PKK'dan HDP'ye 'seçim bildirgesi' fırçası!
Abone olPKK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan, HDP'ye seçim bildirgesi konusunda sitem etti.
PKK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan, “Adil Bayram”
mahlasıyla yazdığı Özgür Gündem'deki bugünkü yazısında HDP'nin
seçim bildirgesine ilişkin olarak 1 Mayıs'a dikkat çekerek,
"HDP'nin çizgisini netleştirmesi ve işçi-emekçi vurgusunu daha çok
ve güçlü yapması gerekiyor. Seçim bildirgesinde en azından üçüncü
sıraya koyması gerekirken, çok daha gerilerde yer vermiş olması
biraz şaşkınlık yarattı" dedi.
DURAN KALKAN'DAN "1 MAYIS" SİTEMİ
HDP'nin seçim bildirgesine ilişkin 'sitemli' ifadelere yer veren
Duran Kalkan, "Umarız bu eksikliği 1 Mayıs kutlamalarında ve seçim
kampanyası sürecinde giderir" diyerek "İşçi ve emekçilerin partisi
olduğunu çok daha güçlü bir biçimde ortaya koyar" ifadesini
kullandı.
İşte o yazıdan çarpıcı satırlar:
"1 MAYIS GELİYOR"
İşçi ve emekçilerin birlik, dayanışma ve mücadele günü 1 Mayıs
geliyor. Emekçiler bu 1 Mayıs’ı da Taksim’de kutlamak üzere
hazırlanıyor. Fakat AKP iktidarı daha şimdiden Taksim’de kutlamanın
yasaklandığını açıklamış bulunuyor. Belli ki bu 1 Mayıs da
çatışmalı geçecek!
"ZATEN SON YILLARIN 1 MAYIS KUTLAMALARI HEP ÇATIŞMALI
GEÇİYOR"
Zaten son yılların 1 Mayıs kutlamaları hep çatışmalı geçiyor. 1
Mayıs’ın mücadele günü olma karakteri ülkemizde hep yaşanıyor. Bu
yıl ise birliğe ve dayanışmaya daha fazla ihtiyaç duyuluyor ve
çağrı yapılıyor. Çünkü 7 Haziran’da genel seçim var ve emekçilerin
oyları seçim üzerinde çok ciddi bir etki yapıyor.
AKP’nin Taksim’i yasaklamasına karşı HDP ve CHP 1 Mayıs işçi
gününün Taksim’de kutlanmasını savunuyor. Sendikaların yaptıkları
Taksim çağrısına katıldıklarını açıklamış bulunuyorlar. Böylece
işçi ve emekçilerden yana tavır koymuş oluyorlar.
"CHP'NİN TUTUMU HİÇ KİMSE İÇİN İNANDIRICI
GELMİYOR"
Tabi CHP’nin bu tutumu hiç kimse için inandırıcı gelmiyor. Daha çok
yaklaşan seçimler için yapılmış bir oy alma politikası olarak
görülüyor. Çünkü bu Cumhuriyeti CHP kurdu ve dikkat edilirse 1
Mayıs işçi ve emekçi gününü hiçbir yasal çerçeveye oturtmadı. Şimdi
de iktidar olursa farklı bir politika izleyeceğine dair hiç
kimsenin umudu yok.
"GERİYE HDP KALIYOR Kİ..."
Geriye HDP kalıyor ki, onun da çizgisini netleştirmesi ve
işçi-emekçi vurgusunu daha çok ve güçlü yapması gerekiyor. Seçim
bildirgesinde en azından üçüncü sıraya koyması gerekirken, çok daha
gerilerde yer vermiş olması biraz şaşkınlık yarattı. Umarız bu
eksikliği 1 Mayıs kutlamalarında ve seçim kampanyası sürecinde
giderir. İşçi ve emekçilerin partisi olduğunu çok daha güçlü bir
biçimde ortaya koyar.
İşçi örgütlerine ve sendikalara gelince, belli ki yaşanan gelişmeler nedeniyle hepsinde bir yenilenmenin ve gelişmenin yaşanması gerekiyor. Çünkü reel sosyalizmin çözülüşünden bu yana sosyalist ideolojide çok önemli yenilenmeler ve gelişmeler yaşandı. Reel sosyalizmin eleştirisi üzerinden demokratik modernite kuramı ve demokratik sosyalizm geliştirildi.
"ARTIK DEVLET VE SOSYALİZMİN BİR ARADA OLABİLECEĞİNE HİÇ
KİMSE İNANMIYOR"
Artık devlet ile sosyalizmin bir arada olabileceğine hiç kimse
inanmıyor. Yani devletçi sosyalizm anlayışı tarihe karıştı.
Sosyalizmin özgürlük, farklılıklara dayalı eşitlik ve paylaşım
ilkelerinin devlet gibi bir baskı ve zor aracıyla
gerçekleşemeyeceği herkesçe anlaşılır oldu.
Sosyalizmin devlet aracından kurtarılması insanlık düşüncesi açısından çok önemli bir gelişmedir. Benzer bir biçimde demokrasinin de devlet elinden kurtarılması çok önemlidir. Demokrasiyi bir devlet biçimi olarak gören anlayışın ne kadar yanlış olduğu artık netçe açığa çıkmıştır. Demokrasinin devletten kopartılarak esas yeri olan toplumla birleştirilmesi tarihi önemdedir. Böylece sosyalizmin demokrasi aracıyla birleştirilmesi ve demokratik sosyalizmin tanımlanması en önemli düşünsel devrimlerden birini ifade eder.
"PARADİGMASAL DEĞİŞİM"
İdeolojide yaşanan böyle bir paradigmasal değişimin örgütlenme ve
mücadele üzerinde de devrimsel nitelikte değişiklikler yaptığı
tartışmasız bir gerçektir. En başta eskinin devlet ve iktidara
bağlı olan şiddet anlayışı aşılmıştır. Bunun yerini Paris
Komünü’ndeki barikatların temsil ettiği öz savunma direnişi
almıştır.
Artık gerilla çizgisini de, faşizme karşı direniş birliklerini de bu anlayış temelinde yeniden şekillendirmek gerekir. Kuşkusuz iktidar ve devlet güçlerinin saldırıları karşısında savunmasız olmaz, meşru savunmadan vazgeçilemez. Ancak bunun tamamen öz savunma kapsamında olması ve o kapsamı aşmaması da esastır.
Mücadele yöntem ve biçimleriyle birlikte örgüt anlayışında da önemli değişikliklerin gerektiği açıktır. Her şeyden önce, öncü parti anlayışında önemli değişiklikler gereklidir. Devlet ve iktidar odaklı partilerin gerçekte bir sosyalist parti olamayacağı açıktır. Dolayısıyla demokratik sosyalizm partileri devlet odaklı ve iktidar merkezli değil, tamamen toplum odaklı olmak zorundadır.
"PARTİ-TOPLUM BİRLİĞİ"
Peki bu ifadeler ne anlama gelmektedir? Yani demokratik sosyalizm
partileri ve onun kadroları devlet kurmayı ve iktidar olmayı
hedefleyen değil, toplumu eğitip örgütleyerek demokratik toplumu
geliştirmeyi hedefleyen parti ve kadrolar olmalıdır. Reel
sosyalizmin parti-devlet birliği yerini parti-toplum birliği
almalıdır.
Dikkat edilirse, öncü parti ve işçi-emekçi örgütlülüğü reddedilmemektedir. Tersine öncü parti anlayışında paradigmasal değişim yaşanmakta ve bu temelde öncü parti dahil işçi ve emekçilerin örgütlülüğünün çok daha geliştirilmesi ve güçlendirilmesi gerektiği görüşü esas alınmaktadır.
Bu bakımdan öncü parti anlayışı ve örgütlülüğüyle birlikte diğer tüm örgütlenmelerde de ciddi değişiklik ve yenilenme gerekmektedir. Örneğin, sendikalar ve diğer işçi örgütleri artık eskisi gibi olamaz. Kuşkusuz örgütlülük ortadan kalkmaz, ama eskisi gibi kalmayıp çok önemli değişiklikleri yaşar. Bu temelde sendikalar ve işçi birlikleri gibi tüm örgütlerde ciddi yenilenmelerin gerçekleştirilmesi gerekir.
"DEVLET VE İKTİDAR ODAKLI DEĞİL..."
Peki yeni işçi ve emekçi örgütleri nasıl olacaktır? Her şeyden
önce, grev ve gösteri yaparak devletten hak isteyen değil, kendi
işyerini kuran ya da çalıştığı yerin sahibi olan, böylece üretim ve
yaşamda kendi kendini yöneten topluluk örgütlenmeleri
gerçekleşecektir. Yani işçi ve emekçilerin kitlesel örgütlenmeleri
de devlet ve iktidar odaklı değil, tamamen demokratik toplum odaklı
örgütlenmeler olacaktır.
Artık demokratik toplumun özgür bir parçası olan işçi ve emekçi örgütlenmelerinin zamanı gelmiştir. Böylece kendi özerk demokratik birliklerini kurarak demokratik konfederalizmin sağlam bir parçası haline kendilerini getirmelidirler. Bu temelde de kendi kendilerini yöneterek “Üreten biziz, yöneten de biz olacağız” sloganını hayata geçirmelidirler.
"GÜNCEL SİYASETİ DÜŞÜNMEK KADAR..."
2015 Yılının 1 Mayıs’ını yaşarken, güncel siyaseti düşünmek kadar,
işçi ve emekçilerin ideolojik ve örgütsel bakımdan kendilerini
nasıl yenilemeleri ve demokratik toplumun bir parçası ve demokratik
sosyalizmin öncü güçlerinden biri haline getirmeleri gerektiğini de
düşünmek gerekir. Bu düşüncenin önümüzdeki yıllarda işçi ve emekçi
kesimlere kılavuzluk edeceğini de bilmek gerekir.
Tabi bununla birlikte güncel siyaset işçi ve emekçiler açısından da önemlidir. 7 Haziran seçimleri sadece yeni bir iktidar ortaya çıkarmayacak, ondan sonraki siyaset seçim sonuçlarına göre şekillenecektir. Çok açık bir biçimde görülüyor ki, eğer seçimi AKP kazanırsa seçim sonrası sav olmasını istemiyorsak, o zaman demokratik siyasetin 7 Haziran seçimini kazanmasını sağlamamız gerekir. Bu temelde HDP önemli bir demokrasi bloğu oluşturmuş ve ciddi bir iddia ile ortaya çıkmıştır. AKP’yi durduracak ve savaşı önleyecek tek güç budur.
Bu temelde tüm işçi ve emekçilerin birlik, dayanışma ve mücadele gününü yoldaşça kutluyor, hepsini 7 Haziran’da AKP’yi düşürmek için HDP’de birleşmeye davet ediyorum!