'Peşmerge Kobani'de Ankara ofsaytta'
Abone olCengiz Çandar, AK Parti iktidarının, Kobani üzerinden “çözüm süreci”ni süratle ve başarıyla hedefine götürebilecek bir imkân elde etttiğini fakat PKK politikası yüzünden bunu kaybederek 'tarihi bir ofsayta düştüğünü' ileri sürdü.
INTERNETHABER.COM
Havadan ve karadan ayrı ayrı gelen Peşmergeler, dün, yanlarındaki mühimmat, ağır silahlar, hvan topları, katyuşa füzeleri, uzun menzilli toplar, ambulans ve zırhlı araçlarla Türkiye üzerinden Kobani'ye girdi.
Tüm Türkiye'nin gündemine oturan 'Peşmerge’nin Türkiye toprakları üzerinden Kobani’ye geçişi' ilk bakışta göründüğünden çok daha önemli bir olay. Radikal yazraı Cengiz Çandar, bugünkü yazısında bu geçişi irdeledi ve Ankara'nın Peşmerge'nin geçişine olan yaklaşımında 'ofsayt'a düştüğünü ileri sürdü.
Çandar'a göre, Kobani bir “ortak Kürt destanı” haline, “ulus inşa süreci”nin “en önemli harcı”na dönüşüyor ve 'Peşmerge’nin Türkiye toprakları üzerinden geçip, Kobani’ye gitmesini “tarihi” kılan tam da böyle bir “arka plan” üzerine yerleşmesi.'
Çandar, Ankara Hükümeti'ni 'tarihi olarak ofsayta' düşmüş olarak
görüyor, sebebi ise PKK'ya karşı tutumu. Çandar'a göre,
AK Parti'nin 'PKK ile birlikte hareket edeceğini
düşünmek hayal bile edilemezdi. (...) Ama şimdi Batı’daki birçok
insan için, bir zamanlar hakir gördükleri bu örgüt Ortadoğu’yu
IŞİD’in elinden kurtaran kahraman haline geldi…'
Buradan yola çıkan Çandar, hükümetin bu tavrı
yüzünden Türkiye'nin bir bedel ödeyebileceğini ileri sürerek
yazısını 'Peşmerge, Kobani’de; Ankara ise “tarihi” olarak
ofsaytta…' diye bitiriyor.
İşte o yazı:
(...)
Peşmerge’nin Kobani’ye ulaşmasının, “askeri denge”yi değiştirmek
bakımından olağanüstü bir önem taşıdığı pek kuşkulu. Gelen peşmerge
sayısı topu topu 150 kişi. Kobani’nin kaderi, bugüne kadar 150
savaşçının eksik olmasından ötürü birinci derecede etkilenmiyordu
herhalde.
Gelen 150 peşmergenin tanksavarlar ve çeşitli kalibrelerdeki toplar ile gelmelerinin, IŞİD’e karşı çok ihtiyaç duyulan kimi silahlara kavuşulmasını mümkün kılacağı ve “Kobani direnişi”ni rahatlatacağı doğru olmakla birlikte, tekrar edelim; “Peşmerge Kobani’de” başlığını “tarihi” kılan işin bu yönü, yani “askeri yönü” değil.
Simgesel yönü! “Kürt ulusal birliği”ni öne çıkartan yönü.
Peşmerge, IŞİD karşısında pek parlak bir askeri performans ortaya koymadı. Şengal’de, Mahmur’da birçok yerde, IŞİD’e karşı en etkili karşı koyuş, Amerikan hava desteği altında savaşan HPG’li unsurlardan kaynaklandı. Mesut Barzani, Şengal Dağı’nı terkeden peşmerge komutanları hakkında soruşturma açtırırken, HPG’lileri –Kobani’deki YPG’liler diye de okuyabilirsiniz- bizzat gidip tebrik etmişti.
Bu bakımdan, PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’in Kobani için defalarca, “savaşçıya değil, etkili ağır silahlara ihtiyaç var” ısrarı doğruydu.
"ANKARA HESABI"
Tabii, Türkiye’deki iktidarın uzun süre IŞİD’in eline düşmesini
bekleyerek seyrettiği Kobani’deki savaşın seyrini etkileyebilecek
şekilde, peşmergenin Türkiye toprakları üzerinden Kobani’ye
geçişini izin vermesinin arkasında bir “Ankara hesabı” yatıyor
olabilir. Yani, Kobani’deki YPG’nin, bir başka deyimle AKP
iktidarının gözünde “Türkiye’nin düşmanı” olan PKK ile PYD’nin
etkisinin; “Ankara’nın bölgedeki tek müttefiki” olarak kaldığına
dair bir fotoğraf veren Erbil ile dengelenmesi hesabı güdülüyor
olabilir.
Peşmerge Kobani’de beklendiği sırada bile, Türkiye’nin başbakanı Ahmet Davutoğlu, BBC’ye konuşuyor ve ağzından şu cümleler çıkabiliyordu:
“Eğer PYD Suriyeli Kürtler olarak değerlendiriliyorsa, PYD'nin geçen üç yılda rejimle işbirliği yaptığını ve rejimin Suriye halkına saldırmasına yardım ettiğini unutmamalıyız. Ayrıca PYD, son bir senedir IŞİD'le yan yana yaşıyor, Suriye içindeki diğer Kürt gruplara baskı uyguluyordu. Şimdi bu yardımı kimin almaya hazır olduğunu tanımlamamız gerekiyor. PYD, cepheye çok sayıda Peşmerge gelmesini istemiyor ve ÖSO'yla işbirliğine yanaşmıyor. Peki bizden ne bekliyorlar?
Sınırımızda görmek istemediğimiz üç grup var: Suriye
rejimi, IŞİD ve PKK. Bunların tümü Türkiye'nin düşmanıdır. Türkiye
için tehdit ve risk oluşturmaktadır.”
Davutoğlu böyle konuşurken, peşmergenin Kobani’ye geçişine
izin vermek başka nasıl açıklanabilir?
Ya, peşmerge ile bir bakıma Erbil’deki “dost Kürtler” ile Kobani’deki “Türkiye’nin düşmanı Kürtler” dengelenmek istenmektedir; ve/veya Türkiye, “koridor” konusunda ABD baskısına boyun eğmiştir.
Hangisinin doğru olması farketmiyor. Peşmergenin Kobani’ye -150 kişilik “sembolik” bir güç olarak- ulaşmasının “tarihi” anlamı değişmiyor. Tarihte ilk kez, parçalanmış Kürtlerin silahlı güçlerinden biri, başka bir parçaya destek amaçlı olarak, Kürtlerin en büyük kesiminin yaşadığı topraklar üzerinden geçerek gidiyor.
(1988 yılında Saddam’dan kaçıp Türkiye’ye sığınan “Peşmerge imajı”, şimdi Türkiye’den “kurtarıcı” imajı ile geçip Kobani’ye giden “kahramanlar” olarak yer değiştirmiş durumda. Azımsanacak bir tarihi gelişme ve fark değil…)
Erbil’den gelip Dohuk ve Zaho üzerinden büyük tezahürat altında geçen sınırlı sayıdaki peşmerge gücünün, Türkiye’den Suruç’a kadar Türkiye Kürtlerinden saklanarak, karanlıkta geçirilmek istenmesi bile, gelişmenin “sembolik anlamı”nı karartamıyor.
DOHUK ANLAŞMASI...
Unutmayalım ki, 150 kişilik peşmerge gücünün Erbil’den yola çıkıp,
Suruç üzerinden Kobani’ye ulaşması, bundan bir hafta kadar önce
Dohuk’ta PYD ile Barzani arasında bir mutabakata varılmış olması ve
“Dohuk Anlaşması” diye bir mutabakat zaptının imzalanması üzerine
mümkün olabilmiştir. “Dohuk Anlaşması”, bir Kürtlerarası uzlaşma
metni niteliğindedir.
Bütün bu gelişmelerin arkasında Avrupa (özellikle Almanya) tarafından Amerikan diplomasisini görmezsek, geleceğe ilişkin birçok gelişmeyi görebilme imkânını da kaybetmiş oluruz.
Burada da çok çarpıcı bir başka “sembolizm” söz konusu: Almanya, peşmergeye yani Irak Kürtlerine tank yardımı yapıyor; Amerikan hava kuvvetleri, Kobani’deki YPG güçlerine, Irak Kürtlerinden taşıdığı silahları havadan indirerek yardım ediyor.
DER SPIEGEL TÜM KAPAĞINI KOBANİ'YE AYIRDI
Almanya’nın çok nüfuzlu ve ciddi dergisi Der Spiegel’in son
sayısının kapağı tümüyle Kobani’ye ayrıldı. İçindeki ana yazı, “Der
verlassane volk” yani “Terkedilmiş halk” başlığını taşıyor.
“Terkedilmiş halk”a yani Kürtlere, Batı’nın sahip çıkmaya
başladığının anlaşıldığı ve hatta “Batı’da, Türkiye’yi karşısına
almak pahasına, PKK’nın terörist örgütler listesinden
çıkarılmasının tartışılmakta olduğuna” değinilen ve her satırının
dikkatle okunup değerlendirmesi gereken yazının şu satırlarını
sunmakla yetinelim:
“Bir kaç yıl önce Batı’nın PKK ile birlikte hareket edeceğini
düşünmek hayal bile edilemezdi. Çok haklı olarak, bu örgüt, terör
örgütleri listesinin başında bulunuyordu. Çünkü, Türkiye’de 30
yıldır binlerce sivili öldürmüştü. Ama şimdi Batı’daki birçok insan
için, bir zamanlar hakir gördükleri bu örgüt Ortadoğu’yu IŞİD’in
elinden kurtaran kahraman haline geldi…Bölgede IŞİD’le
savaşabilecek tek güç; disiplinli ve etkili olmalarına ilaveten
Batı yanlısı ve seküler bir güç bu…”
TÜRKİYE BİR İMKAN ELDE ETMİŞTİ AMA...
Türkiye’deki AKP iktidarı, Kobani üzerinden “çözüm süreci”ni süratle ve başarıyla hedefine götürebilecek bir imkân elde etmişti.
Bunu kaçırmış olması bir yana, dileyelim ki, onların öngörüsüzlüğü ve “ideolojik saplantıları”ndan ötürü, Türkiye ağır bir “tarihi maliyet” ödemek mecburiyetinde kalmasın.
Peşmerge, Kobani’de; Ankara ise “tarihi” olarak ofsaytta…