinci hedef barajı geçmekti.

Seçimlere parti olarak girip barajı geçmek için yapılması gereken ne varsa hepsi yapıldı. Önce merkez ve Okyanus medyasının tam desteği alındı. 51 kişinin katili Selahattin Demirtaş'a bir yandan "Türkiyelileşme" sözü tekrarlattırılırken, diğer yandan sazlı sözlü canlı yayınlar aracılığıyla aynı isim topluma "cici çocuk" diye tanıtıldı.

Ama bu çabanın barajı geçmek için yeterli olmadığı görüldü. Bunun üzerine Diyarakır'da HDP mitinginde bir bomba patlatıldı ve sandıkta istenen hedefe ulaşıldı. Bomba patlayıncaya kadar baraj sınırında olan parti, diğer partilerin de desteğiyle yüzde 13 oy alma başarısı gösterdi!

Hemen ardından Kobani benzeri yeni bir olaya ihtiyaç vardı.

Suruç'ta toplanan kalabalığın arasına dalan biri kendisiyle birlikte onlarca kişinin ölümüne neden oldu. Sonrasında iki polisin yataklarında katledilmesiyle birlikte ateşkesin sona erdiği ve savaş ortamına geçildiği ilan edildi.

Amaç Türkiye'yi yeniden savaş ortamına çekmekti ve istedikleri oldu. Şimdi diyeceksiniz ki Türkiye'yi neden savaş ortamına çekmek istediler?

ANAR Araştırma Şirketi'nin Genel Müdürü İbrahim Uslu bu sorunun cevabını şu çarpıcı açıklamayla verdi geçtiğimiz günlerde...

Kendisinden dinleyelim:

"Türkiye'de toplam seçmenin içinde kendini Kürt olarak niteleyenlerin oranı yüzde 17-18 belki 20 civarında görünüyor. Dolayısıyla HDP'nin oy alabileceği yüzde yaklaşık yüzde 7-8'lik bir kesim daha var.

Yükselen terör dalgası nedeniyle bölge insanının, yani Kürtler'in dağlarda yaşadığı kayıplar oluyor. Evet öldürülen PKK'lı bizim için terörist ama ama herhangi bir Kürt'ün evladı, kuzeni, yeğeni, akrabası ve bu can kayıpları sadece ve sadece devlete ve iktidardaki partiye olan tepkiyi artırıyor. Bu insanları HDP'ye daha fazla destek olmaya yöneltiyor.  HDP çatıışmaların bu süreci hızlandırabileceğini görüyor. Başlatılan terörün tek nedeni bu."

Zaten asıl oyun da burada başlıyor.

Son günlerde HDP kanadından gelen açıklamalarda kullanılan dili hatırlarsak oyunun ne olduğunu daha iyi anlamış oluruz.

Selahattin Demirtaş, "Halk karşısında bütün ordular çaresizdir. İşte Tayyib Erdoğan'ın sarayının ordusu ve polisi de. Yenildiler, yine yenilecekler" diyor.

"Halk" sözüne dikkat!

Figen Yüksekdağ, "Savaş Batı'ya taşındı. Her yerde saldırı varsa, her yerde direniş olacak. Direniş yükselecek, demokratik ve meşru tavrını halkımız ortaya koymalıdır"

"Halk" sözüne bir kez daha dikkat!

Cizre Belediye Başkanı yabancı bir yayın kuruluşuna verdiği demeçte, "Şu anda halk olarak bir iç savaş yürütüyoruz" diyor.

O da, "Halk" diyor.

Anlayacağınız üzere hedef bugüne kadar başarılamayanı başararak yüzde 20'lik Kürt kesiminin tamamının oyunu almak! Bir başka deyişle "Kürtlerin tamamı bize oy veriyor" deme fırsatı yakalayarak Türkler'e, "Bu Kürtler'in tamamı PKK'lı" dedirtmek. Bugüne kadar kardeşçe yaşayan iki halkı birbirine tamamen düşman etmek.

Kısacası bir iç savaş çıkarmak!

Sonrası, bölünmenin önünü açıp büyük Kürdistan'a katılmak. Son günlerde "Özerklik" adı altında yaptıkları şakbalanlıkların nedeni işte tam da bu!

Köşeye sıkıştıkları nokta da burası!

Çünkü bütün çabalarına rağmen sözde "serhildan"ı başaramıyorlar. Doğu ve Güneydoğu halkı tehdit ve baskılara rağmen onlara istedikleri ayaklanmayı vermiyor! Aksine 90'lı yıllarda olduğu gibi batıya doğru büyük göç dalgaları oluşuyor. Halk, terörden ve PKK'dan kurtulmak için çareyi kaçmakta buluyor.

Kalanlar ise terörden ve baskıdan bunalmış şekilde HDP'ye ve PKK'ya günden güne büyüyen bir tepkiyle direniyor.

Bu durum HDP yöneticileri arasında büyük çatlaklara neden oluyor.

Gelen anket sonuçları durumun kötü olduğunu gösterdikçe kapalı kapılar ardında, "Ne oldu da biz çözüm sürecinde sona gelmişken yeniden savaşır konuma geldik?" diyen milletvekilleri isyan bayrağı açıyor. Bazı milletvekilleri, "Kürtleri temsil ettiğimizi söylüyoruz ama, 80 vekilin 60'ı alevi ve sosyalist. Bunlar mı haklarımızı savunacak?" diyor.

Leyla Zana, Altan Tan ve Celal Doğan ve Emek partisinden seçilen bazı isimler çevresindekilere rahatsızlıklarını açık açık belli ediyor.

Hal böyle olunca PKK'nın bombalı saldırıdan başka şansı kalmıyor. Ancak onlar da bu durumun böyle gitmeyeceğini iyi biliyor.

Dağlara karların düşeceği zamana giriyoruz. Kış döneminde eylem kabiliyetini tamamen kaybeden PKK'nın dağlara ve kamplara çekilmekten başka şansı kalmıyor. Şehirlerdeki milis güçleri şehirle dağ arasında sıkışıp kalınca başlarına nelerin geleceğini çok iyi biliyor.

Anlayacağınız terörle mücadele henüz başlamadı! Sararan yapraklar dallardan düşmeye başlayınca neler olacağını hep beraber izleyip göreceğiz.

PKK'nın AB ve Amerika'ya "Türkiye'yi yeniden çözüm masasına oturması için ikna edin" mesajları göndermesinin nedenini sanırım şimdi daha iyi anlıyorsunuzdur.

DİPNOT: Sokak eylemleri yaparak HDP ve gazete binalarına saldıran her kim varsa bilsin ki PKK'nın iç savaş oyununa figüranlık yapıyor.

Yapmamız gereken 3 temel şey var.

Birincisi sokaklardan tamamen çekilmek. İkincisi komşumuz, arkadaşımız olan Kürtlere kardeşliğimizi her zamankinden daha fazla sunmak. Üçüncüsü etkisiz hale getirilen PKK'lıların ceset fotoğraflarını sosyal medyada paylaşmamak. Unutulmasın ki o çocuklardan büyük bölümü kaçırılan ve kandırılan çocuklar. Yakılan her HDP binası, yayınlanan her bir ceset fotoğrafı intikam yeminleri edilmesine ve PKK'ya yeni katılımlar olmasına neden oluyor.

Bu oyuna alet olmayın!