PKK'dan Dersim'de otelciye kefen
Abone olSon günlerin çok konuşulan ismi CHP Tunceli Millletvekili Hüseyin Aygün yine ilginç açıklamalarda bulundu.
PKK'nın artan terörünü baskı dalgası olarak olarak gören
Aygün, Dersim'in PKK'ya boyun eğmeyeceğini açıkladı.
Örgütün orada ticaret yapan bütün kişilerden en az 15 bin vergi aldığına dikkat çeken Aygün, üç dört gün önce, orada büyük bir oteli işleten bir ticaret adamına paket içerisinde kefen gönderildiğini söyledi.
Uluslararası toplumun PKK'yı devlet kurması için
desteklediğini belirten Aygün'e göre devlet Öcalan ile görüşmeli.
Aygün ayrıca kendisini kaçıran PKK'lılar için kullandığı "iyi
çocuklar" sözü için pişman olmadığını ifade etti.
Başbakan'ın Dersim özrü dilemesine giden sürecin önünü açan CHP
Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, PKK tarafından kaçırılınca
gündeme oturmuştu. Serbest kaldığında kendisini kaçıran PKK'lılar
için ettiği 'iyi çocuklar' lafı haftalardır eleştirilen Aygün,
konuştu.
- Twitter'da 'PKK iş araçlarını yakıyor. Dersim'de
ticari hayatı yok edecek eylemlerde bulunuyor' demişsiniz. PKK
Dersim'de tam olarak ne yapıyor?
2005 yılında da benzer eylemler oldu ve örgüt tarafından halkı
Dersim'de yaşamaktan bıktıran yoğun bir baskı dalgası uygulandı.
Yine baskı yapıyor, insanları sürgüne gönderiyor, işyerlerine zarar
veriyor... Bunun nedeni CHP'nin iki milletvekilliğini birden
alması, BDP'li belediyenin iki dönemdir yönetimde olduğu halde
başarısız görülmesi ve halkın BDP çizgisinden kopuşunun sandık
sonuçlarına yansımasıdır. Ne yaparlarsa yapsınlar, Dersim halkı
PKK'ya boyun eğmiyor.
EN ZENGİNE KEFENLİ TEHDİT
-Niye bu maya tutmuyor orada?
Çünkü Dersim'de Kürt milliyetçiliği politikası tutmaz. Dersim Alevi
kimliği önde olan, 500 yıldır inanç nedeniyle sürgün edilen,
katledilen bir nüfus barındırıyor. Ona Türklük, Kürtlük, Kemalizm,
Apoculuk... dayatan siyasetler tutmuyor. Fakat PKK Kürdistan dediği
bölgede türdeş bir toplum yaratmak istiyor.
- Ne kastediyorsunuz? Nasıl yapıyor bunu?
30 yıldır yürüttüğü silahlı mücadeleye rağmen bir türlü
tutunamadığı Dersim halkından tırnak içinde hesap soruyor. Ona 'Ya
egemenliğimi kabul edeceksin ya da Dersim'i terk edeceksin'
mesajını veriyor. Halk çok gergin ve endişeli. Zaten 1992 yılındaki
yoğun devlet baskısının yanı sıra PKK'nın sivillere yönelik
cezalandırma, sürgün etme, iş araçlarını yakma, vergi alma gibi
politikaları nedeniyle; yani iki ateş arasında kaldığı için halk
Dersim'i terk etmiştir. Bugün de PKK orada ticaret yapan bütün
kişilerden en az 15 bin vergi alıyor. Üç dört gün önce, orada büyük
bir oteli işleten bir ticaret adamına paket içerisinde kefen
gönderildi. Düşünebiliyor musunuz, 'Eğer istediğimiz vergiyi
göndermezsen, seni bu kefenin içine koyarız' diye! Oranın en zengin
işadamına böyle bir şey gönderiyorlarsa, öğretmen, minibüsçü, küçük
esnaf... PKK'nın uyguladığı şiddete nasıl direnecek? Şimdi
'Milletvekili bile kaçırıyor, biz ne olacağız?' diye soruyor
herkes.
- Son iki aydır hemen her gün saldıran PKK ne yapmaya
çalışıyor?
Ben PKK'nın nihai hedefinin devlet olduğunu düşünüyorum. Ve
uluslararası pek çok gücün örgütü desteklediğini de bilenlerdenim.
Ama yine de müzakere yoluyla Türkiye'nin bütünlüğü korunarak Kürt
sorunu çözülebilir diye düşünüyorum.
PKK nihayetinde bir devlete oynuyorsa Ankara'nın
yapabileceği bir şey var mı ki müzakerelerle? Sonuçta bölünme
müzakeresi diye bir şey olmaz...
Öcalan ile görüşüyorlar zaten. Ricciardone ben kaçırıldığımda
'Müzakereler zarar görür' demedi mi? Görüştüklerini biz de böylece
öğrendik. Öcalan hala Kürt sorununda önemli bir figür. Örgüt
dinliyor onu. Öteden beri bir arada yaşamayı vurguluyor ve Mustafa
Kemal'in Eskişehir konuşmasında söylediği şeyleri esas aldıklarını
ifade ediyor. PKK çok güvenilecek bir örgüt değil ama yine de silah
bıraktırılması için Öcalan'la görüşülmesi gerekiyor. AKP'nin,
MİT'in ya da Parlamento'nun barışçıl çözüm için onunla görüşmesinde
ben de yarar görüyorum.
OSLO'DAN SONRA ŞIMARDILAR
- Oslo süreci peki?
Oslo görüşmeleri yanlış değildir. Fakat hükümet süreci çok kötü
yürüttü. Ben görüşmenin açık ve Parlamento'daki bütün partilerin
katılımıyla yürütülmesini savunuyorum. Bu ölümlerin bir gün
duracağı, bu savaşın da biteceği belli. Niye şimdi bitmesin? Temel
bazı şeyler yapılırsa örgütün önce silah bırakacağını, sonra
Türkiye dışına çıkacağını, ardından da kademeli olarak tasfiye
olacağını düşünüyorum. Her gün gelen şehitler hepimizi mahvediyor,
söz söylemeye cesaret edemiyoruz ama müzakere dışında da denenmemiş
hiçbir ağır baskı yöntemi kalmadı. Dolayısıyla umudum yine
konuşmakta ve barışta. Zaten bu umut kalmazsa, felaket herkesin
kapısını çalacak ve Kürtler Türklerden kanlı bir şekilde ayrılacak.
Türkiye'de barışçı bir ayrılma olmaz, çok kanlı bir bölünmeye gider
ve bundan hepimiz zarar görürüz. Bunu istemediğim için barışçı
çözümü savunuyorum.
- Bugün yaşadığımız PKK saldırılarını Oslo ile ilişkilendiriyor
musunuz?
İlişkilendirmiyorum ama Oslo'nun örgütü biraz şımarttığını
düşünüyorum. 'Muhatap alınıyoruz, görüşülüyoruz. Artık biz
Türkiye'de siyasi muhatabız' diye bir şımarma hali var, o çok açık.
Bu durum eylemleri de artırdı. Örgüt içinde 'Biz eylem yaptıkça
muhatap oluruz' diye düşünen insanlar olduğunu da biliyorum. Bu
nedenle, yeni bir Oslo'nun başlaması artık daha zor. O yüzden
mutlaka Parlamento'da uzlaşıyla başlamalı. Ama Ricciardone ve
Arınç'ın açıklamalarından Öcalan ile görüşüldüğünü anlıyoruz. Hala
kamuoyundan gizlenen, Parlamento'yu hiçe sayan tepeden yaklaşım
sürüyor. Bunun sonucu kesinlikle yeni bir fiyaskodur.
'İyi çocuklar' dediğim için pişman olmadım
- PKK neden Tunceli'nin Ovacık İlçesi Başsavcısı Murat
Uzun'u hedef aldı sizce?
'Geliriz, Hükümet Konağı'nın önünde bile devletin başsavcısını
vururuz' mesajı vermek istedi. Benim kaçırılma sürecimle başladı
aslında bu korkutma süreci. Fakat benim kaçırılmamdan sonra oluşan
tepki, örgütte büyük itibar kaybına yol açtı. Savcıya yönelik bu
cani eylemle de gücün sürdüğünü göstermek istiyorlar. Ama halkın bu
kadar sevdiği, Dersimli çocukları kendi çocukları gibi gören,
savunmasız-silahsız bir adama böyle kalleşçe, arkadan susturucu
silahla vurmak zavallılıktır.
- Savcı Uzun'u öldürenlerden birinin sizi Ovacık
yakınlarında kaçıran ekipten olduğu bilgisi var...
Bu, AKP istihbarat birimlerinin basına sızdırdığı bir şey olsa
gerek. AKP'nin hiçbir şeyine güvenmediğim için yorum
yapamıyorum.
- Melih Gökçek sizi kaçıranların akrabanız olduğunu
söylüyor. Akrabalarınız mıydı?
Benim dağdaki hiç kimseyle bir akrabalığım yok. Muhatap olduğum
grupta sadece 17 yaşında bir çocuğun Tuncelili olduğunu söylediler.
Ayrılmadan evvel onu 1-2 saatliğine gördüm. Fakat diğer altı
kişinin Suriyeli, Erganili, Malatyalı, Kuzey Iraklı olduğunu
söylediler. Örgüt tarafından bana verilen bilgiler de teyit
edilmeye muhtaç tabii. Fakat anadilim Zazaca konuştuğumda cevap
veremedikleri için Dersimli olmadıklarını anladım.
SAVCIYI KALLEŞÇE VURDULAR
- PKK tarafından sizi kaçıranlar için 'İyi çocuklar'
demeniz çok tepki de çekti. Sonradan pişman oldunuz mu bu
ifadenizden?
Hayır, pişman değilim, ben bir empati yaptım. 30 yıldır savaş var.
O dağlarda savaşan, eline silah verilen, savaştırılan veya
kandırılan -ne derseniz- çocuklar Türkiye'nin çocukları ve onları
kazanmamız lazım. Benim dağdaki üç-beş kişi için 'İyi çocuklar, bu
ülkenin evlatları' dememde bir yanlışlık yok. Ama PKK'nın hangi
çılgın eylemlere imza atacağını kimse bilmiyor ki! Bu örgüt ateşkes
olduğunda Bingöl yolunda silahsız, izne giden 33 askeri kurşuna
dizdi. İşte yine silahları olmayan bir konvoya saldırdı, 10 tane
askeri öldürdü! Dolayısıyla örgüte hiçbir şekilde güvenmiyorum ama
dağlarda örgütün içinde olan ve eve dönme, barış umuduyla yaşayan
pek çok genç var. Bunları, dağda kaldığım sürede bana ifade edenler
hakkındaki iyi niyetli temenniler niye örgütün canavarca eylemleri
ile kıyaslansın? Onlar bu ülkenin çocukları ve kazanılması
gerekiyor. Ama terörün bir savcıyı kahpece arkadan vurmasının da
lanetlenmesi lazım.
- Gerçekten savcıyı 'iyi çocuklar' dediğiniz kişilerden
birinin içinde olduğu ekip öldürmüşse, yine rahatsızlık duymaz
mısınız?
Bunun bağımsız bir soruşturmayla kanıtlanması lazım. Ancak ben
'İyi, genç çocuklar' dediğimde de onların silahlı örgüt üyeleri
olduklarını biliyorduk. O sözden önce de insan öldürmüş
olabilirlerdi, buna rağmen sahip çıktım. Çünkü bu çocukların
kazanılması gerek. Eleştirenler hayatlarında bir gün Dersim'e,
Diyarbakır'a gelmişler midir? Tayyip Erdoğan'ın 500 kişilik koruma
ordusu var. Gelsin, yüreği varsa Dersim'e, Diyarbakır'a gidelim,
korkusundan adım atamıyor. Adamlar koruma ordusuyla geziyor,
vatan-bayrak edebiyatı yapıyor.
- Twitter'da savcının ölümünü kınarken 'Ve nihayet'
dediğiniz için Şamil Tayyar sizi topa tuttu. Aslında
yazdıklarınızın anlaşılıyor ama sorayım: Neden 'Ve nihayet'
dediniz?
PKK'nın başta bir taksiciyi kurşuna dizerek başlattığı siviller
üzerindeki baskı uygulamalarını maddeler halinde verdim. Sürgün
ettiği 6 insanın ismini ben yayınladım. Bu eylem dalgasının son
olarak bir savcıya uzandığını, bir başsavcının bile
öldürülebildiğini söyledim, güvenlik zafiyetine işaret ettim orada.
Adı geçen kişi, çok karanlık bir insan. Ergenekon operasyonunda
gazeteciliğin ötesinde roller üstlenmiştir. Dolayısıyla bana
saldırmasında, Kürt sorununu sahiplenen bir milletvekili üzerinden
CHP'yi PKK'yla ilişkilendirmesinde şaşılacak bir şey yok. Çünkü
milletvekilliği yapmıyor; istihbaratçılık yapıyor. Açıklamalarım
son derece insani ama onların işi ajanlık, provokatörlük olduğu
için görevlerini yapıyorlar. Normaldir yani.
- PKK tekrar beni kaçırabilir diye bir korkunuz var mı?
Hayır. Halktan tepki aldıkları için bir daha kaçırmayı göze
alamazlar ama 90'ların kontrgerillası artık AKP'dir, o her şeyi
yapabilir. Derin devleti tasfiye ettiklerini söylüyorlar ama şimdi
kendileri müthiş bir derin devlet kuruyorlar.
Allah tüm AKP'ye şehitlik nasip etsin
- Zaman zaman sosyal medyada dolaşan bir konu olduğu için
sormak istiyorum: Kemal Bey ile akrabalığınız var mı?
Yok, hiçbir akrabalığımız yok. Bu dinci fanatikler, İslam
tacirleri, İslam'ı siyasette palazlayanlar, başta Tayyip
Erdoğan, Melih Gökçek gibi tipler Türk halkını aptal
zannediyorlar. Türkiye'deki insanların aklıyla bu kadar alay eden
bir mantıktan da hesap sorulur bir gün, buna inancım tam. İş artık
çirkefliğe vardı. Yoksul çocuk ölüyor 'Şehitlik nasip işi'
diyorlar. 'Oğlunu gönder, şehit etsinler' o zaman! Ölen bir çocuğun
ardından bu kadar rezil, bu kadar dini siyasete alet eden bir bakış
açısı ben bugüne kadar görmedim. Bu ölümü bile siyasete, dine alet
etme politikasıdır. Ve ben Allah'tan böyle bir şehitliği bütün AKP
sülalesine nasip etmesini diliyorum, hepsine yani.
BDP'lilerin PKK'lılarla kucaklaşması hoş
olmadı
- BDP'li vekiller ile PKK'lıların kucaklaşmasını nasıl
karşıladınız?
BDP, PKK'nın siyasi sözcüsü olmasa da tabanının PKK'yla aynı
olduğunu hep söyleyen bir parti. Dürüst konuşmak gerekirse, bu
anlamda şaşırmıyoruz ama görüntüler hoş olmadı. Kameraların oraya
götürülmüş olması, oradaki karşılıklı jestler ve PKK'lıların
konuşmalarının içeriği kötüydü. Her gün şehit gelen bir ortamda o
buluşma tabii pek çok insanı incitti. Keşke biraz dikkat
etselerdi.