Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, kabine toplantısından sonra
Suriye’yle ilgili yüksek tonda konuştu.
“Bir gece ansızın gelebiliriz” dedi.
Sayın Erdoğan; Suriye’de yaşanan sürecin ardından sopa gösterme
gereğini hissetti. Bu mesajının adresinin belirlenmesi ve
belirlenen adres için gereğinin yapılması için bir uyarıydı.
Sayın Erdoğan, “Bir gece ansızın gelebiliriz” dediğinde üzerine
alınması gereken ülke Atina’ydı. Bu uyarı yerine ulaştığında hizaya
gelmişti Yunanistan.
Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu, Tel Rıfat ve
Münbiç’ten sonra Deyrizor’u da PKK-YPG’nin elinden kurtarıp,
Rakka’ya yönelmişti. Fakat operasyonlara fren yaptırıldı.
PKK-YPG’nin tehdit oluşturduğu yerlerde nokta operasyonları
yapıldı.
Yeni Suriye yönetiminin, PKK-YPG’nin silah bırakması, Suriye
resmi ordusu dışında hiçbir silahlı gücün olmayacağı, Suriye
topraklarında PKK-YPG’nin kontrol ettiği bir alanın olmayacağı
kararındaki net duruş ve kararlılık nedeniyle, buna imkân ve fırsat
tanınmak istendi.
Suriye’de var olan güçler silah bırakma kararı aldı. PKK-YPG
sinsi pazarlıklar peşinde koşuyor. Her kapıyı çalıyor. Her yolu
deniyor. Hatta Rusya’dan, Türkiye için arabulucu olmasını istiyor.
ABD’nin Ayn-el Arab bölgesine üs kurduğunu bile ifade etti.
Tabi ki Pentagon yalanlandı. İsrail’le irtibata geçti, İran’la
temas kurdu. Suriye yönetimi ile görüştü. Resmi Suriye ordusu
içinde bile temsil edilmek istediğini bildirdi. Suriye’nin
petrolünü yüzde 50 yüzde 50 paylaşmayı önerdi. Ve Reddedildi. Silah
bırakmaları dışında bir seçenek sunmadı. ABD ve Rusya’dan destek
bulamayınca Avrupa’ya yöneldiler. Kısa süre sonra bakanlık
koltuklarında oturamayacak olan Almanya ve Fransa Dışişleri
Bakanları, Şam ziyaretlerinde PKK-YPG’nin varlığını sürdürmesi
yönünde taleplerde bulundular. Macron kendi başarısızlığını görmek
yerine, PKK-YPG lehine açıklamalarda bulundu. Kendi ülkesi
Fransa’da iktidarını koruyamayan Suriye’deki güç dengesinde iktidar
olabilir mi? Ne kadar dikkate alınır ki…
Türkiye, Suriye konusunda her zaman etkili ve duyarlıydı. O
duyarlılığını her şartta korudu. Fakat 8 Aralık’ta yaşanan
devriminden daha da güçlenerek çıktı.
Türkiye sahada da masada da gücünü gösterdi.
Trump’ın dediği gibi, “Suriye’nin anahtarı Türkiye’nin
elinde”.
Suriye yönetimi topraklarında PKK-YPG’yi istemiyor. Suriye’deki
PKK-YPG varlığı Türkiye’nin de Suriye’nin de kırmızı çizgisi.
Bakıldığında kısa bir zaman sonra ABD yönetimine gelecek olan
Trump olumlu sinyaller vermeye başladı. Türkiye, savaşsız çözüm
için çok ciddi çaba gösterdi. Unutulmaması gereken, hatırda
tutulması gereken gösterilen çaba sınırsız değil.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın “Bir gece ansızın
gelebiliriz” çıkışı ve bu çıkışın muhatapları, PKK-YPG varlığını
korumaya çalışan batılı ülkelerdir. İran, Fransa, İngiltere ve
Almanya başta olmak üzere teröre destek verenler, Suriye üzerine
hesap yapan ülkelerin Sayın Erdoğan’ın ifadesini doğru analiz
etmeleri ve ona göre hareket etmeleri kendi menfaatlerinedir.
Sayın Erdoğan; “Suriye’nin bölünmesine rıza göstermeyiz. Bu
konuda risk görürsek gerekli adımları atarız,
Silahlar gömülecek derken Türkiye bekasını koruma konusunda
nasıl bir iradeye sahip olduğunu göstermiştir.
Terörsüz Türkiye hedefimizi öyle ya da böyle
gerçekleştireceğiz.
Biz bunun suhuletle olmasını temenni ediyoruz. Bu yol tıkanırsa
ve dinamitlenirse o zaman devletin demir yumruğunu vurmaktan
çekinmeyiz.
Erdoğan uyardı. Eğer PKK-YPG silah bırakmazsa, Suriye’de
farklı bir yönetim ısrarını sürdürürse, batılı ülkeler bu yönde
taleplerde bulunurlarsa o zaman Suriye devletiyle birlikte geniş
çaplı bir askeri harekât kaçınılmaz olacaktır” dedi.
PKK-YPG varlığını sürdürsün diye mücadele edilmiyor diye
de ekledi Sayın Erdoğan.