“Nihayet Vadi’de muhteşem bir şey keşfettik; açılmamış bir mezar bulduk ve sizin gelmenizi bekliyoruz” diye alelacele bir not yazmıştı Howard Carter. Bununla George Herbert’i de bu keşfe katmaya çalışıyordu. Yıl 1922 idi ve Carter Mısır firavunu Tutankamun’un bozulmadan kalmış gömütünü bulmuştu. Tutankamun’un hazinesi dünya çapında büyük yankı yaratmıştı. Kendisi bu piramitte gömülü olmasa da diğer firavunların bu şekilde gömülmüş olduğu bilgisi, henüz keşfedilmemiş bölmelerin neler barındırdığı merakı uyandırmıştı. Fakat binlerce yıldır çölde ayakta duran piramitlerin içinde ne olduğu konusunda hala çok şey bilmiyoruz. ABD başkan adaylarından Ben Carson birkaç gün önce piramitlerle ilgili yaptığı yorumda bu yapıların tahıl depolamak amacıyla inşa edildiği teorisini ortaya atmış, medyayı afallatmıştı. Peki, piramitlerin sırları ve haklarındaki alternatif teoriler neden bugün bile devam ediyor? Neden tümüyle açıklık getirilemedi bu konuya? Her şeyden önce piramitler karmaşık tasarımları, hiyeroglifleri ve el yapımı eşyalarıyla arkeolojik olarak büyük önem taşıyor. Bu yapıların içindeki tünellere ve bölmelere zorla girilmesi uygunsuz ve sorumsuz bir davranış olarak değerlendirilir. Londra’daki UCL Üniversitesi Petrie Mısır Arkeolojisi Müzesi’nden Alice Stevenson modern arkeolojik çalışmaların “anlamaya çalıştığımız mirasa zarar vermeyeceğinden emin olmamız gerektiğini" söylüyor. CyArk adlı kâr amaçlı olmayan bir kuruluş, dünya kültür mirası olarak görülen 500 arkeolojik yapının dijital olarak koruma altına alınması çalışması başlattı. Berlin’deki Brandenburg Kapısı, Irak’ta antik Ur kentindeki piramit benzeri Ziggurat gibi yapılar lazer ışınlarıyla taranarak hiç dokunmadan ve zarar vermeden üç boyutlu görüntüleri alınıyor. Stevenson, piramitlerin tahıl deposu olarak kullanılmak amacıyla inşa edildiği türünden karşı teorilerin işe yaramadığını belirtiyor. “Arkeologlar daha önce Mısır’da tahıl siloları bulmuştu; bunlar piramitlere hiç benzemiyor” diyor. Mısırlı yetkililer de Carson’un teorisine sıcak bakmıyor. Fakat piramitlerin içinde ne olduğuna dair fazla bilgi sahibi olmamamız sorunu devam ediyor. Örneğin Giza’daki Büyük Piramit. 3000 yıl önce iki milyondan fazla yontma kaya parçası ile inşa edilen Büyük Piramit 139 metreye ulaşan yüksekliğiyle dünyanın en büyük piramidi. Ancak bu piramidin sadece belli bölümlerine girilebiliyor. Bir süre önce bilim insanları ve mimarlardan oluşan uluslararası bir ekip kızılötesi termografi (ısıl görüntüleme) yöntemiyle bu piramitteki ısı farklılıklarını tespit etmeye çalıştı. Fakat bunun sonucunda daha fazla cevap bekleyen soru ortaya çıktı. Güneşin doğuşu ve batışında belli taşların daha sıcak olduğu görüldü. Bunun hava akışı olan tünellerin göstergesi olabileceği düşünülüyor. Ancak bunu doğrulamak kolay iş değil. Araştırmacılar kazı yapamıyor. Buna rağmen National Geographic’te yayımlanan haberde, Mısırlı yetkililerin bulunacak yeni bölmelere turistik gezi düzenleme konusunda hevesli olduğu belirtiliyor. Bunun organizasyonunun sorumlu bir şekilde yapılması gerekiyor. Stevenson Mısırlı yetkililerin bu fikre sıcak bakmasını anlayışla karşılıyor. “Mısır turizmi açısından önemli ve antik dünyanın harikalarını sergileme konusunda her türlü fırsatı değerlendirmek istemelerini normal karşılıyorum” diyor. Yeni teknoloji Tarama, görüntüleme ve sensör teknolojilerinin gelecekte piramitleri incelerken kullanılacak temel teknikler olması bekleniyor. Uzaydaki uydulardan gelen kızılötesi görüntüler de toprağa gömülü haldeki piramitlerin tespit edilmesinde rol oynadı. Bu tür teknolojiler bu esrarengiz yapıları anlamamızda yardımcı olabilir. Ayrıca robotlardan da yararlanılabilir. Örneğin, dört yıl önce Büyük Piramit’te insanların giremeyeceği bir bölmenin keşfinde makineler kullanılmıştı. Kraliçenin bölmesi dar bir tünel ile kapalı bir başka bölmeye bağlanıyordu. 2002’de robotlu delme tekniğiyle taş bir “kapı”nın delinip içerisinin küçük bir kamerayla görüntülenmesi sonucu bu bilgiye ulaşılmışı. Fakat görüntüler fazla bilgi içermiyordu. 2011’de daha esnek bir alet içeri sokulduğunda binlerce yıldır gözlerden uzak kalan esrarengiz kırmızı hiyeroglifler tespit edildi. Bu ileri teknoloji ürünü cihazlar bile Büyük Piramit’in varlığı yeni keşfedilen bir bölmesinin içeriğine dair sınırlı bilgi sağlıyordu. Bilimsel verilerle daha aydınlatıcı bilgiler edininceye kadar Mısır piramitlerinin içinde başka hangi odaların olup olmadığını öğrenemeyeceğiz. Stevenson bu esrarengiz havanın uzun süredir devam ettiğini söylüyor. Gerçekten de bu, piramitlerle olan yüzlerce yıllık kültürel ilişkimizin bir parçası oldu. “Yüzyıllar boyunca merak kaynağı oldular. Anıtların özelliği de bu sanırım; kuşaklar ötesine geçiyorlar.”