Pelikan, penguen, gergedan...

Öyle bir cendere ki kime güvenip, kime güvenmeyeceğimizi kestiremiyoruz. Selam verdiklerimizden dahi "Acaba Fetö'cü mü?" diye kuşku duyuyoruz.

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Öyle bir süreçten geçiyoruz ki neye ne kadar şaşırıp sinirleneceğimizi bilemiyoruz. 

Öyle bir cendere ki kime güvenip, kime güvenmeyeceğimizi kestiremiyoruz. Selam verdiklerimizden dahi "Acaba Fetö'cü mü?" diye kuşku duyuyoruz.

Vallahi doğrusunu isterseniz korkmuyor değilim.
 
Evimde kullandığım internetin şifresi twitter'in 140 karakteri kadar. Birisi şifreyi kıracak da kriptolu bir iletişim programına girip başıma iş açacak diye ödüm kopuyor. 

Sosyal medya hesaplarımın şifresi yıldız, nokta, virgül, parantez ve rakamlarla dolu. Hepsi çok gizli tuttuğum bir defterde kayıtlı. Bazen "Kim yazacak şimdi bu uzun şifreyi" diye üşendiğim için Facebook'a girmediğim oluyor.

Tam bir izole hayat yaşıyorum.

Bir STK'yı veya cemaati, iyi işlere imza atmış olsa dahi "Fetö'de böyle başlamıştı" diyerek övmeye çekiniyorum.

Herhangi bir siyasetçiyle aynı fotoğraf karesinde görüntülenmekten korkuyorum. Meslektaşım olan gazetecilerle aynı ortamda oturmaktan tırsıyorum.

Telefon deseniz, o ayrı bir kabus...

Akıllı cihazım önce parmak izi, sonra şifre ve son olarak "Haydi Bismillah. Allah'ım sen kötü aramalardan koru" dualarıyla açılıyor. Daha önceleri, bir ekran kilitleme programı kullanıyordum ama onu da sildim. Çünkü sonu "Lock" ile bitiyordu. 

Neme lazım! Biri ByLock ile karıştırır falan. İşin yoksa kendini aklama derdine düş!

"Abi bu telefonun modeli ne?"
diye sormasın biri!..

Sıcak ateşe dokunmuş gibi irkiliyor, telefonu jet hızıyla kaçırıyorum. Hani birinin eline geçer, hani biri haberim olmadan bir program yükler diye sokmadığım yer kalmadı!

Telefonda konuşmayı da neredeyse bıraktım gibi...

At izinin it izine karıştığı bir ortamda, bir kuru iftiraya maruz kalmamak için telefon konuşmalarını çok dikkatli yapıyorum. Hatta ahlakım bile bozuldu bu nedenle...

Her konuşmayı, Fetö'ye ve Fetö'cülere küfür ederek başlatıp kapatıyorum:

Gelen çağrıları, "Allah Fötö'nün bin türlü belasını versin. Buyrun ben Süleyman Özışık" diye açmak, "Ben bu Fetö'nün de Fetö'cülerin de taaa ..................." diye kapatmak adetten oldu.

Söylediklerim şaka değil yahu vallahi de billahi de ödüm kopuyor.

Fetö ile mücadelenin kimi yerlerde kendi evlatlarını yemeye başladığını gördükçe, Fetö'cü isimlerin birer ikişer cezaevinden çıktıklarını izledikçe nutkum tutuluyor ve kendimce önlemler alıyorum işte!

Korkuyorum...

Bugüne kadar kendilerini "Reisçi", "Daha Reisçi", "En Reisçi" diye gösterip, Erdoğan'a en büyük darbeyi indiren çevresindeki hainleri gördükçe Erdoğan'ı savunmaktan korkuyorum. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın programlarını saniye saniye takip edip, Allah için değil, Erdoğan için camiye giden, bir kare fotoğraf için Allah'ın evini sahne olarak kullanan sözde dindar gazetecileri gördükçe korkuyor, ve utanıyorum.

Erdoğan öncesi yokluk ve yoksulluk çekerken, "Ben Erdoğan'cıyım" diye diye bolluk içinde yüzen şan ve makam hırsıyla dolu insanların yaptığı hataları gördükçe korkuyorum.

Erdoğan sayesinde makam sahibi olan, Erdoğan'ndan habersiz yaptıkları icraatlarla sanayicilerden, tüccarlardan daha çok kazanan gazetecileri, belediye ve teşkilat başkanlarını gördükçe korkuyorum.

Onlardan dolayı bu tekerin tümsekte kalmasından korkuyorum. 

Camia içinde yaşanan "Pelikancı- İslamcı" kavgasını izleyenler  "Sen hangi taraftansın" diye soruyorlar.

Ne pelikancıyım, ne penguenciyim, ne kangurucuyum ne de gergedancıyım kardeşim. İstiklal mücadelesinin verildiği yerde, şahsi ikbal mücadelesi veren herkesten berîyim!

Hazreti İbrahim gibi ateşe atılan ülkemdeki yangını söndürmeye çalışan karıncalardan sadece biriyim. Ve o ateşe su taşıyan diğer karıncalar gibi, ikbal mücadalesi verenlerin ayakları altında ezilmekten korkan biriyim.