Petrol-İş ikramiyeyi istemiyor
Abone olPetrol-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, Danıştay'ın TÜPRAŞ'a ilişkin kararının ardından geriye iade işlemlerinin başlatılması gerektiğini savundu.
Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, ''Umuyoruz
ki kimse bizi hukuka aykırı olarak devredilen bir yerde
çalıştırmaya zorlayamaz'' dedi. Öztaşkın, Danıştay İdari Dava
Daireleri Kurulu'nun, TÜPRAŞ'ın yüzde 51'lik hissesinin blok
satışına ilişkin ihale komisyonu kararının yürütmesini durdurması
konusunda basın mensuplarıyla bir sohbet toplantısı düzenledi.
Kararın, esasa ilişkin karara kadar aynı zamanda iptal anlamına
geldiğini ve bu kararın esasa ilişkin kararın da ipuçlarını çok net
bir şekilde verdiğini savunan Öztaşkın, ''13. Daire, esasa ilişkin
kararında bu özelleştirmeyi onaylasa bile bir üst mahkeme yürütmeyi
durduran mercidir. Bu yönü de düşünüldüğünde, iptal kararı esasa
ilişkin kesinmiş gibi yorumlanabilir'' diye konuştu. Mustafa
Öztaşkın, kararın 30 gün içinde alıcı firmayı daha fazla zarara
uğratmadan uygulanması gerektiğini belirterek, şöyle devam etti:
''Sendika olarak kararın uygulanması için elimizden gelen her türlü
şeyi yapacağız. Burada Türkiye bir sınavdan geçecek. Ya bir hukuk
devleti olmanın gereklerini yerine getirecek ya da başka
yöntemlerle yönetildiğini AB ve dünyaya gösterecek. Ya prestij
kazanacak veya Türkiye'de hukukun geçersiz olduğunu bir kez daha
dünya kamuoyuna göstermiş olacak. Bu tip kararların kamuoyuna
açıklanması, aynı zamanda tebligat anlamına geliyor. Gerekçeyle
ilgili tartışılacak bir şey yok. Karar iptal anlamına geldiğine
göre, geriye iade işlemleri derhal başlatılmalı ve alıcıya parası
geri ödenmelidir. Umuyoruz ki kimse bizi hukuka aykırı olarak
devredilen bir yerde çalıştırmaya zorlayamaz. Hukuken hiçbir
geçerliliği olmayan bir yönetimin aldığı kararlara uymaya da
zorlayamaz. Yasadışı çalışan bir yerde yasadışı bir şekilde
çalışmak istemiyoruz.'' ''(İKRAMİYENİZİ İSTEMİYORUZ) DİYECEĞİZ''
Öztaşkın, yeni yönetimin aldığı bütün kararların geçersiz olduğunu
savunarak, ''Burada Koç gibi saygın bir grubun hukuksuz, şaibeli
işlemle devralınan yerde ısrar etmeyeceğini düşünüyoruz. Umuyoruz
Koç Grubu, kamuoyu önünde hukuka aykırı şekilde devredilmiş bir
yerde gasp edilmiş bir mülke sahip konumuna düşmez'' şeklinde
konuştu. İadenin gerçekleştirilmemesi halinde başta işyerlerinde
eylemler olmak üzere çeşitli fiili durumlar yaratacaklarını
kaydeden Öztaşkın, ''Eylemlerimizi, akaryakıt sıkıntısına kadar
gitse bile sürdürmeye kararlı olacağız'' dedi. Öztaşkın, soruları
yanıtlarken de TÜPRAŞ çalışanlarına ikramiye yatırılacağına ilişkin
olarak, ''Bununla ilgili bir açıklama yapacağız ve (ikramiyenizi
istemiyoruz) diyeceğiz'' şeklinde konuştu. ''BİRBİRİYLE ÇELİŞEN
AÇIKLAMALAR VAR'' Petrol-İş'in avukatı Gökhan Candoğan ise TÜPRAŞ
özelleştirmesinde birden fazla dava açtıklarını ve bunlarla ilgili
Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun (ÖYK) birtakım açıklamalar yaptığını
hatırlatarak, ''Şartnameyle ilgili davada TÜPRAŞ'ın zorunlu hiçbir
yatırıma ihtiyacı olmadığı belirtiyor. Diğer bir davada yatırıma
ihtiyacı olduğu söyleniyor. İki ayrı davada birbiriyle çelişen
açıklamalamak istendiğini iddia etti. BOYKOT ÇAĞRISI Karikatür
krizine karşı şiddet içeren tepkilerin verilmesinin Müslümanlık
kavramı ile bağdaşmadığını ve Kuran'a da uygun olmadığını
vurgulayan Doç. Dr. Aydın, bu tür tepkileri, ''krizi ortaya çıkaran
çevrelerin beklediği tepkiler'' olarak yorumladı. Beklenen
tepkilerin verilmesinin Müslüman imajına ciddi zarar verdiğini ve
bu durumun başkalarının çıkarına geldiğini söyleyen Doç. Dr. Aydın,
verilecek en güzel tepkinin, krize yol açan ülkelerin mallarının
boykot edilmesi olacağını savundu. DÜNYA BARIŞI Müslüman ve
Hıristiyan nüfusunun dünyadaki toplam nüfusun yarısını luşturduğuna
dikkat çeken Doç. Dr. Aydın, şöyle devam eti: ''Bugün dünyanın
neresine giderseniz gidin bir Müslüman veya Hıristiyan'la
karşılaşırsınız. Dünyanın herhangi bir bölgesinde bu iki din
mensubu arasında çıkacak bir çatışma, bütün dünyayı etkileyecektir.
Yaşanabilir bir dünya istiyorsak bu iki din mensubunun birbirine
katlanması, hoşgörü göstermesi ve birlikte yaşamaya alışması lazım.
Biz din adamları olarak halkı sağduyuya çağırmalıyız. En iyisi ise
aşırılığa hiçbir şekilde sebebiyet vermemektir.''