Pisuvara batırılmış ekmek yedirdiler!
Abone olOrta Doğu Teknik Üniversitesi'nde öğrenciyken tutuklanıp, önce Mamak'a, ardından Diyarbakır Cezaevi'ne gönderilen M. Emin Aydın, yaşadığı işkenceleri anlattı.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde öğrenciyken
tutuklanıp, önce Mamak'a, ardından Diyarbakır Cezaevi'ne gönderilen
M. Emin Aydın, yaşadığı işkenceleri anlattı.
12 Eylül mağdurları, referandumla yapılan anayasa değişikliğinden
sonra darbecilerin yargılanması için mahkemelere başvuruyor. Mehmet
Emin Aydın da bu isimler arasında yer alıyor.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde öğrenciyken tutuklanıp, önce Mamak'a, ardından Diyarbakır Cezaevi'ne gönderilen Aydın, yaşadığı işkenceleri Zaman'a anlattı. Filistin askısında öldü diye çöpe atıldığını unutamayan Aydın, "Mamak Cezaevi Müdürü Albay Raci Tetik'in emriyle kuru ekmeklerimiz pisuvara batırılarak verildi. İki yıl sistemli işkence gördük" diyor.
Aydın, beraat kararıyla cezaevinden çıktıktan sonra işkencecilerden şikâyetçi olmuş. Ancak bir gece apar topar götürüldüğü karakolda sorguya alınmış: "Bu dilekçe sana mı ait, diye sordular. Ben yazdım, deyince dilekçeyi yedirip su içirdiler."
Türkiye, insanlık onuru ve hukukun ayaklar altına alındığı 12
Eylül darbesiyle hesaplaşmanın eşiğinde. O dönemin tanıkları, darbe
süreci ve sonrasında yaşananları kelimelerle anlatmanın mümkün
olmadığını söylüyor. Darbeyle hayatı kararanlardan biri de Mehmet
Emin Aydın. Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde eğitim gören Aydın,
öğrenci olduğu yıllarda geceleri de Devlet İstatistik Enstitüsü'nde
memur olarak çalışır. Aynı zamanda Tüm Memurlar Birleşme ve
Dayanışma Derneği'nde (Tüm-Der) genel sayman olarak görev yapar.
Darbeden yaklaşık 1,5 ay sonra 3 Kasım 1980'de gece yarısı evi
basılır. Ankara Emniyet Müdürlüğü Siyasi Dal Grubu'nda 27 gün
gözaltında tutulur ve işkence yapılır.
GÖZYAŞLARINI TUTAMADI
Aydın, yapılan işkenceleri anlatırken şu anda bile gözyaşlarını
tutamıyor:
"Emniyet Müdürlüğü'nde 21. günümdü. Filistin askısındayken kum
torbası ile mideme vuruyorlardı. Mide kanaması geçirince
indirdiler. İçlerinden biri, 'Bu şerefsiz gebermiş, alın yol
kenarında bir yere atın.' dedi. Beni karga tulumba alarak çöp
yığını olduğunu tahmin ettiğim yere attılar. Bir süre sonra kendime
geldim. Yardım istemek için gelen arabalardan birine el kaldırdım.
Fakat arabadakiler beni çöp yığınına atan polislerdi. Operasyondan
dönüyorlarmış. Ölmediğimi görünce beni tekrar merkeze götürdüler.
Arabanın içerisinde 6-7 genç daha vardı. Polisler o çocuklara beni
göstererek, 'Konuşmazsanız sonunuz bu it gibi olur.' dedi. Bu sözü
hiç unutmuyorum."
Mehmet Emin Aydın'ın, Emniyet Müdürlüğü'ndeki 27 günlük sorgudan
sonra Mamak Askerî Cezaevi'ne götürülmesine karar verilir. Bu arada
Aydın'ın eşi kendisini görmek için Emniyet'e gelir. Görüşmesine
izin verirler ancak eşinin karşısına çıkacak elbisesi yoktur
üzerinde. İşkencelerde yırtılmış, üzerinden alınmıştır. Aydın'a,
işkencede ölen bir gencin pantolonu ve tişörtü giydirilir. Hücrede
gördüğü ağır işkenceler sonucunda 67 kilodan 45 kiloya düşmüştür.
Eşiyle karşılaşmasını şöyle anlatıyor:
"Eşim beni tanıyamadı. Sakallarım uzamış, bir deri bir
kemik kalmıştım. Eşimi zor ikna ettim ben olduğuma. Karşılıklı
ağladık."
Mamak Askerî Cezaevi'ne 30 kişiyle birlikte gönderilir.
Cezaevine ilk giriş anında yaşadıklarını ise unutamaz:
"Cezaevinin A Blok girişinde Muzaffer ve İlhan Erdost
kardeşleri gördüm. Öldüresiye dayak yiyorlardı. İlhan Erdost'un
başının duvara vurularak öldürüldüğüne şahit oldum. Merhametten,
insanlıktan eser yoktu. Yeni gelen mahkûmlara gözdağı vermek için
İlhan'ı öldürmüşlerdi. Mamak Askerî Cezaevi Müdürü Albay Raci
Tetik'in emriyle kuru ekmeklerimiz pisuvara batırılarak bize
verildi. Mamak'ta iki yıl boyunca sistemli olarak işkence
gördük."
ÖLENLERİ ÇÖP KAMYONLARIYLA TAŞIYORLARDI
Diyarbakır'da hakkında devam eden davanın birleştirilmesi
sonucunda Diyarbakır Askerî Cezaevi'ne sevk edilir. Burada beş gün
beş gece bellerine kadar su dolu bir mekânda tutulurlar. Beş gün
boyunca uyuyamazlar. Yemek zaten yoktur. Aydın, oradaki günlerinden
'cehennem' olarak bahsediyor:
"İşkencelerde ölen insanların cesetleri çöp arabasına
atılıyordu. Onlarcasına şahit oldum. Diyarbakır ve Mamak cehennemi
anlatılmakla bitmez. Allah kimseye bir daha o cehennem günlerini
yaşatmasın..."
1981'de Diyarbakır Cezaevi'nde bir yıl kaldıktan sonra hakkında beraat kararı çıkar. Tahliyeden hemen sonra hem memur haklarını alabilmek hem de haksız yere işkence gördüğü gerekçesiyle şikâyetçi olur. Bir gece apar topar Bingöl Emniyeti'ne götürülür. Verdiği şikâyet dilekçesi polisin elindedir. Dilekçenin kendisine ait olup olmadığı sorulur. "Ben yazdım." cevabı üzerine, dilekçeyi yemesi istenir. Ardından su ikram etmeyi de ihmal etmezler! Daha sonra davası Yargıtay'da bozulur. Tekrar tutuklanarak bu kez Bingöl Cezaevi'ne gönderilir. Sekiz ay 17 gün yatar. 'Düşünce ve fikir suçu' işlemekten üç yıl sekiz ay 17 gün ceza alır. Tahliye olunca vatanî görevini yapmak üzere kışlaya götürülür. Aydın, şimdi darbecilerle hesaplaşma zamanının geldiğini anlatıyor. Şu anda yerel bir gazetede çalışan Aydın, referandumdan sonra ilk şikâyet dilekçesini cumhuriyet savcılarına kendisinin gönderdiğini söylüyor.