Peyami Safa'ya büyük ihanet
Abone olTürk Edebiyatı'nın zirve isimlerinden Peyami Safa'nın hayatta kalan tek akrabası Behçet Safa, hem amcasına ihanet etti hem de reddettiği mirasın üzerine oturdu.
Türk Edebiyatı'nın en önemli isimlerinden biri olan Peyami Safa'ya ihanet. Peyami Safa'nın hayatta kalan tek akrabası olan, yeğen Behçet Safa, amcasına hem verdi veriştirdi hem de mirasına kondu! Büyük romancımız Peyami Safa'nın son yıllarında çok yakınında olan Halka ve Olaylara Tercüman Gazetesi yazarı Ergun Göze, yeğen Behçet Safa'nın söylediğini yazdı:
- PEYAMİ Safa'nın kitaplarını basmak isteyen bir yayınevi, onun mirasçısını aramış ve bulmuş, hem de İtalya'nın Elbe Adası'nda. Kendisine otuzbeş bin Euro vermişler. Hürriyet gazetesi de hemen muhabir koşturmuş ve kendisiyle bir röportaj yapmışlar. Tabii fotoğraf da var. Fotoğraflar tam bir insan fosilini gösteriyor. Psikiyatrik bir vak'a karşısındayız. Amcası, vatanı ve memleketi, hatta kendisi için hezeyan halinde. Kendisiyle röportaj yapanlara anlattığı ve onların da hiç tahkik etmeden yazdıklarının yüzde doksanı yalan veya safsata.
Mesela büyük dedesi İsmail Safa Sivas'ın bir köyüne sürgün edilmiş. Yalan... Köyde değil, Sivas ve hatırımda yanlış kalmadıysa, Aliağa Camii haziresinde gömülüdür... Amcası Peyami Safa'nın oğlu Merve'nin, askerdeyken bir mayın patlaması neticesi ölmüş olduğunu söylemiş. Yalan... Merve, çok nahif bir çocuktu, hastalandı öldü. Peyami değil de sanki Abidin Dino vesaire onun akrabaları. İdeolojik saplantı ve amca kompleksi onu her şeye düşman etmiş. Komünistlikten anarşistliğe kaymış. Orada da duramamış 'Hororistim' diyor, 'vatan haniyim ve aynı zamanda kendime de hainim' diyor.
Velinimeti kasap
Ne kadar üzücü bir insan manzarası... Elbe Adası'nda bir İtalyan domuz kasabının çöplük adını verdiği mahzeninde yaşıyormuş. Velinimeti o kasap... Kasap ölünce de çocukları. 1959'da güya resim yapmak ve oradaki komünist Türkler diasporasına karışmak için Paris'e gitmiş. Rahmetli üstad Peyami Safa kendisine mektup yazmış, ikaz etmiş:
- Sokaklarda sürüneceksin, evsiz kalacaksın. Türkiye'de tutunamadın orada hiç tutunamazsın. Nitekim 'Evim yok' diye sözünü bitiriyor. Miras meselesine gelince de 'Amcam ölünce yengem mektup yazdı, amcan öldü, borçları var, miras hisseni bana bırak dedi, ben de miras hissemi devrettim' diyor.
Bu konuda bildiklerim biraz değişiktir. Kendisine haber verildiği doğrudur, ama benim hatırladığım o amcasına nefretinden ve komünistliğinin şiddetinden reddi miras etti. Bunun üzerine veraset ilamı, tek varis Nebahat Peyami Safa adına çıktı. O da vefat edince Nebahat Hanım'ın o melek ablası Meziyet Türkay'a kaldı. Ben Paris'ten gelen reddi miras yazısını gördüğümü hatırlıyorum. Hatta o zaman bu reddi mirası onun mertliğine verenler bile olmuştu. Meğer hororistliğindenmiş. Bu kelime aynı zamanda tiksindirici manasına da gelir.
Peyami Safa Türk Düşüncesi'nin kilit taşlarından birisidir. Komünistler bunu kendi kafalarına ve marksistliklerine inmiş bir taş gibi görür, acısını hala içlerinde duyarlar. Çünkü çok hür düşünceli bir insan olan Peyami Bey, daha 1935'de Nazım Hikmet'in vicdanı hür bir şair olmadığını, komünist partisinin uşağı olduğunu görmüş ve kamuoyuna göstermişti. Ama komünistler hep Nazım'ın Peyami'yi hicveden şiirini ortaya sürerler ve Peyami Bey'in şiirle verdiği cevabı görmezden, duymazdan gelirler. O, şiirinde Peyami Bey '..Komintern taktikalı dolmalarını yutturamazsın, sen artık buralarda dikiş tutturamazsın' diye adeta kehanette bulunmuştu. Hem de 1935'de.
Nazım patron gibiydi
Nİtekİm, Nazım hapisten çıkar çıkmaz kapağı Sovyet Rusya'ya atmıştır. Nazım'ın perişan olduğu bu polemikte Peyami Bey'e bir ithamı vardı 'Refahını doyurmak'... Ona göre, Peyami Safa, has bir fikir adamı değildi de menfaat, para, kadın için böyle şeyler yazıyordu. Nitekim hhororistimizde ayni herzeyi tekrarlıyor. Halbuki Peyami, kaleminin mürekkebiyle ve beyninin teriyle yaşamış ve ömrünün sonuna kadar kirada oturmuştur. Nazım'ın ise Komünist Partisi'ne hizmeti dolayısıyla, Moskova'da daçası, metresi ve otomobili vardı ve bu aslan (!) parçası komünist tam bir büyük patron hayatı yaşıyordu, işçi sınıfının parasıyla yani refahını doyuruyordu. Şimdiki bazı Nazım Hikmet hayranları gibi.
Halkımız ne hikmetlidir. Böyle evlatlar için 'ålimden zalim olur bazen' derler. Bu zalim de kendisinin hayrını isteyen ve ölümünden kırk sene sonra bile para gönderen amcasının parasını, hem kırk sene önce reddetmişken şimdi yedikten sonra yine ona küfrediyor. İnsanoğlunun yüksekliğinin de, alçaklığının da sonu yok.
Peyami Safa'yı Ötüken Yayınevi, kitaplarıyla yaşattı, yatalak hanımına, sonra ablasına destek oldu ve hatta kabrini bile onlar yaptırdılar, hem de hepsine yakışır şekilde.
Ele almak istediğim, işin hukuki yanı değil, onun başka mercileri vardır. Ama Peyami Safa'nın mirasını açıklamak isterim. Onun mirası imanlı Türk Milliyetçiliği, ateşli vatanseverliği, objektif düşünme kabiliyeti, yüksek entelektüelliği ve milletimizi medeniyet yolunda insanlığın dramına şifa verecek hale getirmek idealiydi. Akşemseddin'in ona layık torunu olan üstadın bu mirası da milliyetçi Türk Gençliği'ne kalmıştır. Başkasına değil.
Yazı: Ergun Göe
Kaynak: