Perihan Mağden'den çiftvuruş

Abone ol

Hıncal Uluç-Sezen Aksu tartışmasını bir sonraki yazıya bıraktığını yazan Radikal'in aykırı yazarı Perihan Mağden, Hürriyet yazarı Ayşe Arman'a dokundurdu.

Önümüzdeki günler Türk basının iki 'aykırı' kadın yazarı arasında sert polemiklere sahne olacağına benziyor.

Radikal Gazetesi yazarı Perihan Mağden, Hürriyet'ten Ayşe Arman'a incelikli bir şekilde dokundurdu. İşte önümüzdeki günlerde sert polemiklere sebebiyet verecek yazı:

Çok haşinsin, rica ederim

Boş günlerimiz iki basın hadiselemesiyle, sarsıldı.
'Her şey algılama ve yorum,' oldum ben bir kez daha. Belki de sadece algılama kifayet eder. Zira neyi nasıl algılamışsan, öyle yorumluyorsun. Yorumun, algılama kapını takip ediyor, ordan giriyor. Bu esnada kendini hazır hisseden algıcılara 'Doors' dinlemelerini önerebiliriz. Hop diye.

Diyelim 'Doors' dinleyebilenlerin Jim Morrison'un Paris'te mahv u perişan edilen sürekli mezarında bir sigara içip de gömmek gibi tuhaf 'Ben CHP'yi solcu sanırdım' aile gelenekleri yoktur. Huxley okumak ve Morrison dinlemek, böyle bir ailenin gelenekçi solcu kızı sanrısını başından dışlayan tercihler diyelim. Geçelim.

Fakat tabii her şey birbirine bağlı. Çorap söküğü.
Bütün gazete ilavelemelerinden en çok okunacak şeyi Radikal Cumartesi'de bulan bir okur olaraktan, ben de mesela Ayça Şen'in her türlü mana ve ehemmiyetten azade bir hanım kızımızla yaptığı görüşme(me)yi okumuştum. Görüşmeden ziyade görüşmemeydi hakikaten; zira aşırı ayrı dünyaların insanları olarak '30 Mumlu Pasta' isimli g-stringli hanımların başucu kitabı olmuşmuş galiba, eseri yaratıklandıran bu hobici kişiyle görüşmeyi bir türlü başaramamış Ayça Şen: Öyle bir çakışamama haliydi.
Ama heyhat işte hiçbir şekilde saldırganca bulmadığım gibi, 'oğlunun doğumundan sonra Allah bu kızcağıza post-natal depresyon ve Hz. Eyüp sabrı ihsan etti,' hissiyatıyla okumuştum. Hiçbir koca donunda sallamaca durumu algılamamıştım ve (bana kalırsa) yoktu hakikaten.
Ve fakat kakılan g-string'lilerin alabildiğine hassas koruyucu meleği mi ne kesilen Ayşe Arman, öylesine acımasız bir eleştiri döşeniverdi ki köşesinde Ayça Şen'e. 'Haydaaa, acımasızlık isnat etmenin bu denli acımasız olduğu vakvakalara ne demeli? Kuyruk acısı mı?' demeden de edemez oldu insankızı. Nasıl haşin ve hakaretamiz bir şekilde yükleniyor tek kusuru Türkler için aşırı cool ve satirikon olmak olan (üstelik edinilmişden ziyade doğuştan) Ayça Şen'e.
Ben mesela, cumartesi günkü röportajda sıkıcılık ve sıkılmışlıktan başka hiçbir şeycikler algılayamamışken, Sn. Arman'ın 'Bayram değil seyran değil, yengemin bu intikamcılığını neye borçluyuz' metninin haşinliği karşısında, epeyce sarsıldım. Kadın düşmanlığı sınırlarının yüzde yüz ihlal edilip muhtemelen Şen'in tüylerini diken diken edecek bir Entegre Sanayii Baskını'ydı söz konusu olan.

Bu piyasa (artık dank'lamış bulunuyorum) yüzde bin beş yüz bir kuyruk acısı piyasası ve de en iyi ihtimalle sıkıcı ve varolamayan bir mülakatımsıdan, Türkiye Cumhuriyeti mülakatçılarının en acımasızı (bu yüzden de en iyilerinden biri) bu haşırt huşurt, aşırı sesli ve gaddar sonuçları ansızın çıkarabiliyor ise-Zamanında Süreyya Ayhan'ın hayatını karartan, Sibel Can'a 'Sizin para karşılığı erkeklerle birlikte olduğunuz söyleniyor' vari sorular sorabilen, röportajları esasında yaptığı bungee jumping'lerin yanında Ayça Şen'in 'Yaa abla, sıktın hani hijyen/salsanla yaaa'larının esamesi okunmayacak bir röportörden söz ediyoruz! Yani insan 'Tencere dibin kara, seninki ayrıyetten delik' denmesinden, korkmaz mı?

Bu piyasada kardeşim, korkulmuyor.

Bugün Sn. Arman'ın mail köşesinde biri de 'Sıkıysa Mağden'e sataş. Kendisi saldırcanlığın primadonnasıdır' filan buyurmuş. Ben de takılmayacaktım hakikaten mevzuya. Ama tabii hamilelik koşullarında Dubai'lerde filan Arman, süper bir polemik çıkartlıktırdık, köpürtelim üstadı olduğumuz üzre olmuş- anlaşılan.
Bu arada mailkâr okurlar tabii dingoların Türkiye şubelemesi kıvamında olduklarından 'Saldır Kurt! Ebru Çaba'ya! En ağırından, en kadın düşmanından geçir Ayşe Arman'a!' tarzı nasıl atılacaklarını el âlemin mevzuuna bilememişler. Arada yurdumuz basınının namlı hitmenlerinden Altaylı ve Çölaşan'ın adını da cılızca geçiyorlar. Ama her zaman olması farz olduğu üzre kadın köşecilere saldırırken sapılan üslubun çirkinliği ve nefretgazlığının binde birini natürel olarak göremiyoruz ağbilerimizin hürmetler sizden isimleri söz konusu olduğunda.

Her zaman söylemişimdir: Bu topraklar kadın düşmanlığı toprakları. Kadınıyla erkeğiyle Türklerin kadınlara duyduğu kinin başı sonu yok. Ve her fırsatta bir töre cinayeti işleniyor. Öbür hadiseyle devam ederiz belki. 'Hıncal Sezen'i artık sevmiyoo'yla da yani.Boş günlerimiz iki basın hadiselemesiyle, sarsıldı.

Yazı: Perihan Mağden

Kaynak: Radikal

Günün Önemli Haberleri