PKK kurucusundan çarpıcı açıklamalar
Abone olTerör örgütü PKK’nın kurucularından eski PKK’lı Selim Çürükkaya, Suriye’de yaşanan iç savaş ve 15 Eylül tarihinde Erbil kentinde düzenlenece...
Terör örgütü PKK’nın kurucularından eski PKK’lı Selim Çürükkaya,
Suriye’de yaşanan iç savaş ve 15 Eylül tarihinde Erbil kentinde
düzenlenecek olan Kürt konferansıyla ilgili olarak yaptığı
değerlendirmelerde, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Çürükkaya,
“PYD’nin Suriye rejimine karşı tek bir söylemi yoktur, rejimin
güdümünde bir yapıdır. Esad rejimine karşı ayaklanmalar başlayınca,
hemen rejim yanlısı bir siyaset izleyen, rejime karşı ayaklananları
bastıran PYD idi” dedi.
PKK’nın kuruluş döneminde yer alan ve bir süre örgütte yöneticilik
yaptıktan sonra 1991 yılından PKK’dan ayrılarak Avrupa’ya yerleşen
Selim Çürükkaya, İHA muhabirine, Suriye’deki yaşananlar ve 15 Eylül
tarihinde Irak’ta yapılacak olan Kürt konferansıyla ilgili çarpıcı
açıklamalar yaptı. Suriye’deki Kürtlerin sergilediği rolü anlatan
Çürükkaya, PKK’ya yakın kaynaklar tarafından Kürtlerin Suriye’de
bir devrimin gerçekleştiği propagandasının yapıldığı belirterek,
‘Rojava devrimi’ söylemlerin yersiz olduğunu söyledi. PYD’nin
Suriye’deki rejimle bir sorun yaşamadığına dikkat çeken Çürükkaya,
Beşar Esad tarafından Suriye’nin kuzeyinin Kürtlere bırakıldığını
ifade etti. Suriye’deki Kürtlerin sergilediği rolün aydınlatılması
gereken bir sorun olduğunu kaydeden, Çürükkaya, “Kandil, Fırat
Haber Ajansı, Özgür Politika, Nuçe TV, Kürdistan Post ve başka Kürt
sitelerine göre Suriye’nin kuzeyinde devrim olmuş, PYD orada
iktidarı ele geçirmiştir. Devrime bir de isim verdiler, “Rojava
devrimi”. Bu devrimin birinci yıldönümünü her yerde kutluyorlar.
Devrim nasıl olur, ona bakmamız lazım. PYD bazı Kürt yerleşim
birimlerinde hakim durumdadır. Buna devrim diyebilir miyiz?”
ifadelerini kullandı.
“SURİYE’DE KÜRT DEVRİMİ OLMAMIŞ”
PYD’nin Suriye’de devrim yaptığı iddialarını örneklemelerle veren
Çürükkaya, Suriye’de Kürtlerin devrim yapmadığına vurgu yaptı.
Çürükkaya, “Birinci olasılık, Suriye’de Kürtleri normal vatandaş
dahi saymayan, onlara pasaport ve kimlik vermeyen, mülk
edinmelerini yasaklayan Esad rejimi idi. PYD Esad rejimine karşı
ayaklanmalar yapıp sokak sokak çatıştı mı? Köyleri, kasabaları,
şehirleri Esad rejiminden zorla adlı mı? Rejimin askeri, idari,
ekonomik istihbari, eğitim sistemine son verdi mi? Böyle bir
devrimin olmadığını hepimiz biliyoruz. PYD’ nin Esad güçleriyle
çatışmalara girmediğini, hatta rejim aleyhtarı propaganda dahi
yapmadığını da biliyoruz. Buradan şu sonucu çıkarmak mümkündür;
iktidar devrim yoluyla el değiştirmemiştir. İkinci olasılık; Baas
rejimi çok insani, çok demokratik bir rejimdir. Hafız Esad
Kürtlerin dedesiydi, oğlu Beşer ise Kürtlerin babası gibidir, baktı
ki iktidar elden gidiyor. Sevgili Kürtler, babam sizi çok severdi,
ben de sizi çok severim, siz iki nesil süren iktidarımız sırasında
bize çok sadık kaldınız, itaat ettiniz, tek bir hak dahi olsun
istemediniz. İşte bunun karşılığı olarak ben bölgeden tüm
askerlerimi, polislerimi, memurlarımı, tanklarımı, toplarımı,
biyolojik silahlarımı çekiyorum ve size ülkenizi geri armağan
ediyorum. Alın istediğiniz gibi kullanın. Üçüncü olasılık, Özgür
Suriye Ordusu, El Kaide, El Nusra, diğer rejim muhalifi örgütler,
Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, Esad rejimine karşı savaştı, PYD
ise taktik yaparak ne rejimin yanında, ne de muhaliflerin yanında
yer alarak ve aldığı yeri üçüncü yol olarak değerlendirerek,
gerilemeye başlayan Esad güçleri kuzeyden çekilince, kendileri
rejimin boşalttığı yeri doldurdu. Durum böyle olsaydı, PYD’nin El
Kaide’ye, El Nusra’ya, Özgür Suriye Ordusuna, Türkiye, Arabistan ve
Katar’a teşekkür etmesi gerekmez miydi? Çünkü o güçler savaşarak,
Esad rejimini zayıflattı ve Esad güçleri zayıflayınca kuzeyden
çekildi. PYD ise bu güçler çekilince iktidarı aldı. Dördüncü
olasılık, Suriye rejimine sadık iki örgüt vardı. Birincisi İran ve
Suriye güdümlü Hizbullah, ikincisi Suriye güdümlü PYD. Abdullah
Öcalan 1979 yılında Suriye’ye gittikten hemen sonra El Muhabarat’ın
denetimini kabul etti, onlarsız tek bir adım atmadı. Suriye’deki
Kürtler rejimin ilgisi, bilgisi ve kontrolü altında örgütlendi.
Öcalan 1999 yılında yine El Muhabarat’ın emriyle Suriye’yi terk
edince, örgütünü teslim ederek çıkmıştı. Muhabarat’ın Öcalan’ı
kontrol eden adamı, paravan bir örgüt kurarak PKK’nın Suriye’deki
bütün mal varlığını bu partinin üzerine aldı, daha sonra bu partiye
PYD adı verildi. PYD’nin Suriye rejimine karşı tek bir söylemi
yoktur, rejimin güdümünde bir yapıdır. Esad rejimine karşı
ayaklanmalar başlayınca, hemen rejim yanlısı bir siyaset izleyen,
rejime karşı ayaklananları bastıran PYD idi. Ardından İran ve Baas
rejimi taktik değiştirdi, Suriye’nin Lübnan sınırının idaresini
Hizbullah’a, Suriye Türkiye sınırlarının yerleşim yerlerinin
idaresini ise PYD’ye devretti. Yani bu yeni taktiğe göre PYD ile
Hizbullah rejimin milis güçleri görevini üstlenmiş oldu. Zaten
Suriye yetkilileri, açıkça bunların rejimin milis güçleri olduğunu
söylüyorlar. Birinci olasılık doğru olsaydı, PYD bağımsızlık ilan
ederdi. Siz bir devlete karşı baş kaldırıyorsunuz, devletin bütün
askeri güçlerini söküp atıyorsunuz, şehirleri, kasabaları ele
geçiriyorsunuz, halk sizinle birliktedir, ülkenizi işgal eden rejim
çekip gidiyor ve siz, ben devlet kurmak istemiyorum, otonomi de
federasyon da istemiyorum diyorsanız, size ne denilir bilemem.
İkinici olasılığın da doğru olduğu düşünülemez, Baas rejimi, anti
demokratik bir rejimdir, kendiliğinden Kürtlerin ülkelerini onlara
vermez, kaldı ki Esad rejimi dünyaya ben Kürdistan’ı Kürtlere
verdim devletlerini kursun gibi bir açıklama yapmamıştır. Üçüncü
olasılık doğru olmuş olsa idi, PYD ile rejim muhalifi güçler
çatışmazlardı. Bütün işaretler dördüncü olasılığı doğruluyor. Esad
rejimi Suriye’de hangi güçleri düşman ilan etmişse, PYD ile
Hizbullah o güçlere karşı savaşıyorlar. Hizbullah ve PYD’nin rejime
karşı tek bir eleştirileri dahi yoktur. Hem Hizbullah’ın hem de
PYD’nin silahlarını temin eden rejimin kendisidir. Muhalifler
karşısında çaresiz düşen rejim askerlerinin tanklarıyla PYD’nin
kontrol ettiği alanlara sığındığını görüyoruz. Demek ki rejim
askerleri, PYD’yi sığınacak kadar güvenli görüyorlar” diye
konuştu.
“SURİYE’DEKİ BÜTÜN REJİM MUHALİFİ GÜÇLER, PYD’Yİ REJİM YANLISI
OLARAK GÖRÜYOR VE ÇATIŞIYOR”
PYD ile El Nusra arasında yaşanan çatışmaları da değerlendiren
Çürükkaya, Suriye’deki tüm muhaliflerin, PYD’yi Esad yanlısı olarak
gördüklerini belirterek, “Suriye rejimi muhalifleri iki Kürt
köyünde sivilleri de katletti. El Kaide ve El Nursa savaşın
kurallarına bile uymuyorlar. Çoluk çocuk kadın kim rast geliyorsa
katlediyorlar. Dünya Müslümanları da bu vahşet karşısında
susuyorlar. Müslümanlık barbarlık karşısında susmak mıdır? Ayrıca
PYD’de de katliam yapıyor, hem de Kürtleri katlediyor. Suriye’de
ayaklanmalar başladıktan beri rejim karşıtı kaç tane Kürt
öldürdüğünü kimse bilemiyor, El Nursa ile PYD arasında çatışmalar
başlamadan önce PYD El Parti (KDP yanlısı Suriye Kürt partisi)
üyesi üç Kürdü gözaltına aldı. KDP’nin girişimiyle bunlar serbest
bırakılmak istenince, PYD yetkilileri gözaltına alınan kişilerin
siyasi değil, esrar ekicisi olduğunu açıkladı. Bu açıklamanın
ardından gözaltına alınanların yakınları PYD’nin Amude bürosu
önünde toplandı ve PYD’yi protesto etmek için açlık grevi başlattı.
Olaya müdahale eden PYD sopalarla açlık grevine girenleri dağıtmaya
çalıştı, direnişle karşılaşınca, dokça tabir edilen uçaksavar ile
tarandılar, basının yazdığına göre 10 kişi öldü, 50 kişi yaralandı.
El Nusra’nın katliamını gören ve şiddetle tepki gösteren bazı
Kürtler, maalesef PYD’nin katliamını, görmemezlikten öteye
savundular. Oysa katliam katliamdır, El Kaide de, El Nusra da,
PYD’de de yapsa fark etmez. Ama herkesin kendi katliamcısını
sevdiği bir coğrafyada yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.
“KÜRTLERİ OYALIYORLAR”
Irak Kürt Federal Bölgesi Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin
Suriye’nin kuzeyinde PYD ile El Nusra arasında yaşanan çatışmalarda
katliamın yaşandığına dair araştırma yapılacağını açıklayan
Çürükkaya, fakat PYD’nin amacının yapılan katliamları açığa
çıkarmak olmadığını dile getirdi. Çürükkaya, PKK’nın her yıl Kürt
kitlelerini bir konu için oyaladığını söyledi. Çürükkaya, “Bu yılki
oyalama konusu “Rojava Devrimi” ve El Nursa katliamıdır. Kürt
kitleleri boş durmasın, düşünmesin, soru sormasın, kafalarına kuşku
girmesin. Geçen yıl oyalama konusu 600 kilometre kare toprak
kurtarmışız konusuydu. Gerçekten propaganda ile ellerindeki
iletişim araçlarıyla 600 kilometre kare toprağı kurtardıklarına
insanları inandırmışlardı. Öyle ki buna inanmayan Kürtler neredeyse
hain ilan edilmişti. Aradan bir yıl geçti. Bir metre kare
kurtarılmış toprak var mı ortalıkta? Kimse soramıyor bu 600
kilometre kare toprağı Türkiye’ye neden hibe ettiniz diye? Bir
önceki yıl alternatif cuma namazları vardı. Ne oldu? Şimdi var mı
alternatif namaz kılan? Yoksa alternatif namaz kıldıran imam
Bodrum’da çıplak kadınlarla yakalanınca alternatif namazın tılsımı
mı bozuldu? “Rojava devrimi” de bunun gibi bir şey, beylik deyimle
aha ben buraya yazıyorum, bir yıl sonra kimse “Rojava devrimi”nden
söz etmeyecektir. Çünkü olmamış bir devrimin propagandası bir yıl
ancak sürer. Ayrıca Barzani, El Nusra ve El Kaide katliam yapmışsa,
Kürt kongresini toplamaya çalışan bütün Kürt partilerinden bir
komite oluşturalım, bu komite gidip araştırma yapsın, bir rapor
hazırlasın, gerekirse sivil katliamı önlemek için peşmerge
güçlerini gönderelim. Katliam var diye bağıran PYD, Barzani’nin bu
önersini, sanki biz yalan mı söylüyoruz diyerek Barzani’nin
önerisini reddetti. Dünyanın neresinde olursa olsun, bir katliam
olduğunda yapılması gereken ilk şey, bir heyetin olay yerine
gitmesi, ölenlerin adlarını, soyadlarını, yaşlarını, sayılarını
cinsiyetlerini tespit edip, kimler tarafından hangi amaçla hangi
zamanda ve nerede katledildiklerini rapor haline getirmesidir. Ama
PYD buna karşıdır. Heyet istemiyor, rapor istemiyor” diye
konuştu.