Pidecide keşfedilen dahi
Abone olİstanbul’da, okula gitmek istemeyen ve okuma yazma konusunda akranlarından geride kalan 9 yaşındaki Melike Erbaş zekasıyla şaşırttı. <br/>Ba...
İstanbul’da, okula gitmek istemeyen ve okuma yazma konusunda
akranlarından geride kalan 9 yaşındaki Melike Erbaş zekasıyla
şaşırttı.
Babasının işlettiği pide salonunda daim müşterilerden olan Üstün
Zekalılar Derneği Başkanı ile tanışan küçük kız verdiği cevaplarla
ilgi çekti ve zeka testine tabi tutuldu. Üstün zekâlıları sollayan
ve ’binde bir oranda görülen dahi’ seviyesinde olduğu ortaya çıkan
küçük kız özel eğitim bünyesine alındı.
İstanbul’da Erbaş çiftinin tek çocuğu olan Melike Erbaş sancılı
geçen okul hayatını zeka seviyesiyle ters orantıya dönüştürdü.
Henüz 9 yaşında olan ve zeka seviyesiyle gelecek yıllarda bilim
dünyasında büyük umutlar vaat eden Melike, okul hayatının dönüm
noktasını babasının işlettiği pide salonunda yaşadı. Okula
başladıktan sonra ikinci sınıfa kadar hem derslerinde hem de sınıf
ortamında istenilen başarı ve uyumu yakalayamayan Melike, okuma
yazma konusunda da yaşıtlarından geride kaldı. Sancılı süreç,
yıllardır pidecilik yaparak geçimini sağlayan baba Fevzi Erbaş’ın
durumu bir müşterisiyle paylaşmasıyla son buldu. Salonun daim
müşterileri arasında yer alan Üstün Zekalılar Derneği Başkanı
Tunahan Coşkun, baba Erbaş’ın anlattığı karanlık tabloya ışık tuttu
ve küçük kızın aslında bir hazine olduğu ortaya çıktı.
“OKUL SÜRECİ EZİYETTİ”
Kızının iki yıllık okul hayatının bir karın ağrısı sürecinden
ibaret olduğunu anlatan baba Fevzi Erbaş, şunları söyledi: “İlkokul
birinci sınıfı bitirdiğimizde okumakta çok zorlanıyorduk.
Öğretmenin yaz tatilinde verdiği hikaye kitaplarını okuyamıyorduk.
Eziyet halindeydi. Esas derdimiz buydu. İkinci sınıfa
başlayacağımız zaman yine okula gitme konusunda sıkıntı yaşadık.
Ben pideciyim. Dernek başkanımız Tunahan bey de sık sık gelir yemek
yerdi. Bir gün sohbet sırasında kızımın durumunu anlattım ve bana
işyerindeki durumunu sordu ben de sıkıntı olmadığını söyledim. Daha
sonra bizi derneğe davet etti. Yapılan zeka testi değerlendirmesi
sonrasında görevli bayan gülümseyerek bizi yanına davet edip tebrik
etti. Ama biz hâla şokeyiz. Bize ‘kızınız çok iyi. Üstün zekalı’
denildi. Üzülerek geldiğimiz yerden şaşırarak sevinerek
çıktık."
“BİNDE 1-2 DÜZEYDE DAHİ”
Küçük ama dahi büyüklükte olan Melike’nin keşfediliş sürecini
aktaran Üstün Zekalılar Derneği Başkanı Tunahan Coşkun da,
sözlerini şöyle sürdürdü: “Zaman zaman yemek üzere gittiğim
pidecide Fevzi Bey’le konuştuk. Kızının okul hayatında yaşadığı
sıkıntıları benimle paylaştı ve bazı sorular yönelttim kendisine.
Verdiği cevapla üstün zekalı ve dahi çocukların bulgularının
belirtilerine işaret ediyordu. Uzman psikologlar tarafından yapılan
zeka testleri sonucu binde 1 -2 ‘dahi’ düzeyinde görülen bir bulgu
ile karşı karşıya kaldık”
YANLIŞ BİLİNEN DOĞRU ÇOCUKLAR
Üstün zekalı ya da dahi olarak adlandırılan çocukların
özelliklerine ilişkin bilgi veren Coşkun, söz konusu çocukların
uygun ortamlarda eğitim ve öğretim almaları gerektiğini belirtti.
Coşkun, bu çocukların çoğunlukla yüksek özgüvene sahip olduklarını
belirterek sözlerine şöyle devam etti: "Merak duyduğu şeyleri
öğrenmeden rahat edemez, sürekli sorgularlar. Mükemmeliyetçidir,
güçlü bir hafızası vardır, karmaşık kavramları anlayabilecek
muhakeme yeteneğine ve sözel bilgiye sahiptir. Tekrarlardan sıkılır
ve ödev yapmaktan hoşlanmaz. Bağımsız çalışmayı sever. Bazen
yaramaz, ukala, sabırsız gibi tanımların altında kalıp olumlu
yönleriyle öne çıkamaz. Yaşıtlarıyla ilişki kurmakta zorlanan bu
çocukları kendi ’zihinsel yaşıtları’ ile bir araya getirmek,
iletişim becerilerini geliştirmenin yanı sıra başka bir
yoldur.”
“FARKETMEK İÇİN ÖĞRETMEN EĞİTİMİ ŞART”
Coşkun, aileler ve öğretmenlerin söz konusu çocuklarla ciddi bir
problemler yaşadığını, ‘üstün zekalı ve parlak çocuk’ kavramlarının
karıştırılabildiğine yönelik açıklama yaparak bu çocukların devlet
politikası güdümünde özel eğitim ve öğretim almaları gerektiğini
vurguladı. Böyle çocukların bünyelerinin çok hassas olduğunu
anlatan Coşkun, şunları söyledi: "Erken konuşmaya başlarlar.
Üstlerine örtülen bir battaniyeden bile oldukça rahatsızlık
duyabilirler. Erken yürüyebilirler. Fiziksel olarak da düzgün ve
güzel görünümlü çocuklardır. Parlak çocuk, okul ortamında başarı
oranı yüksek olan çocuk olarak kabul ediliyor. Üstün zekalı
çocuklar ise okul ortamında çok başarılı olamıyorlar. Bunun da
müfredatla alakası var. Öğretmen eğitimi çok önemli üstün zekalı
çocukların tespiti için. Kendilerini geliştirebilmeleri ve
yeteneklerini kullanabilmeleri için okulda veya okul dışında uygun
ortam sağlanmalıdır. Dünyada bu çocuklarla ilgili çok fazla
çalışmalar var ancak Türkiye’de buna yönelik bir devlet politikası
yok. Henüz başlangıç seviyesindeyiz.”
MİMAR OLMAK İSTİYOR
Şaşırtan hikayenin büyük kahramanı Melike Erbaş da, eskiden çok
yavaş okuduğunu belirterek "Okul sıkıcı geliyordu. Çok fazla soru
soruyor muşum. Ben en çok neden merak ediliri merak ediyorum.
Meraklıyım. Büyüyünce mimar olmak istiyorum. İlk olarak bir ev
çizeceğim ve o evde ailemle ben yaşayacağım.”
KEŞİFE GÖTÜREN DİYALOG
9 yaşındaki Melike Erbaş ve Üstün Zekalılar Derneği Başkanı Tunahan
Coşkun küçük kız ile ilk karşılaştıklarında aralarında geçen
diyalog şöyle:
Tunahan Coşkun: Kaç yaşındasın?
Melike Erbaş: Neden merak ettiğini merak ettim.
Tunahan Coşkun: Sence, ‘kalem-çilek-elma ve muz’ sıralamasında
hangisi farklıdır?
Melike Erbaş: Tabii çilek.
Tunahan Coşkun: Neden?
Melike Erbaş: Çünkü elma ve muz ağaçta yetişir. Kalem de ağaçtan
yapılır. Çilek ağaçta değil yerde yetişir.
(İHA)