PKK orduyu nasıl altüst ediyor?
Abone olTSK elindeki büyük imkanlara rağmen PKK'yı neden dize getiremiyor? Kamuoyu bu sorunun cevabını arıyor.
Terör örgütü PKK nasıl oluyor da orduya bu kadar zayiat
verdirebiliyor? Karakol basıyor askeri birliklere güpe gündüz
saldırabiliyor. Her saldırı bir öncekinin kopyası gibi..
Taraf yazarı Ahmet Altan madalyonun öteki yüzünü yazdı. Altan,
"Ordu niye bu kadar aciz bir halde?" diye soruyor.
Cevabını da hemen arkasından işte böyle veriyor:
"PKK'lıyı çoban", "kekik toplayanı PKK'lı
sanan" generalleri yükselten, sürekli darbe planları
yapan, lahikalar yazan, ilkokul çocuklarını bile fişleyen,
Cumhurbaşkanlığı seçimlerini aklına takan, başörtülü kadınlarla
uğraşmayı marifet sanan, "baskın olacak" bilgisini
aldıktan sonra Dağlıca'da olduğu gibi PKK'nın geleceği yolları
açan, Ergenekon'u savunmak için kendini parçalayan bir ordudan
başka ne beklersiniz?
Bu ordu, ordu değil.
Başka bir şey.
Daha ziyade siyasi bir parti olarak şekillenmiş.
"Siyasi iktidarı" savaştan beslendiği için de
"savaşı" asla bitirmeyecek biçimde
"konuşlanmış", ordu çok kalabalık olduğu için PKK
orduyu hiçbir zaman yenemeyecek ama bu savaş da hiç bitmeyecek.
Biz bu ordunun aslında "ordu" olmadığını ne zaman
anladık?
Bir iki yıl oldu.
Anlaşılıyor ki yıllardır bu yetersizliği sürdürüyor ordu, asker
kılığındaki yoksul çocukların ölümüne aldırmıyor ve onları cepheye
gönderiyor.
Otuz üç asker olayında olduğu gibi bazen kendisi silahsız erleri
PKK'nın kucağına sürüyor."
SENTEZ TÜRKİYE'Yİ KURTARIR
Ordunun gerçek yüzünü medyanın gizlediğini savunan Altan, 30 yıldır
aynı sahnenin sergilendiğini yazdı. AK Parti iktidarı ile başlayan
değişime dikkat çeken yazar, ordu, yargı, CHP, "devlet
zengini" dörtlüsüne karşı ortaya çıkan yeni gücü tarif
ediyor. Dahası tez ve antitezin çarpışmasından ortaya çıkacak olan
sentezin Türkiye'nin kurtuluşu olacağını söylüyor.
Yazara kulak veriyoruz:
"Şimdi, biri halkın, diğeri devletin desteğine sahip bu
"iki sermaye grubu"nun çatışmasını yaşıyoruz.
Bu çatışma, eskinin bütün eksikliklerini, bozukluklarını, suçlarını
ortaya seriyor.
Ama "yeni sermaye" sürekli bir çatışma
yaşadığından ve bir yanıyla "eskinin" zihnî
egemenliğinden kurtulamadığından, "geleceğin"
temelini güçlü bir şekilde atamıyor.
Avrupa yolunda kararlı bir şekilde yürüyemiyor, demokrasiyi tam
oturtamıyor, Kürt açılımını başlatıyor ama Kürtlere haklarını
veremiyor, Anayasa'yı değiştirmek istiyor ama tam
değiştiremiyor.
Ama bu "yarım yarım değişiklikler" ve
"açılımlar" bile Türkiye için büyük bir
değişiklik, daha da önemlisi, bu "yarım açılımlar ve yarım
değişimler", gelecekteki büyük değişimin kapısını açıyor,
"eskinin" mutlak baskısını kırıyor.
Zaten onun için Ergenekon yakalanıyor, darbeciler yargının önüne
çıkarılıyor, ordunun gerçek yüzü açıkça görülüyor.
Daha "diyalektik" bir anlatımla söylemeye
çalışırsak, "eski" teze karşı, yeni bir
"antitez" çıktı, bunların çatışmasından bir
"sentez", yeni bir sonuç çıkacak.
Bu "sonuç" bugünkü durumdan çok daha iyi
olacak.
Karşımızdaki iki gücün "uzlaşması" gerektiğini
söyleyenlere aldırmayın, Türkiye'nin geleceği, bunların asla
uzlaşmadan, yeni bir "sentez" yaratana kadar
"çatışmasında" yatıyor."