Petrole alternatif yakıt..
Abone olYıldız Teknik Üniversitesi'nde 40 kişiden oluşan bir ekip, petrole alternatif bir yakıt geliştirmek için çalışıyor.
Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Kimya Metalürji Fakültesi Kimya
Mühendisliği Bölümü'nde yaklaşık 40 kişiden oluşan bir ekip, bor
bileşiklerinden petrole alternatif bir yakıt geliştirmek için
çalışıyor. Kimya Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sabriye
Pişkin, yaptığı açıklamada, petrol ürünlerine alternatif olarak
yakıt piline gerekli hidrojenin üretimi için başlatılan iki
projeden birinin, geliştirilen güneş piliyle suyun elektrolizi
yoluyla hidrojen üretimi, diğerinin ise bölgesel enerji kaynağı
olan doğal hidrojenin elde edilmesi olduğunu belirtti. Prof. Dr.
Pişkin, Devlet Planlama Teşkilatı'nca desteklenen ikinci proje
kapsamında, sodyum bor hidrürden hidrojen elde ederek, bunu yakıt
hücreleriyle (pilleriyle) enerji üretiminde kullanmayı
amaçladıklarını bildirdi. Hidrojenin araçlarda kullanılması
konusunda başta Japonya ve ABD olmak üzere birçok ülkede çalışma ve
çeşitli uygulamalar olduğunu kaydeden Prof. Dr. Pişkin, ''Bunların
maliyeti yüksek. Biz düşük maliyetli ve verimli bir teknoloji
geliştirmek, bunu toplumun pratik olarak kullanabileceği hale
getirmek istiyoruz'' dedi. Prof. Dr. Pişkin, borun enerji kaynağı
olmadığını, ancak sodyum bor hidrürden hidrojen sağlandığını ifade
etti. Hidrojenin patlayıcı özellik taşıdığını anımsatan Prof. Dr.
Pişkin, sodyum bor hidrürden elde edilen hidrojenin ise
tehlikesinin bulunmadığını söyledi. Prof. Dr. Pişkin, ''Örneğin bir
otomobilde, sodyum bor hidrür konulan deponun musluğu açıldığında
hidrojen çıkışı olur, musluk kapandığında hidrojen kesilir. Taşıma
ve kullanım açısından hiçbir sakıncası yoktur'' diye konuştu.
Enerjiyi depolamak ve gerektiğinde kullanacakları bir teknoloji
üzerinde çalıştıklarını anlatan Prof. Dr. Pişkin, ''Proje 3 temel
bölümden oluşuyor. Bunlar sodyum bor hidrür üretimi, bor hidrürden
hidrojen üretimi ve hidrojenden enerji elde edilmesi'' dedi.
-ARAÇLAR İÇİN TASARLANAN SİSTEM- Prof. Dr. Pişkin, araçlar için
tasarladıkları sistemde, yakıt deposuna konulacak yüzde 35'i sodyum
bor hidrür, yüzde 60'ı su, yüzde 5'i de sodyum hidroksitten oluşan
karışımın sağlayacağı hidrojenin, yakıt hücresinde elektrik
enerjisine çevrileceğini kaydetti. İçten yanmalı motorlarda elde
edilen enerjinin yaklaşık yüzde 35'inin işe dönüştürülebildiğini
vurgulayan Prof. Dr. Pişkin, bu sistemde elde edilen enerjinin,
elektrik motoru ile kullanılması halinde verimliliğinin yüzde 80
seviyesine çıkacağını söyledi. -''ORDU VE OTOMOTİV SANAYİİ YAKINDAN
İLGİLENİYOR''- Prof. Dr. Pişkin, hidrojenin, dizel ve benzinli
motorlarda küçük maliyetli basit bir değişimle yakıt olarak
kullanılmasının da mümkün olacağını belirterek, şunları kaydetti:
''İçten yanmalı motor yerine yakıt hücresiyle sessiz, çevre
kirliliğine neden olmayan ve enerjiyi kayıpsız kullanan bir araç
üretimi mümkün olabilir. Tabii bu, teknolojiyi geliştirmemizin yanı
sıra otomotiv sanayiinin yapacağı yatırıma da bağlı. Projeyle ordu
ve otomotiv sanayii yakından ilgileniyor. Resmi bir protokol yok
ama birkaç otomotiv firmasından 'bunu bizim araçlarımızda
kullanabilirsiniz' yönünde teklif geldi.'' Yöntemin birçok alanda
kullanılabileceğini de ifade eden Prof. Dr. Pişkin, ''Bu teknoloji
herhangi bir makineyi çalıştırmaktan mutfakta yemek pişirmeye kadar
her şeyde kullanılabilir. Çünkü elektrik enerjisi elde
edilebiliyor. Üretilen teknoloji, küçük enerji kaynağına ihtiyaç
duyan bilgisayarlardan, evlerin kendi enerjilerini üretmelerine
olanak veren yakıt pillerine kadar geniş bir enerji ihtiyacına
cevap verecektir'' dedi. -''PETROLE TEK ALTERNATİF''- Prof. Dr.
Sabriye Pişkin, fosil yakıt rezervlerinin belirli bir ömrü
kaldığını, Türkiye'nin de petrol konusunda dışa bağımlı olduğunu
vurgulayarak, şunları söyledi: ''Petrolün yerini alabilecek görünür
tek alternatif hidrojen enerjisi. Hidrojen içeren bor
bileşiklerinin yakıt hücrelerinde kullanımının geliştirilmesi,
Türkiye için büyük bir itici güç oluşturabilir. Çünkü Türkiye,
dünya bor rezervinin yaklaşık yüzde 63'üne sahip. Bu zenginliği
kullanabilir ve teknolojimizi geliştirirsek, büyük başarı
kazanabiliriz.'' Prof. Dr. Pişkin, projenin 3 yıl içinde
tamamlanacağını sözlerine ekledi.