PKK için olay benzetme: Namussuz evladımız!
Abone olTürkiye İnisiyatif Merkezi Başkanı Yavuz Ağıralioğlu, çözüm süreciyle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Ağıralioğlu PKK için bizim namussuz evlatlarımız benzetmesini yaptı.
H.KÜBRA
KOCAOĞLU
İNTERNETHABER
Türkiye İnisiyatif Merkezi Başkanı Yavuz Ağıralioğlu ile çözüm
süreci, 17-25 Aralık ekseninde devlet-cemaat ilişkilerini
konuştuk. Çözüm
süreciyle ilgili yenilikçi adımların atılmaması halinde olayın
tehcire kadar gidebileceğini söyleyen Ağıralioğlu, "Öcalan'dan bir
barış havarisi çıkarmak istiyorlar" dedi. Çözüm süreci için önerisi
ise oldukça ilginç; ülkücülerin süreçte 3. göz olarak
bulunması.
AK Parti- cemaat arasında başlayan savaş içinse " Devletin en
büyük cemaat olduğunu unutmayalım. Hiç bir cemaat devlet olamaz.
Devlet şayet devlet olmaz ise her cemaat devlet olmaya kalkabilir"
yorumunu yapan Ağıralioğlu cemaatin bürokraside hayal kırıklığı
yarattığını, bu anlamda devletin cemaatlerle olan ilişkisini gözden
geçirmesi gerekliliğine dikkat çekti.
Türkiye İnisiyatif Merkezi'ni milletiyle ilgili ızdırabı olan insanların, memleketiyle ilgili endişelerini ifade edebilecekleri meşru bir kürsü olarak nitelendiren Yavuz Ağıralioğlu, başlattıkları "Elif Hareketi"nin ise aslında denemekten bıkmamak olduğunu söyledi.
"Biz hep bismillah dedik hiç elhamdülillah diyemedik,
hep elif dedik hiç ‘be’ diyemedik" sözleriyle Elif
Hareketi'nin çıkış noktasını anlatırken, kurdukları Türkiye
İnisiyatif Merkezi'nin de bu anlamda milletin ümidine dokunma
amacıyla kurulduğunu ifade etti.
ÖCALAN'I KÜRTLERİN TEMSİLCİSİ YAPMAK
KÜRTLER'E EN BÜYÜK KÖTÜLÜK
-Türkiye İnisiyatif Merkezi olarak Türkiye'nin içinden geçtiği çözüm sürecine bakış açınız nasıl?
Terörün rehabilite edilmesi anlamında devletin teröristlerle
görüşmesi normal bir enstümandır. Ama devlet bu kadar senedir, bu
kadar ağır bedelleri ödetmiş bir cinayet şebekesine kendi
milletinin hakkını hukukunu hecelettirmez. Abdullah
Öcalan'ı bu mevzuda Kürtler'in temsilcisi yapmak kendi Kürtlerimize
yapılacak en büyük kötülüktür.
Yüzde 50 oyu sana veren insanlarla konuşup çözebileceğin bir
meseleyi, sana oy verenlerin de rızası hilafına götürüp PKK ile
görüşmek, kendi Kürtlerimizi bir cinayet şebekesinin
tasarrufuna bırakmak ne demek?
Sürecin kamuoyundan saklanacak şekilde PKK lehine ya da PKK sözcülerinin lehine kuvvetlendiğine inananlardanım. Devletin vatanı içerisinde hiç bir ilini ayırmayacak şekilde asla tartışma konusu yapmaması gerekiyordu. 26-27 gün devlet yolunun kapatılabiliyor olması üzerine cümle kurabilme imkanını vermemelidir hükumet.
Peygamber Efendimizin birbirine kardeş ettiklerini
Marks'ın çocuklarının, Marksist bir örgütün düşman etmesine müsade
etmemek beraberliğimizin teminatı olan devletin tercihi
olmalıydı.
ÜLKÜCÜ CAMİA ÇÖZÜM SÜRECİNDE 3. GÖZ
OLABİLİR
-Peki sizin çözüm süreci için öneriniz nedir?
Hükümet bu işle ilgili biraz soluklanmalı ve bu işle ilgili endişeleri olanları da dinleyerek biraz daha geniş tabana yaymalı. Bölge üzerindeki PKK hakimiyetini kırabilecek yeni meşru bir irade lazım. Bu iradenin muhataplarının da tamamen değişmesi lazım. Bu azgınlığın önüne geçecek bir sükunet diline ihtiyaç var.
BU İŞTEN TEHCİR BİLE ÇIKAR BARIŞ
ÇIKMAZ
- 6-7 Ekim olayları, Cizre olayları gibi gerilimin tırmandığı noktalarda sükuneti sağlayan Öcalan'ın çağrıları oldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öcalan'dan bir barış havarisi çıkarmaya
çalışılıyor. Bu bölge üzerinde İmralı-hükümet
görüşmelerinin tezahürü bu Cizre'deki gibiyse burdan barış havarisi
çıkmaz. Bu işlerden son tahlilde tehcir bile çıkar barış
çıkmaz. Bizim tarihi tebrübelerimiz içerisinde o kadar
imkansızlıklarımıza rağmen cephe gerisinde devletin milletin içine
fitne sokan, kan ve kin tohumları eken bir Taşnaksutyun örgütünün
eline geçirdiği imkanları kullanma şekliyle baş edemedi devlet ve
mecburen bir tehcir kararı uyguladı. 1915'in Türkiyesi ile bugünün
Türkiyesi çok daha güçlü.
TÜRKLER DEVLET OLMA İRADESİNİ KİMSEYLE
PAYLAŞAMAZ
Bu işi sağlıklı bir zemine taşıyamazlar ise tarihi tecrübemizle
sabit ki biz devleti ve hakimiyetimizi babamızla paylaşmak
zorunda kalıyorsak babamızı, kardeşimizle paylaşmak zorunda
kalıyorsak kardeşimizi öldürdüğümüz bir sicile sahibiz. Bu
söylediğim iftihar edilecek bir şey olmayabilir ama realite budur.
Türkler devlet olma iradesini hiçkimseyle
paylaşamaz. Devletin kendi vatandaşlarını,kürdünü bazen
kendisine rağmen koruyacak şekilde ferasetli davranması lazım.
PKK DEVLETİN NAMUSSUZ
EVLADIDIR
Devlet öyle bir devlet olmalı ki kendi eşkıyasını bile kıskanmak
iradesini devlet olmak iradesi ile buluşturmalıdır. PKK
içinde farklı şer odaklarının elemanlarını barındırıyor ama kahir
ekseriyeti bu milletin devletin evladıdır. Ama namussuz
evladlarımız... Bu topraklar benim diyen herkesindir.Bu
aziz vatan onu vatanı bilen herkasindir. Lakin vatanımızın bir
çakıl taşı üzerinde bile olsa ayrı devlet kurmak hevesine
kapılanlar bu aziz vatana pasaportla girmek zorunda kalır.
KENDİ KENDİMİZE DÜŞMEMİZ BÜYÜK
TALİHSİZLİK
-17- 25 Aralık süreci ve sonrasında yaşananlarla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bu süreçin kazananı birbirleriyle kıyasıya mücadele edenler
değil iki kesime de ezelden düşman iç ve dış çevrelerdir,
kaybedenin ise millet ve devlet olduğu bir süreç olarak görüyorum.
Şeytanın son hilesi kendini unutturmasıdır. Dahilde hariçte düşman
kalmamış gibi kendimize düşmemiz büyük bir talihsizliktir.
Her şerden bir hayır neşet ettirme kudretine sahip olan
Allaha inancımız bu sürecin de neticesi itibariyle güzel
nihayetleneceğini ümit etmemizi gerektirir.
BÜROKRASİDE FİŞLEME İRADENİN İLK VAZİFESİ
HALİNE GELDİ
HİÇBİR CEMAAT DEVLET
OLAMAZ
-Bu süreç sonrasında
devlet-cemaat arasındaki ilişki nasıl bir hal aldı
sizce?
Devletin en büyük cemaat olduğunu unutmayalım.
Hiçbir cemaat devlet olamaz. Devlet şayet
devlet olmaz ise her cemaat devlet olmaya
kalkabilir. Devlet ve cemaatler arasında zamanın
icaplarına, devlet ve millet terbiyemize uygun makul bir ilişki
ahengi kurulması gerekiyor.
17-25 aralık sürecinin üzerinden konuşulacak ve bu ortaya dökülen
herkesi rencide eden işlerle alakalı yapılacak olan her şey yeni
kokuşmuşlukların önünü kapatmalı, adalet bu süreçten kuvvetlenerek
çıkmalı, içtimai beraberliğimiz, devlet yönetme maharetimiz bu
problemlerle baş ederken hakikatten yana
bilenmelidir. Bürokraside inanan, idealist insanların
varlığına sevindiğimiz günler yerini büyük bir hayal kırıklığı ve
mahcubiyete terk etti.
CEMAATİN BÜROKRASİYLE İMTİHANI HAYAL
KIRIKLIĞI
Cemaatin bürokrasi ile imtihanı çok büyük bir hayal
kırklığıdır. Şimdilerde görünüyor ki; Devletin de
cemaatlerle münasebeti ve bu problemli ilişkileri taşıma şekli ve
kastı bir düzine çarpıklığı ihtiva ediyormuş. Ortaya
dökülen bu kadar pespayeliğin bizde sebep olduğu utanma, şaşkınlık,
dehşet duygusu ile olana bitene ibretle bakıyorum. Bu
mesele ile alakalı konuşacaklarımız inanın son elli yılımızın
muhasebesi olur.
DEVLETİN HİKMETİ
ADALETTİR
-Eminlik sıfatı şu süreçte yara aldı diyebilir miyiz?
Emanet ehline verilirken kendi tarafında olanlar diye bir ayrım yapılmamalıdır. Devletin hikmeti adalettir. Bunun ilk tezürünü de devlet, istihdam ile liyakati buluşturarak gösterir. Yönetimde şeffaflık, hesab verilebilir mesuliyet, adaletle istihdam ve paylaştırma. Bu üçünün insicamından doğar adaletli devlet. Bu üçünü bu iktidar döneminde maharetle kurabildik mi? Ben buna gönül açıklığıyla evet kurabildik diyemem. Kötü bir imtihan dönemi oldu bence.