Pekşen de Yalçın Küçük'e takıldı
Abone olErtuğrul Özkök'ten sonra Yalçın Küçük de musevilerle yemek yemesini Yalçınlar duymasın.. diyerek Yalçın Küçük'le dalga geçti. İşte Yalçın'ı bol olan yazı...
Yalçın Küçük'ün medyadaki Sabetaycılarla ilgili iddiaları medya
dünyasının ünlü isimlerini bir bir açıklama yapmaya zorladı.
Ertuğrul Özkök'ten sonra Yalçın Küçük de musevilerle yemek yemesini
ele aldığı yazısında .. diyerek Yalçın Küçük'le dalga geçti. İşte
Yalçın'ı bol yazı...
Yalçın'lar duymasın!...
Geçen hafta içinde, AKŞAM Gazetesi mensupları olarak Türk Musevi
Cemaati merkezinde, Hahambaşı'lık müşavirleri ile öğle yemeğinde
bir araya geldik.
Tavana işlenmiş Yahudi yıldızı altında nefis Sefarad yemekleri
yedik.
Sefarad İbranice'de 'İspanya' anlamına geliyor ve 15. Yüzyıl'ın
sonlarında İspanya'dan topluca sürülerek çeşitli ülkelere, bu arada
Osmanlı Devleti'ne de yerleşen Yahudiler'i simgeliyor.
Fazla ciddiye alınmasın ama kolay iş değildi: Yalçın Küçük ve Soner
Yalçın duymasın diye bol bol dua ettik.
Zira Türkiye'de yaşayıp da 'Tekelliyet'e mensubiyeti kesinleşmeyen
galiba bir biz kalmıştık.
Farkında olmayan azınlık için biraz bilgi vereyim: 'Tekelliyet'
Yalçın Küçük'ün fantezilerinden doğmuş bir kitap dizisi. Şu
sıralarda Soner Yalçın'ın 'Efendi'si ile birlikte en çok satanlar
listesinde başı çekiyor.
Devamla: Yemekte bizim gazeteden Nurcan Akad, Oya Berberoğlu, Murat
Kılıçarı, Deniz Gökçe ve ben vardık.
Ben adımdan dolayı durumu kurtarıyorum; hem Yalçın Küçük hem de
Soner Yalçın'la ad benzerliğim olduğu için, 'Yalçın Efendi'
demeleri halinde, kendilerinin de okkanın altına gitme olasılıkları
var.
Deniz Gökçe, Nurcan Akad, Oya Berberoğlu ve Murat Kılıçarı ise
kaderlerine küssünler.
* * *
Bütün bunların anlamı şu: Yalçın Küçük üstadımız, profesörümüz, çok
satan yazarımız ve Abdullah Öcalan hayranımız ile her taşın
altından bir Yahudi çıktığından kuşkulanan Soner Yalçın
arkadaşımız, okumakla başa çıkılamaz tuğla görünümlü kitaplarında
şunu demeye getiriyorlar; 'Ülkede gerçek Türk varsa bu bir
rastlantıdır. Kural herkesin Sabetaycı olması ve İsrail hesabına
çalışmasıdır.'
Her iki kitabın çok satarlığından anlaşılıyor ki, ülkemizde aynı
kafada çok kişi vardır ve millet birbirinin adından, soyadından,
olmadı göbek adından, veya tipinden, burnundan, saçından,
sakalından, bakışından 'yahuda' yolunda olduğundan
kuşkulanmaktadır.
Bu nedenle bizim Yahudi yıldızı altında Musevi cemaati üyeleriyle
yemek yerken çekilmiş fotoğraflarımız büyük olasılıkla, söz konusu
kitapların son baskılarında yeni ele geçirilmiş kanıtlar (!) olarak
yer alacaktır.
* * *
İşin gerçeğine gelince: Türkiye'de yaşayan Museviler 'Türk' sözcüğü
üzerinde, neredeyse bizim bile durmadığımız ölçüde duruyorlar.
Dinin milliyetle ilişkisi olmadığının altını çizerken kendilerini
'Türk oğlu Türk' diye tanımlıyorlar.
Biraz bunları konuştuk; sonra sinagoglara yapılan El-Kaide
bağlantılı saldırıların içinde Türk teröristlerin bulunmasına hep
birlikte üzüldük.
Musevi vatandaşlarımız Türk gazetelerinde çıkan ve Musevilik ile
İsrail asıllı olmayı karıştıran yazıların çokluğuna 'esefle'
değindiler.
AKŞAM Gazetesi'ni ise bu açıdan 'tenzih'ederek, Nurcan Akad'ı
'ziyadesiyle' memnun ettiler.
Yazı: Yalçın Pekşen
Kaynak: aksam.com.tr